Sosyal Medya

Ekonomi

Prof Esfender Korkmaz:  Ebedi yoksullaşmanın kenarındayız

Esfender Korkmaz: 22 senedir devam eden kan kaybına, dünyada yalnızca Türkiye dayanabilirdi. Demek ki ülkemiz sandığımızdan fazla kaynağa ve servete sahiptir. Bir siyasi iktidar bilmeden ekonomiye bu kadar zarar verebilir mi? Eğer yönetemiyorsa biz neden farkında değiliz?

Prof Esfender Korkmaz:  Ebedi yoksullaşmanın kenarındayız

 

Ekonomist ve Yeniçağ Gazetesi yazarı  Prof Esfender Korkmaz, 20 Şubat tarihli “En ağır kriz, Türkiye’nin yoksullaşmasıdır” başlıklı makalesinde gelir dağılımında bozukluğun tedavi edilebilecek bir sorun olduğunu, ama 2 nedenden dolayı Türkiye’nin hızla ebedi yoksullaşma evresine yaklaştığını gözledi. Makaleden çarpıcı paragraflar şöyle:

 

Türkiye’de zengin fakir farkının açılması, yani gelir dağılımı bozulması ülkenin yoksullaşmasına neden olmaz. Çünkü, gelir dağılımının bozulması GSYH’ içinde bir transferdir. Gelir ve servet ülke içinde kalır. Bir başka iktidar gelir dağılımını düzeltici sosyal politikalar uygular. Zaman içinde gelir dağılımı düzelir. Ama bir ülkenin dış ekonomik ilişkilerde kaybetmesi ve farklı yollardan yurt dışına döviz çıkışı, beşeri sermaye çıkışı (Beyin Göçü) ülkenin yoksullaşması demektir ve telafi edilemez.

 

Bu nedenle Türkiye’nin en büyük ekonomik sorunu ülkenin çok hızlı yoksullaşmasıdır.

 

Cari açık potansiyel büyümeyi negatif etkiler

Cari açığın finansmanı, eğer doğrudan yabancı yatırım sermaye girişi ile yapılırsa, kısmen sürdürülebilir. Çünkü doğrudan yabancı yatırım sermayesi uzun dönemli bir döviz girişi demektir. Ama Türkiye ye doğrudan yabancı yatırım sermayesi gelmiyor. Bu nedenle cari açığı dış borçla finanse ediyoruz. Bu nedenle ülke riski artıyor ve dış borçlanma maliyeti artıyor. Cari açık sürdürülemiyor. Döviz ihtiyacı ve kur şokları yaşanıyor.

 

Dahası yatırım malı ve teknoloji ithalatı için dış açık vermiş olsaydık, bu yatırımlar dış borcu ödemekte etkili olurdu. Biz aramalı ve tüketim malı ithalatı nedeniyle borçlanıyoruz.

Kaynak kaybı, büyümeyi düşürdü. 2024 ve bu sene yüzde 3 dolayında düşük büyüme yaşayacağız.

 

Fert başına büyüme daha da düşük kalacak. Bir ekonomide gelir artışını fert başına büyüme gösterir. Fert başına büyümenin düşük kalması, ekonomide tasarrufların ve servet birikimin düşük olması demektir. Aynı zamanda dış borlarımızı ödemek için önce gelir yaratmamız, sonra bu geliri dövize çevirmemiz gerekir.

Güven sorunu nedeni ile tasarruflarımız yurt dışına çıkıyor

 

Büyük şirketler yatırımlarını yurt dışına taşıyor. Çin yurt dışında yatırım yapar ancak Türkiye döviz fazlası olmadığı ve pozisyon açığı olduğu için, sermaye ihraç edecek durumda değil. Yurt dışında yatırım döviz çıkışı demektir.

 

2024 yılında, portföy yatırımları için 9,5 milyar dolar, doğrudan yatırımlar için 6,6 milyar dolar ve net hata ve noksan kaleminden kaynağı belirsiz 12,7 milyar dolar çıktı.

 

Beyin göçü hızlandı

 

Bir insan yetiştirmek, uzman yapmak, bir fabrika kurmaktan daha zordur. Daha da önemlidir. Hele hele çağımızda, artık makine ikinci planda kalmıştır. Zaten vasıflı insan olmazsa, sermaye de olsa, fabrika kuramazsınız, teknoloji üretemezsiniz.

 

Vasıflı iş gücü yetiştirmek için her ülke büyük kaynaklar ayırır. Bir ülkenin yetiştiği vasıflı insanlar, gençler, bilim adamları, hekim, mühendis, başka ülkeye gidip, orada kalıp çalışmaya başlarsa, bu katlanılan maliyetin atıl kalması demektir. Bu şekildeki insanların göçüne “Beyin göçü (brain drain)” deniliyor.

 

Bir insanı eğitiyorsunuz, uzman yapıyorsunuz, masraf yapıyorsunuz sonra bu yatırımı beyin göçü yoluyla başka ülkeye hediye ediyorsunuz, Yani maliyetini siz karşılıyorsunuz, faydasını gelişmiş ülkeler görüyor.

 

Sonuç

 

22 senedir devam eden kan kaybına, dünyada yalnızca Türkiye dayanabilirdi. Demek ki ülkemiz sandığımızdan fazla kaynağa ve servete sahiptir.

Bir siyasi iktidar bilmeden ekonomiye bu kadar zarar verebilir mi? Eğer yönetemiyorsa biz neden farkında değiliz?

Muhalefet halk yoksullaştı diyor, doğrudur. Ama daha ağırı ülkenin yoksullaşmasıdır. Ben sık yazıyorum, ama gündeme getiren olmuyor.

Toplum ve medya, borsa, döviz, altın gibi günübirlik finans, üçgeni içine sıkışıp kaldı. Ülkenin geleceğini göremiyor.

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler