Sosyal Medya

Genel

Yapı Kredi Yatırım/Murat Berk’ten haftanın stratejisi:  Trump ve Nergis

Küresel çıkarımlarımız iyimser değil: Son piyasa hareketlerine rağmen piyasa, ABD ile dünyanın geri kalanı arasındaki kalıcı hasarlar ve/veya da büyük bir ticaret savaşını fiyatlamıyor.

Yapı Kredi Yatırım/Murat Berk’ten haftanın stratejisi:  Trump ve Nergis

“Kötü insanları, narsisistik kişilik bozukluğunun spesifik bir varyantı olarak sınıflandırmak oldukça yerinde olur. Psikiyatristler, narsisizm olgusuna giderek daha fazla ilgi göstermeye başladılar, ancak konuya ilişkin anlayışımız henüz başlangıç ​​aşamasındadır.”

 

-M. Scott Peck, People of the Lie

 

 

Trump’ı anlamak

 

Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis (ya da Narkissos), klasik mitolojideki bir kahraman olup, Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme yani aşırı “kendini sevme” veya patolojik kendini sevme hakkında uyarıcı bir hikâye vardır.

 

Özellikle iki tür insan kötü eylemlere eğilimlidir; psikopatlar ve kötü niyetli narsistler. Psikopatların kötülük yapma potansiyeli iyi bilinmektedir, ancak sayıca psikopatlardan daha fazla olan dünyadaki kötülüklerin çoğundan sorumlu olanlar habis narsistlerdir. Narsisizmin temel özelliği şişirilmiş bir benlik duygusudur. Narsistler kendilerine aşırı güvenirler ve kim olduklarının ya da ne başardıklarının gerçekliğinin desteklemediği derecede kendilerine hayranlık duyarlar.

 

Narsisistin öz imajını şişirmeyi başaramayan veya daha da kötüsü, narsisistin kendi üstünlüğünden şüphe etmesine neden olan herkes, açığa çıkarabileceği öfke ve öfkeyle ünlü karanlık tarafıyla uğraşmak zorundadır. Narsist kişiler kendisini diğer insanların çoğundan daha iyi gördüğünden, genellikle sosyal çevresindeki kişiler üzerinde kontrol ve güç sahibi olmasının doğal olduğunu düşünür.

 

 

“37.000 üniversite öğrencisinden elde edilen verilerde, narsisistik kişilik özelliklerinin 1980’lerden günümüze kadar obezite kadar hızlı arttığı ve bu değişimin özellikle kadınlar için belirgin olduğu görülüyor.”

 

-Jean Twenge and Keith Campbell, The Narcissism Epidemic: Living in the Age of Entitlement

 

Daha resmi olarak başkan olmadan “Trump faktörü” başladı

Aralık ortası yazdığımız raporda, şunu belirtmiştik: “ABD hükümetinin kesintiler uygulamazsa bütçe açığını daha da artırmaya yönelik adımları, yüksek borç seviyelerine ilişkin endişeleri artırırken, tıpkı İngiltere’de 2022’de olduğu gibi tahvil piyasasını alt üst edebilir ve tahvil getirilerinde yükselişi tetikleyebilir. Özellikle ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 5 civarına yükselmesi ve eş zamanlı olarak DXY’nin yükselişi borsaları rahatsız edebilir.”

Nitekim sadece ABD değil, global ölçekte faizler yükseldi. ABD doları endeksi DXY yükseldi ve borsalarda bir düzeltme gördük. Görüşlerimiz değişmedi, bu ikisinde de tepe yapıp düşmeye başlayana kadar riskli varlıklar için temkinli olmakta fayda var. Hala ABD 10 yıllık tahvil faizlerinin yüzde 5’i geçebileceğini ve EUR/USD’nin 0,95’e gerileyebileceğini düşünüyoruz.

Bir de tabii Trump faktörü var. Son birkaç raporda Trump’ın neler yapabileceğini yazdık, dolayısıyla tekrarlamaya gerek yok. Trump, önümüzdeki dönemin en önemli aktörlerinden biri olacak. Dolayısıyla kişiliğinden ipuçları çıkarmak, zihnini okumaya çalışmak faydalı.

 

Trump, gerçekte kim?

2025 başlarken en fazla konuşulan şeyler arasında Amerikan 10 yıllık ABD tahvil faizleri, DXY ve Trump’ın gelişi var. Yeni yönetimin; ekonomi politikası normlarını ne ölçüde ihlal ettiği, piyasa görünümünün belirlenmesinde kilit rol oynayacak. Konu, sadece Trump’ın ne yapacağına dair öngörüde bulunmakla ilgili değil. Bunun yerine, “hangi politika nasıl bir ekonomik ve piyasa etkisi yaratabilir” diye bakmak lazım.

Son raporlarımızda da bunu yapmaya çalıştık. Risklerin ne kadar fiyatlandırıldığına ve hangi ülkelerin daha fazla etkilenebilecek yapıda olduğuna da bakılmasında var. Küresel çıkarımlarımız iyimser değil: Son piyasa hareketlerine rağmen piyasa, ABD ile dünyanın geri kalanı arasındaki kalıcı hasarlar ve/veya da büyük bir ticaret savaşını fiyatlamıyor.

 

Birçok merkez bankası politikayı beklemeye aldı (FED), neredeyse otopilota (ECB) bağladı veya para birimlerini yönetmeye (PBoC) ABD haberlerini bekleyerek başladı. Özellikle Yuan ve Yen’in değerlerini önemsiyoruz.

 

Piyasalar, yılın ilk birkaç ayının Başkan Trump’ın gündeminin hâkimiyetinde olmasını beklerken; politika netliğinin beklenmemesi konusunda da uyarıda bulunuyoruz. Sürekli değişen ve çoğunlukla birbiriyle çelişen açıklamalar daha olası. Bu artan belirsizlik, risk primlerini yükseltebilir. Trump’ın sözlü müdahale potansiyeli, artık piyasalar için en önemli riskler arasında.

 

 

Türkiye piyasaları için ne bekliyoruz?

 

Yurt içine döndüğümüzde TL’de reel değerlenme baskısı beklentisi, yüksek faiz oranları nedeniyle carry trade’lerin devam eden cazibesi ve TCMB’nin döviz pozisyonundaki önemli iyileşme gibi faktörler, Türk lirasındaki reel değerlenme sürecinin kısa vadede sürdürülebileceğini gösteriyor. Bu, TL ve özellikle kısa vadeli yerel bonolar için olumlu.

Ancak, döviz kurunun ve enflasyon açığının genişlemeye devam etmesi, bazı dış veya iç faktörlere bağlı olarak bir noktada Türk lirası üzerinde baskılara da yol açabilir. Bu bağlamda, faiz oranı indirim sürecinin enflasyondaki düşüşe paralel olarak kademeli olarak uygulanması ve sürdürülmesi de kritik önem taşıyor. TL’nin reel değerlenmesine ek olarak, hizmet enflasyonundaki iyileşmenin desteğiyle TÜFE enflasyonunda kademeli bir düşüş devam edebilir.

 

Türkiye dış borcuna (Eurobond) ilişkin görüşümüz nötr

Ülkenin risk priminde daha fazla iyileşme beklememize rağmen, spread daralması uzun bir yol kat etti. Daha da önemlisi, UST oranlarında bir artış bekliyoruz. Örneğin, görüşümüze göre, UST10Y getirilerinin düşmeden önce ilk çeyrekte yüzde 5’in üzerinde olması muhtemel. Bu nedenle, toplam getiri bazında, önümüzde daha iyi satın alma seviyeleri var gibi görünüyor.

 

Hisse senetlerinde ayrıntılı yıllık strateji raporumuzu yayınlayacağız. Bununla birlikte, makro strateji bazında, karşıt bir duruş sergilediğimize inanıyoruz ve önümüzdeki yılın iyi olacağını düşünüyoruz. Hatırlatmak gerekirse, geçen yıl yabancılardan çıkışlar görüldü. Bunun tersini bu sene görebiliriz.

 

Türkiye’nin ana “yatırım hikâyesi”, enflasyonun düşmesi ve TCMB faiz indirimleri. Enflasyon muhasebesi resmi bulanıklaştırsa da, Türk hisse senetleri dünyanın en düşük seviyelerinde işlem görüyor. Ayrıca, Batı ve özellikle ABD ile daha iyi ilişkiler olası görünüyor. Suriye sorunu ise hem potansiyel getiri hem de potansiyel riskler yaratıyor.

İş Yatırım 2025 yılında hangi hisseleri öneriyor?

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler