FÖŞ yazdı: Finansal krizin ayak sesleri
16 Nisan 2025Ey ahali, işbu elinizde tuttuğunuz makale ChatGPT’ye uzun süren bir çabayla finansal krizlerin ne olduğunu anlattıktan sonra, onu tarafından yazıldı. Ancak, ChatGPT elimden gelen tüm çabaya karşın, ABD’de bütçe görüşmeleri ve Trump’ın Mar-o-Lago yönetilen dolar kuru riskini makaleye entegre edemedi. Onları ben ilave edeceğim. Trump’ın tarife planı piyasalar açısından kesinlikle en kötüsü değil. Herkesin sırtında deve yüküyle dolar borcu taşıdığı bir dünyada, tahvil pazarının kitlenmesi Terminatör: Cehennem Günü olacak.
Ticaret Geriliminden Finansal Krize: Kırılgan Bir Eşik Noktası
“Finansal kriz” terimi sıkça kullanılsa da, gerçek bir kriz; sistemik bir çöküşü, bankaların batmasını, kitlesel temerrütleri, piyasa likiditesinin donmasını ve finansal işlemleri durma noktasına getiren güven kaybını içerir. Trump’ın ticaret politikalarının bu düzeyde bir kaosa yol açabilmesi için, hâlihazırda var olan kırılganlıkların katalizörü haline gelmesi gerekir. Endişe verici biçimde, şu anda bu tür birçok kırılganlık bir araya gelmiş durumda.
Kırılgan Finansal Kurumlar ve Borç Riski
Küresel finansal kurumlar, gelişmekte olan piyasalarda yer alan şirket ve devlet tahvillerine hâlâ büyük ölçüde maruz durumdalar. Bu ülkelerin çoğu ihracat gelirine bağımlı. Eğer Trump’ın tarifeleri bu ülkelerde uzun süren durgunluk ya da ekonomik daralmaya neden olursa, temerrüt riski hızla artabilir. Özellikle Avrupa ve Asya’daki bankalar, varlıklarında keskin değer kayıpları yaşayabilir.
Bu risk teorik değil: Mart 2025’te Fitch, Çin’in kamu maliyesine dair risklerin arttığını raporladı. Güneydoğu Asya’daki bazı bölgesel bankalar da, dış ticarete bağımlı kredi portföyleri nedeniyle ödeme gücü sorunları yaşadıklarını bildirdi. Bu sinyaller, 2008 finansal krizinden önce gözlemlenen erken uyarılarla benzerlik taşıyor. O dönemde de bankalar, menkul kıymetleştirilmiş konut kredilerinden zarar yazmaya başlamış ve bu zararlar tüm sisteme yayılmıştı.
Piyasa Likiditesi ve Domino Etkisi
Tarifeler yalnızca mallara vergi koymakla kalmaz; yatırımcı güvenini de sarsar. Şirketler daha kötü koşullar öngördüğünde, sermaye piyasalarından çekilir. Yatırım durur, hisse satışları oynaklığı artırır ve kredi piyasaları, likiditeye kaçan bankalar nedeniyle donar. 2008’de Lehman Brothers’ın çöküşü sonrası bankalar arası piyasaların kilitlenmesi de aynı mekanizma ile gerçekleşmişti.
Bu tür bir stresin işaretleri şimdiden görülüyor: 2 Nisan’daki “Kurtuluş Günü” açıklaması çoklu varlık sınıflarında satış dalgası başlattı. ABD yüksek getirili tahvil spread’leri keskin biçimde genişledi—bu da yatırımcıların temerrüt riskini fiyatlamaya başladığını gösteriyor. Eğer bu ortamda büyük bir şirket iflası ya da egemen bir borç temerrüdü yaşanırsa, bu gerginlikler paniğe dönüşebilir.
Küresel Tedarik Zincirleri ve Türev Ürünler Üzerinden Bulaşma Riski
Modern küresel ticaret, finansal sözleşmelerle derinden bağlantılıdır—tedarik zinciri finansmanı, döviz swap’ları, emtia türevleri gibi araçlarla. Trump’ın tarifeleri küresel tedarik zincirlerini bozarsa, ihracatçılar ve üreticiler forward sözleşmelerini ve döviz risklerini karşılayamayabilir. Ticaretle doğrudan ilişkili sektörlere (örneğin: taşımacılık, teknoloji, otomotiv) kaldıraçlı türev pozisyonları olan büyük finansal kurumlar, aniden büyük zararlarla karşılaşabilir.
Örneğin, yarı iletkenlerde ABD-Çin gerilimi nedeniyle yaşanacak bir arz kesintisi, Asya ve Avrupa’daki teknoloji üreticilerini felç edebilir. Bu şirketlerin türev sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirememesi, 2008’de kredi temerrüt takaslarında (CDS) yaşanan zincirleme kayıplara benzer küresel çapta bir bilanço etkisi yaratabilir.
Yatırımcı Panik ve Güvenli Limanlara Kaçış
Her krizde, algı gerçeğe dönüşür. Eğer yatırımcılar, tarifelerin kontrolden çıkacağına ve herhangi bir merkez bankası ya da politika kurumunun bu süreci yönetemeyeceğine inanırsa, riskli varlıklardan çıkış başlar. Bu “güvenli limana kaçış”, hisse senedi piyasalarının çökmesine, gelişmekte olan piyasalardan sermaye çıkışlarına ve döviz piyasalarında stres oluşmasına yol açar.
Bu süreç çoktan başladı bile: Mart 2025’te, başta Çin olmak üzere gelişen piyasalardan 17.1 milyar dolar tutarında hisse ve borç çıkışı yaşandı. Eğer bu çıkışlar hızlanırsa, merkez bankaları para birimlerini savunmak için faiz artırmak zorunda kalabilir. Ancak bu adımlar, iç talebi daha da zayıflatır ve 1997 Asya Krizi’nde olduğu gibi, ekonomik felce neden olur.
Tahvil Piyasasında Baskı: Risk Primi ve İhraç Gerilemesi
2 Nisan’daki yeni tarifelerin ardından, yüksek getirili tahvil (junk) piyasasında ciddi bir yavaşlama görüldü. Düşük notlu şirketler, yeni borçlanma işlemlerini durdurdu. Bu durum, riskli firmalar için hayati öneme sahip sermaye kanalının donduğunu gösteriyor. Doğal gaz sektöründen bir şirketin başarılı ihraç denemesi, sınırlı bir toparlanma sinyali verse de, likidite düşük ve yatırımcı ihtiyatı yüksek.
Gelişmekte Olan Piyasalardan Çıkış
Mart ayında, başta Çin olmak üzere gelişmekte olan piyasalardan toplam 17.1 milyar dolarlık hisse ve borç çıkışı yaşandı. Bu, Kasım 2023’ten bu yana ilk negatif akım ve Ağustos 2023’ten bu yana en büyük aylık çıkıştı. Bu durum, artan ticaret gerilimiyle yatırımcı endişelerinin ciddi boyutlara ulaştığını gösteriyor.
Kur ve Tahvil Piyasalarında Oynaklık
Geleneksel olarak güvenli liman olarak görülen ABD Hazine tahvilleri, alışılmadık seviyede oynaklık gösterdi. 10 yıllık tahvil faizi bir hafta içinde 0.4 puan arttı—bu, 2019’dan bu yana en büyük artış. Bu sıçrama, düzensiz ticaret politikalarının ve olası bir borç krizinin yatırımcılar arasında ciddi bir endişe yarattığını gösteriyor.
“Moron Risk Primi” ve Yatırımcı Algısı
“Moron risk primi” terimi yeniden gündemde—bu, yatırımcıların politika beceriksizliği algısı nedeniyle talep ettiği ek getiriyi ifade ediyor. Bu durum, ABD tahvillerinde faizlerin yükselmesine neden oldu çünkü yatırımcılar, artan siyasi risklere karşı telafi arıyor.
Sonuç: Yaklaşan Krizin Göstergeleri
Genişleyen risk spread’leri, artan piyasa oynaklığı ve düşen tahvil ihracı gibi sinyaller, küresel ekonominin politika kaynaklı bir şokla tetiklenebilecek bir krize karşı kırılgan olduğunu gösteriyor. Mevcut ortam, geçmiş finansal krizler öncesindeki koşullara benziyor. Bu nedenle, proaktif politika adımları ve dikkatli piyasa gözetimi her zamankinden daha hayati.
Asıl Trump riski: Bütçe açıkları ve doları düşürme çabaları
Türk ve dünya basını Trump’ın her gün değişen gümrük vergisi (tarife) antikalıklarına hipnotize oldu, finansal krize yol açabilecek asıl tehlikeleri görmüyor. Bunlardan ilki, Trump’ın büyük dünya devleti liderleri ile Florida’daki Mar-o-Lago kraliyet sarayında toplanıp, ortaklaşa müdahale ile doların değerini düşürme planı. Aynen bizde olduğu gibi, Trump da dolar değer kaybederse, dış ticaret açığının daralacağı ve ABD şirketlerinin ihracat pazarında rekabet avantajı kazanacağı düşüncesinde. Bu doğru değil, ABD’nin tasarruf oranı düşük kalıp da parası tüm dünya tarafından rezerv para olarak kabul edildikçe dış ticaret açığı kapanamaz.
Ama, andığım toplantının gerçekleşmesi dahi, döviz piyasasında kriz yaratır. Kim, bir devlet liderinin değerini düşürmekte israr ettiği para birimini tutmak ister ki? Dolar satılır, kimse ABD hissesi ve devlet tahvili almaz. ABD devlet tahvili getirilerindeki yükseliş, tüm dünyada bir borç ödeme (temerrüt) krizi yaratabilir.
İkinci risk ise halen Kongre’de pazarlıkları yürütülen yeni bütçe. Trump’ın vergi indirim vaatlerini yasalaştırmak zaten GSYH’nin %5-6’sı civarında seyreden bütçe açığına senede 500-600 milyar dolar eklemek anlamına geliyor. Cumhuriyetçiler içinde katı serbest piyasacı bir ekip, bu açığın finanse edilmesi için fakir ve yaşlıların tamamlayıcı sağlık sigortası olan Medicaid’in tırpanlamasını talep ediyor. Bunu yasalaşması çok zor, çünkü her milletvekilinin seçim bölgesinde bu yardımdan faydalanan çok sayıda seçmen var. Bütçe, bu kesintiler olmaksızın yasalaşırsa, ABD’nin borçlanma ihtiyacı piyasanın emebileceği devlet tahvili miktarını aşar. Zaten, artık Çin gibi büyük alıcılar ABD tahvili almıyor. Bu durumda yine ABD getirileri yükselir, ve yukarda arzettiğim borç krizine gireriz.
Piyasalarda en kötüsü geride kaldı mı diye sormayın, bunlar iyi günlerimizdi.
Sevgili Reis’im Erdoğan’ın sık sık tekrarladığı gibi “Trump’ın büyüğü heybede”.