Sosyal Medya

Çetin Ünsalan: Serseri para geri döndü

17 Şubat 2025

Bir insan hem finans kesiminin içinden gelir; hem de paranın rotasını okumamakta ısrar eder mi? Ne yazık ki mümkün. Çünkü bunun en güzel örneğini kapı kapı dolaşıp para arayan Mehmet Şimşek’de görüyoruz.

 

Halen eski alışkanlıklarından sıyrılamayan, kâğıt üstü verilerle gidip, ortaya bir proje koymadan, ‘bize güvenin’ mesajıyla kaynak arayan bir bakanlık yaklaşımı, son dönemde giren iki tür paranın sağlamasını bile yapmıyor.

 

Bu iki tür parayı açacağım. Ama öncelikle dünyada ekonominin, rekabetin değişimini gözlemeden, dengelerin değiştiğini bilmeden, finans kullandırmanın bu rotaya uygun yaklaşımlar oluşmadan gelmeyeceğini göremeyen birinin faturası büyük oluyor.

 

Bir önceki dönem KKM ile büyük sıkıntı ve fatura yaratılan Türkiye ekonomisinde, bu yaklaşımın sorgulaması dahi yapılmadan, kurtulmanın müjde olarak verildiği bir iklimde, yerine konulan başka bir risk konuşulmuyor dahi.

Bir şirket olarak bugün finans kuruluşuna başvursanız, size kredi çıkarmadan önce sürdürülebilirlik yaklaşımlarınızı sorgular halde. Ama koca bir ülkenin finans ihtiyacını, sermaye çekmek ile borç almak arasında sıkışarak yorumlayan bir anlayışla bu işin içinden çıkamayız.

 

Cari açık rakamlarını bile 10 milyar dolar olarak anlatan, ama gerçek rakamın 56 milyar doların üzerinde gerçekleştiğini ve nedenlerini sorgulamadan konuşan bir ekonomi bakış açısı, sadece faturayı gelirini kaybetmiş vatandaşa, şirketlere yükleyerek işin içinden çıkabileceğini zannediyor.

 

Şimdi dönelim iki başlığa. Aslında biraz atıfta bulunduğum sürdürülebilirlik ile bağlantılı bir konu birincisi. Ülkelerin dijital ekonomi yaklaşımlarından, iklim krizi ile bakış açılarına kadar uzanan, çalışan haklarından şirketlerin sorumluluk düzeylerini bile ölçekleyen kredibilitesine kadar şartlı gelen bir kaynak var.

 

Şayet siz iklim krizi ve bağlı olarak yenilenebilir enerji, karbon emisyonu ile mücadele, startup ekosistemi gibi konuları gözetmiyorsanız, artık yeni kaynak bulmanızın olanağı kalmadı.

 

Bunu da temenniler ya da niyet mektuplarıyla değil, eylemlerle ve verilerle kanıtlamanız, konuya ilişkin çözüm üreten projelere imza atan yapınızla sağlamanız mümkün. Son dönemde ülkeye gelen finansmanın nitelikli olanı ne?

Dünya Bankası tarafından çıkarılan, belirttiğim başlıklarda kullanılmak üzere gönderilen, buna bir de deprem yaralarını sarmayı ilave edebileceğimiz şartlı krediler ya da hibeler. Bu gerçeklikten bile ders almayan bir kişi, halen Almanya’dan Dubai’ye bulamamasına rağmen ısrarla, eski tarzda para aramaya devam ediyor.

 

Peki bu arada ihtiyacı nasıl gideriyor? İşte ikinci başlığı da burada görüyoruz. Günlük konjonktürden para kazanmayı amaçlayan carry trade yatırımlarıyla… Yani dün KKM ile döviz mevduatları çözeceğini zanneden ve büyük faturalar ödeten yaklaşım, bugün ondan çıkıp yerine, sabit kur görece yüksek faiz sistemiyle ikinci bir bedel ödetmeye hazırlanıyor.

 

Hatta söylemleriyle bunu da destekliyor. ABD enflasyonu eksi bizdeki gerçek bulunmasa da enflasyon farkı kadar bile değer kaybetmemiş bir kur gerçeği varken, TL yakarak kuru sabit tutup, aşırı değerli TL yaratıp, ‘getir paranı, faize yatır, giderken aynı seviyeden alırsın’ mesajıyla günü kurtarıyor.

 

Elbette bunu da yüksek bedelleri sırtımıza yükleyerek yapıyor. Serseri para da mesajı alıyor ve yılbaşında 2,6 milyar dolarlık çıkış yapmışken, 7 Şubat ile biten haftada ülkeye 2,3 milyar dolar sokarak tavrını gösteriyor.

 

Sonuçta 31,4 milyar dolar carry trade parasının geldiğini belirtilirken, bunun ülkeye ve ekonomiye maliyeti ise sorgulanmıyor. Peki bunlar sorunu çözüyor mu? Aynı dönemde eritilmeye çalışılan döviz mevduat hesapları 4,5 milyar dolara yakın artıyor ve 168 milyar doları tekrar aşıyor.

 

Netice ne? Sadece birilerine ortam yaratıp, para kazandırıyor, günü kurtarıyoruz. Ama geleceğe ödenecek fatura biriktiriyoruz. Sizce böyle bir yapıda enflasyon başta olmak üzere sıkıntı yaratan başlıklar çözülür mü? Bence zor.

 

[email protected]

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları