Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Akıllı çağ ve işbirliği…’
20 Ocak 2025Dünya Ekonomi Forumu’nun Davos’ta zirvesi başladı. Elbette birçok oturum ve tartışmanın yapılacağı entelektüel sermayenin öne çıkacağı toplantılar zirvesinden söz ediyoruz. İşin günlük siyasetini ve beklentilerini bir kenara koyalım.
Zaten beklentisi bu olanların, bu yıl yine katılmadığını görüyoruz. O nedenle çağın meselelerinin tartışıldığı bu ortamdaki konulardan uzak duranların çok da vizyoner olmadığını söylememiz gerekiyor.
Buradaki oturumlar kimin hakimiyetinde olursa olsun, konuyu anlamak, varsa bir çekinceniz dile getirmek ya da katkı sağlamak adına orada olmakta fayda var. Tartışmaları yok sayıp, sonra sonuçlarında etkin olacağını düşünenlerin dominant ekonomik temelleri yoksa büyük bir hayal dünyasında yaşadığını rahatlıkla söyleyebilirim.
Bu nedenle tartışmaların içeriğine katılsanız da katılmasanız da içinde olmanın faydalı olduğunu düşünüyorum. Elbette izole bir hayat hayali kurmuyorsanız ve yine elbette bunu finanse edecek bir gücünüz varsa, durum değişir.
Bu seneki temaya baktığımızda ‘Akıllı Çağ İçin İşbirliği’ vurgusunu görüyoruz. Bazıları için bu kadar keskinleşen bir rekabet ortamında, savaşların konuşulduğu bir dünyada romantik bir hedef gibi gözükebilir.
Fakat ekonomideki dönüşümü, siyasetçiler ne derse desin, ortak aklın, paylaşım ekonomisinin ve birbirini tamamlayan sistemlerin öne çıktığı, yeteneklerin belirleyici olduğu ve açık kaynak kullanımının patentlerin yerini aldığı bir süreçte çok da yabana atmamanızı öneririm.
Zaten bu vizyonu yakalayamıyorsanız, finans kuruluşlarının peşinde, kapı kapı para arayan ülke olmaktan da kurtulamazsınız. Ekonominin gerçekleri işbirliğine, ortak değerler yaratmaya ve proje üretirken, üretilen projelere de dahil olmaya dönüyor.
Uluslararası siyasette her ne kadar rekabet olsa da, ticaret savaşları içindeki Çin ile ABD’nin bile bir yandan aynı masada çözümler aradığını görmezden gelerek konuyu değerlendiriyorsanız, sığ bir bakış açısına sahipsiziniz demektir ve bunun da geleceğin ekonomisi içinde yaşama şansı yok.
Şüphesiz ülkeler arası rekabet devam edecek. Bu rekabet duygusu sürdükçe de, pazar olarak globalleşen ve herkesin pazarını koruduğu bir yapı olması kaçınılmaz. Yani meseleyi işbirliği ve ortak değerler noktasında ‘bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler’ yaklaşımıyla okumak ne kadar hatalıysa, gelişmeleri yok saymak da o denli sıkıntılı bir yaklaşımdır.
Bunun yerine ortak çözümlere katkı sağlayan, bunların içinde yer alan, sektörlerde, şirketlerde, ortaklıklarda, ‘hep bana’ demek yerine, birlikte kazanalım yaklaşımını esas alan ve mutlaka değerler üreten bir yapıya dönüşmeniz lazım.
Bu değerler de sadece maddi getiriler değil. Tüketicinin eğilimlerine baktığınızda dünyaya katkınızdan, çalışanlarına yaklaşımınıza kadar her şey kaderinizi belirleyecek. Şüphesiz aynı ilişki yöneten ve vatandaş arasında da oluşacak.
Eski alışkanlıklarla güdük yaklaşımlarla ülkenizi, şirketinizi ya da ekonominizi yönetmek istiyorsanız, üzgünüm aradığınız kişiye ulaşılamıyor. Çünkü dünya kabul değiştiriyor ve duyduğunuz gürültü sadece paylaşım kavgasının son perdesi.
Bir sonraki adımda herkes aldığı pozisyona göre yeni ekonominin parçası olacak. Üstelik bunun adresi de olmayacak. Doğudan batıya, kuzeyden güneye yeni bir anlayışın arifesindeyiz ve bunu anlamayanlar oyunun dışında kalacak.