Sosyal Medya

Barış Soydan

Barış Soydan Yazdı: ‘Muhittin Erker…’

Portreler (1)... Bundan 42 yıl önce ölen bir Merkez Bankacının hikâyesi. Bir zamanlar İstanbul’da Merkez Bankası Evleri isminde bir mahalle vardı...

Barış Soydan Yazdı: ‘Muhittin Erker…’

Portreler (1)… Bundan 42 yıl önce ölen bir Merkez Bankacının hikâyesi…

Bir zamanlar İstanbul’da Merkez Bankası Evleri isminde bir mahalle vardı. Tam adı şöyleydi: İstanbul Merkez Bankası Memurları Mahdut Mesuliyetli Yapı Kooperatifi.

Bugün kısaca Zincirlikuyu diye bilinen bu mahallede Merkez Bankası İstanbul şubesinin muhasebe müdürü Muhittin Erker yaşamıştı. Kooperatiften evi teslim aldığı tarihte, yani 1960’lı yılların başında burası, bir durak sonraki Levent gibi İstanbul’un yeni banliyölerinden biriydi. Şehir Mecidiyeköy’de biter, sonra banliyöler başlar, ardından fabrikalar ve işçi mahalleleri, Gültepe, Çeliktepe, Sanayi Mahallesi vd. sıralanırdı. 1970’lerin sonunda Gültepe devrimcilerin, Mecidiyeköy Ülkücülerin kontrolündeydi ve sınırda kalan Merkez Bankası Evleri’nde gece boyunca silah sesi eksik olmazdı.

Google’da ismini aratınca 1911 Davutpaşa doğumlu olduğunu, küçüklüğünden beri sporla uğraştığını, hayatı boyunca kahverengi kavuniçili Davutpaşa Spor Kulübü’nü yakından takip ettiğini ve “Fındıkzade’nin güngörmüş kedilerinin Muhiddin Erker amcalarını her zaman saygı ve şükran dolu hislerle hatırladığını” öğreniriz. Hoş bilgiler, Muhittin Erker gerçekten de spora düşkündü (Ve kedilerle de arası iyiydi). Ama onun hikâyesi bundan ibaret değil tabii, herkes gibi o da doğrular ve yanlışlar, inişlerle çıkışlar, siyahla beyazın arasındaki farklı tonlardaki grilerden oluşan bir koalisyondu. Hangimiz öyle değiliz ki?

Muhittin Erker kimdi? Onun hikayesini yazmaya karar verince bu sorunun cevabını uzun uzun düşündüm. 20. Yüzyılın başında İstanbul’un Müslüman mahallesi Davutpaşa’da doğduğunu ve cumhuriyetin ilk yıllarında ticaret lisesine gittiğini biliyorduk, evet. Onun hayata atıldığı yıllarda, yani 1930’ların sonunda Türkiye’de çok az üniversite mezunu olduğunu, ticaret okulu eğitiminin yanı sıra güçlü sosyal ilişkileri sayesinde Merkez Bankası’na girdiğini ve kısa sürede yükseldiğini…

Ama bankacılıkta yükselişinde başka faktörler de etkili olmuş olabilir. Aynı zamanda koyu bir milliyetçiydi ve 1970’ler boyunca MHP’yi desteklemişti. Atatürk’e sarsılmaz şekilde bağlıydı elbette, coğrafya öğretmeni eşiyle birlikte ulu önderin 10. Yıl Nutku’nu yazdığı gençlerdi onlar. Ama farklı nedenlerle ikisi de Atatürk’ün partisi CHP’den kopmuştu. Eşi Rodos göçmeniydi ve On İki Adaların Yunanistan’a verilmesinden sorumlu tuttuğu İnönü’yü hiçbir zaman affetmedi. Muhittin Erker’e gelince…

Erker’in koyu milliyetçiliği aileden mi geliyordu (Çerkezdi), Türkiye’nin 70’lerde içine girdiği iç savaş ortamından mı (Gültepe’yi elinde tutan Dev-Sol ile Mecidiyeköy’ü kontrol eden Ülkücüler arasında 1970’lerin sonunda çatışmasız gün geçmediğine değinmiştim, Muhittin Erker ülkenin uçuruma gittiğini düşünürdü) yoksa bu tercihin Merkez Bankası’nda işine yaramasından mı?

Sadık bir Hürriyet ve Hasan Pulur okuru olan eşinden farklı olarak o milliyetçilerin gazetesi Tercüman’ı okurdu. Gazeteye spor sayfasından başlar, ardından hafif ve esprili dilinde kendisini bulduğu Rauf Tamer’in köşesine geçer, kah gülümseyerek kah kaşlarını çatarak tekrar tekrar okurdu. Kitap okumazdı, buna zamanı yoktu çünkü. Gazetenin hafta sonları verdiği “Çizgilerle dünya klasikleri”ni kapağını açmadan torunlarına verirdi.

Akşamları ya bankanın ya BJK’nın toplantısında olduğu için (Bankanın üzerine BJK’nın idare heyetinde de görev üstlenmişti) eve herkes uyuduktan sonra gelirdi. Hafta içi ve cumartesiler böyle geçer, pazar sabahları eşi, kızı ve torunlarıyla kahvaltı yaptıktan sonra çıkıp bu kez BJK’nın maçına, İnönü’ye ya da Spor Sergi’ye giderdi.

Eve geç geldiği bazı akşamlar sevgilisiyle birlikte olduğunu karısı biliyor muydu? Ganimet Hanım son ana kadar bilmiyormuş gibi davrandı. Osmanlı yıkılırken palas pandıras İstanbul’a gelmişlerdi, göçmenlik psikolojisini hayatı boyunca üzerinden atamadı. Muhittin Erker’le evli olmasa İstanbul’un yeni ve nezih banliyö semtinde, bahçeli bir evde değil, Rodoslu akrabaları gibi yoksul semtlerden birinde yaşayacağını biliyordu. İçinde biriktirdiği kırgınlığı Muhittin Erker’in ölümünden ancak yirmi yıl sonra, onun yanına gömülmek istemediğini söyleyerek dile getirdi. Torunları bunun sebebini sormadı, herkes biliyordu.

Muhittin Erker yakışıklıydı ve iyi giyinirdi. Merkez Bankası’nın İstanbul şubesinde kendisi gibi sosyal tarafı güçlü Müdür Yardımcısı Sedat Bey’le iyi bir ikili oluşturmuşlardı. 1970’ler onunla, bankayla, kulüple, sevgilileriyle geçtikten sonra, 12 Eylül’e kısa süre kala emekli oldu. Bankada bir tören düzenlendi, Karaköy şubesinde büyük bir alkış koptu.

Makamın getirdiği pırıltı gittiğinden mi, altmış beş yaşına varınca yorulduğundan mı (Muhtemelen ikisi birden), emekli olduktan sonra zamanının çoğunu evde geçirmeye başladı. On iki Eylül’ün sokağa çıkma yasağı da emekliliğin üzerine tuz biber ekmiş, göz açıp kapayıncaya kadar emekli bankacı Muhittin Bey olup çıkmıştı. Kısa süre sonra hastalandı ve yatağa düştü. Bakıma muhtaç yaşadığı iki yılın ardından 1983’te öldü. Şişli Camii’nden kalkan cenazesinde hatırı sayılır bir kalabalık vardı.

Günlük hayatta karşılaştığımız insanları bize göstermek istedikleri yüzleriyle, çoğunlukla da siyasi veya mesleki kimlikleriyle tanırız. Özellikle de sosyal medyada. Ama bazen bir anlığına da olsa bir perde kalkar ve karmaşık, karmaşık olduğu kadar şaşırtıcı bir iç dünyayla karşı karşıya kalıveririz.

Bunu, yani perdenin arkasındakileri anlatmak roman yazarlarının işi. Bizim, yani siyaset ve ekonomi yazarlarının işi perdenin önündekiyle, görünenle uğraşmaktan ibaret. Neyse ki.

Ama gerçek rakamlarda, verilerde, fikirlerde olduğu kadar orada, perdenin arkasında, insan ruhunun karmaşasında gizli değil mi?

Gençliğim boyunca iyi bir roman yazarı olmak istedim. (Bunda çocukken hafta sonları su gibi içip bitirdiğim Tercüman’ın “Çizgilerle dünya klasikleri”nin payı büyük.) Ama -iyi olup olmadığını bilmiyorum- ekonomi yazarı olabildim. Yazmaya bundan böyle Paraanaliz’de devam edeceğim.

Sadece verilere değil arada bir insan ruhuna da bakmaya çalışarak. Herkese merhaba…

Barış Soydan

[email protected]

 


İLGİLİ HABERBarış Soydan: Borsada Yeni Hafta: Cumaya DikkatBarış Soydan: Borsada Yeni Hafta: Cumaya Dikkat

İLGİLİ HABERBarış Soydan: Borsada Yeni Haftada Neler Olacak?Barış Soydan: Borsada Yeni Haftada Neler Olacak?

İLGİLİ HABERBarış Soydan video: Borsada Yeni Hafta: Hayaller ve GerçeklerBarış Soydan video: Borsada Yeni Hafta: Hayaller ve Gerçekler

İLGİLİ HABERBarış Soydan video: Altında ikinci perde | Borsada ne oldu? | İkinci el otoda durgunlukBarış Soydan video: Altında ikinci perde | Borsada ne oldu? | İkinci el otoda durgunluk

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler