Piyasa
Özlem Derici Şengül: Hoşgeldin koridor!
Hatırlanacağı üzere 2016 yılında para politikasında sadeleşme adımları atılmadan önce TCMB 2008 Lehman krizi sonrası dönemdeki süreci yönetirken para politikasında esneklik ile öngörülebilirlik arasındaki ödünleşmede esnekliği seçmiş ve geniş bir faiz koridoru ile para politikasını etkinliği oldukça sorgulanır bir yöntemle yönetmeye çalışmıştı.

TCMB dün gerçekleştirdiği takvim dışı toplantısında finansal piyasalardaki gelişmelerin enflasyon görünümü açısından oluşturabileceği riskleri değerlendirerek faiz koridorunun üst bandı olan gecelik borç verme faizini %46.0’ya yükseltti, haftalık repo faizini %42.5, gecelik borçlanma faizini ise %41.0 seviyesinde sabit tuttu.
Üst bandın aktif kullanılmaması dolayısıyla karar sadece sinyal niteliğinde yorumlarını yaparken TCMB fonlamanın tamamının yapıldığı haftalık repo ihalelerini iptal ederek koridorun üst bandını ana fonlama aracı haline getirdi. Böylece haftalık repodan TL fonlamaya erişimi kapanan bankalar O/N fonlamaya yönlendirilmiş ve politika faizi değişmeden bankaların ağırlıklı ortalama fonlama maliyeti (AOFM) %46’ya çekilmiş oldu.
Hatırlanacağı üzere 2016 yılında para politikasında sadeleşme adımları atılmadan önce TCMB 2008 Lehman krizi sonrası dönemdeki süreci yönetirken para politikasında esneklik ile öngörülebilirlik arasındaki ödünleşmede esnekliği seçmiş ve geniş bir faiz koridoru ile para politikasını etkinliği oldukça sorgulanır bir yöntemle yönetmeye çalışmıştı.
O zaman da öngörülebilirlikten vazgeçilmemesi gerektiğini, piyasalarda yaşanan belirsizliklere yeni belirsizlikler eklenmemesi gerektiğini savunmuş ve sadeleşme adımlarını bir yanlıştan dönülmesi olarak değerlendirmiştik. Bugün de belirsizliğin yükselmesiyle TCMB esnekliği öngörülebiliğe tercih etmiş görünüyor. Volatilitenin hızlı bir şekilde durulması durumunda attığı adım geçici olarak değerlendirilip ilave adımlara ihtiyaç duyulmayabilir. Ancak geçmiş tecrübelerimiz gösteriyor ki bu dönemlerde kaybedilen zaman ilerde daha büyük faiz artırımlarını gerektirebiliyor. Üstelik kur volatilitesini bastırmak üzere gerekli olan rezerv miktarı istenmeyen boyutlara yükselebiliyor. Bu tür bir durumla karşılaşılması durumunda enflasyonist etkileri bertaraf etmek üzere atılan adımlar ne fiyat istikrarını ne de finansal istikrarı tesis etmekte yeterli oluyor.
Öte yandan son TCMB adımlarının öngörülebilirliğe yaptığı tek katkının TCMB’nin 17 Nisan’da gerçekleştireceği PPK toplantısında faiz indirimlerine devam edemeyeceği olduğunu söyleyebiliriz. Henüz rakamsal çıkarımda bulunmak güç olsa da kurdaki hareketin yıl sonu enflasyon beklentisini yukarı itmesi kaçınılmaz görünüyor. Bu da TCMB’nin en azından Nisan ayında bekle gör moduna girmesi, gelişmelere göre politika aksiyonu almasınını beraberinde getirecektir. Bu süreçte yeni plansız toplantılara ihtiyaç duyulmayacağı varsayımı altında önümüzdeki kritik tarihler 3 Nisan’da açıklanacak Mart ayı enflasyonu, 17 Nisan’daki PPK toplantısı, 5 Mayıs tarihindeki Nisan enflasyonu ve 22 Mayıs’ta gerçekleştirilecek Enflasyon Raporu sunumu olacak.
Özlem Derici Şengül
Spinn Consulting Founding Partner