Sosyal Medya

Ekonomi

Onur Çelik: TL’nin değeri, yüksek faiz ve duran yatırımlar

Onur Çelik ekonominin içinde geçtiği finansal Sırat Köprüsünü yorumladı

Onur Çelik: TL’nin değeri, yüksek faiz ve duran yatırımlar

TL AŞIRI DEĞERLİ Mİ ? NEYE GÖRE ?

 

TL’ni̇n ÜFE bazlı reel değeri̇ 2015’ten bu yana en yüksek seviyede iken TÜFE ye göre de zirveye yaklaşıyor. Peki ama bu enflasyon verileri TÜİK verileri baz alınarak hesaplanmış durumda.

Peki ya İTO veya ENAG gibi enflasyon açıklayan kurumların verisini baz alsak ne olurdu ! TL bu halinden de oldukça daha değerli analizini yapmak zorunda kalırdık..

“Ücretler döviz bazında tarihin en yüksek seviyesinde ancak döviz bazında da bireylerin alım gücü ciddi mana da düştü. Yani bizdeki döviz enflasyonu da paranın menşei olan ülkelerden çok daha fazla (sebep ne mi tabi ki arsa ve gayrimenkul rantı)Bu nedenle hem küresel rekabetin içerisinde olan sanayici hem de vasıfsız ücretli kesim mevcut durumda çok sıkıntılı.”

Yani Değerli yerli para enflasyon ile mücadele bakımından iyi iken, sanayici ve ihracatçı için kötü.. Çare ise maalesef düşük kur değil, rekabetçi olmak..

Rekabet için zamanında aksiyon almayan sanayici kabahatli mi evet, ama tek kabahatli o değil..

Hadi faiz de enflasyonda her ikisi de %2 lerde olsa ne olurdu ?

Şüphesiz ki reel sektör daha rekabetçi olurdu ama asıl mesele ne faiz ne de enflasyon. Asıl mesele nitelikli eğitim, vasıflı işgücü, yüksek teknoloji, katma değeri yüksek ürün ve VERİMLİLİK..

Mevcut mu bizde ? Değilse ne yapıyoruz? Değişim olmadan maalesef ilerlemeyi bırakalım mevcudu korumak dahi artık mümkün değil..

Yüksek enflasyon oranının getirdiği yüksek faiz politikası haliyle başta ticari krediler olmak üzere tüm kredi türlerinde de faiz oranlarının artmasına neden oluyor.Şu an kredibilitesi yüksek ve ekonomik olarak büyük hacimlere sahip şirketler dahi piyasadan TL olarak % 45 faiz oranları ile borçlanabiliyor. KOBİ vb. gibi diğer işletmelerin kullanabildikleri kredilerin faiz oranları ise % 50 bandına ulaşmış durumda.

 

Peki kredi piyasası açısından tek kötü haber faiz oranlarının yükselmiş olması mı ?

 

Maalesef hayır, bankaların kredi verme imkanları da mecburen azalmış durumda ki en büyük nedeni TCMB’ nin döviz kredilerine koymuş olduğu % 1 lik büyüme sınırı..

Üstelik bu durum döviz kredilerini tabiri caiz ise karaborsaya düşürmekte ve şirketler arası rekabet yüzünden döviz kredisinin faizini de artırmakta.

 

Şirletler tarafında yeterince kredi bulunsa dahi mevcut faiz oranları düşünüldüğünde yatırımcının yatırım yapması da sanıldığı kadar kolay görünmemekte. Malumunuz yatırımcının işletmesine koyduğu sermayenin getirisi asgari olarak risksiz faiz oranı olan hazine kağıtlarının ya da banka mevduat getirisinden fazla olmalı ki yatırımcı risk alarak yatırım yapsın. Üstelik gelir kaybı nedeniyle tüketici talebinin azaldığı hem de yüksek işsizlik sebebiyle kişilerin gelecekte elde etmeyi umdukları gelirleri elde edip edemeyeceklerinden emin olmamaları da onları harcama bakımından daha da muhafazakar hale getirmişken bunu başarmak gerçekten daha da zorlaşıyor.

Daha İyi Bir 2025 İçin Ne Yapmalı ?

 

Hepimizin hatırlayacağı üzere şu an olduğu gibi 2002-2008 yılları arasında da hem enflasyon hem de faiz oranı oldukça yüksekti. O dönemle şu an içinde bulunduğumuz dönem arasındaki temel fark ise o dönemde enflasyonla mücadelenin bir numaralı ekonomik hedef oluşu idi. Şayet, hepimizin artık çok iyi bildiği ve detayına girmeye gerek olmadığını düşündüğümüz yapısal reform sürecine girerek atılması gereken adımları hızla atar ve enflasyonla gerçek anlamda mücadele eder isek gerek enflasyon gerekse faiz oranları düşerek daha dengeli bir patikaya oturacaktır. Unutmayalım ki yatırımcının yatırım eğilimini belirleyen tek unsur faiz oranı değildir, bir güven mesajı ve yeni bir heyecan mevcut havayı bir anda olumlu şekilde değiştirebilir.

 

 

 

Yazarın  Linked-In paylaşımlarıdır

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler