Gündem
Trump-Netanyahu Görüşmesi: Türkiye ve Suriye Gündeminin Şifreleri
ABD eski Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki son görüşmesinde öne çıkan başlıklardan biri, Suriye’deki durum ve Türkiye’nin bu denklemdeki rolüydü. Özellikle Netanyahu’nun Trump’tan Türkiye ile arabuluculuk yapmasını istemesi, bölgede giderek artan Ankara-Tel Aviv geriliminin stratejik düzeyde ciddi bir kaygı haline geldiğini gösteriyor.

ABD eski Başkanı Donald Trump ile İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Beyaz Saray’daki son görüşmesinde öne çıkan başlıklardan biri, Suriye’deki durum ve Türkiye’nin bu denklemdeki rolüydü. Özellikle Netanyahu’nun Trump’tan Türkiye ile arabuluculuk yapmasını istemesi, bölgede giderek artan Ankara-Tel Aviv geriliminin stratejik düzeyde ciddi bir kaygı haline geldiğini gösteriyor.
Netanyahu’nun Talebi: Ankara-Tel Aviv Arasında Arabuluculuk
Netanyahu’nun Trump’tan açık biçimde Türkiye ile arabuluculuk yapmasını istemesi, hem İsrail’in Türkiye ile doğrudan iletişimde zorluk yaşadığını hem de Washington’un halen iki taraf arasında “dengeleyici aktör” olarak görüldüğünü ortaya koyuyor. Netanyahu, özellikle Suriye’nin güneyinde İran destekli milislerin etkinliğini sınırlamak için Türkiye’nin kuzeydeki etkisinin dengeye alınmasını stratejik bir öncelik olarak sunuyor. Bu bağlamda, İsrail’in endişesi Türkiye’nin son dönemde Suriyeli muhalif gruplar üzerinden etki alanını genişletmesinin, dolaylı yoldan Hamas’a da hareket alanı kazandırabileceği yönünde.
Trump ise yanıtında, Erdoğan hakkında genel anlamda olumlu ifadeler kullansa da, konuşmasının satır aralarında Türkiye’ye karşı temkinli bir tutum sergiledi. Özellikle Rahip Brunson olayına değinmesi, Trump’ın hala Ankara’ya karşı bir tür “davranış kontrolü” uyguladığını gösteriyor. Hatırlanacağı üzere, 2018’deki Brunson krizi ABD-Türkiye ilişkilerinde ciddi bir kırılmaya neden olmuştu. Trump’ın bu örneği tekrar gündeme getirmesi, Erdoğan’a yönelik “pragmatik ama sınırları olan” bir yaklaşımı tercih ettiğini ima ediyor.
Trump’ın Erdoğan Yorumu: Kontrollü Övgü
Trump’ın Erdoğan’ı “zor ama saygı duyulan bir lider” şeklinde tanımlaması, aslında klasik Trump tarzı bir siyasi dil örneği. Bu ifade hem övgü hem de uyarı içeriyor. Trump, Erdoğan’ın güçlü liderliğini takdir ettiğini söylerken, onun öngörülemezliğine de dikkat çekiyor. Bu söylem, ABD’nin Erdoğan’la çalışmaya istekli olduğunu, ancak bunun belirli tavizler ve anlaşmalar çerçevesinde sürdürülebileceğini ifade ediyor.
Bu çerçevede Trump’ın mesajı net: Eğer Erdoğan, ABD ve İsrail’in Suriye politikalarıyla doğrudan çatışmaktan kaçınırsa, Washington onu bölgedeki önemli bir müttefik olarak görmeye devam edecek. Ancak Ankara’nın, İran’a yakın duran milis gruplar veya Hamas’la ilişkileri nedeniyle İsrail’e karşı dolaylı bir cephe oluşturması durumunda bu dengelerin bozulacağına dair örtülü bir uyarı da mevcut.
Suriye: Yeni Bir Soğuk Cephe
Görüşmenin satır aralarındaki bir diğer önemli konu, Suriye’deki kontrol bölgeleri üzerinden oluşabilecek yeni bir gerilim hattıydı. İsrail, İran etkisini sınırlamak adına Suriye’nin güneyinde Rusya ile koordineli hava operasyonlarını sürdürürken, Türkiye kuzeydeki güvenli bölge politikalarıyla sahada kalıcılığını artırıyor. Bu iki güç alanının zamanla örtüşmesi veya çakışması durumunda, özellikle Tel Rifat, Münbiç ya da Halep kırsalı gibi bölgelerde doğrudan veya vekil aktörler üzerinden sıcak çatışma riski artıyor.
Netanyahu’nun arabuluculuk talebi bu nedenle sadece diplomatik değil, aynı zamanda askeri bir ön alım anlamı taşıyor. İsrail, olası bir Türkiye-İran eksenine karşı erken pozisyon almayı hedefliyor ve bu dengeyi kurmada Trump gibi bir “dış baskı aracı”nı devreye sokmak istiyor.
Sonuç: Türkiye ABD-İsrail Dengesinde Yeni Bir Teste Tabi
Trump ve Netanyahu görüşmesi, Türkiye açısından iki yönlü bir mesaj içeriyor: Bir yandan Erdoğan’ın Washington nezdinde hâlâ masada olduğu ve diplomatik kanalların açık tutulduğu teyit ediliyor. Öte yandan, Türkiye’nin Suriye’deki manevralarının artık sadece Rusya veya İran ile değil, İsrail ile de çelişme riski taşıdığı hatırlatılıyor.
Trump’ın diplomatik diliyle verdiği mesaj, Erdoğan’ın bölgedeki stratejik hamlelerinin daha fazla izlenmekte olduğu ve bu hamlelerin ABD-İsrail güvenlik doktrinleriyle ters düşmesi durumunda, siyasi izolasyon ya da ekonomik baskı gibi sonuçlar doğurabileceği yönünde bir uyarı niteliğinde.
Türkiye’nin önümüzdeki aylarda bu üçlü denklemde nasıl konumlanacağı, sadece Suriye’deki askeri dengeyi değil, Batı ile ilişkilerini de ciddi biçimde şekillendirecek gibi görünüyor.
ParaAnaliz