Sosyal Medya

Ekonomi

Mehmet Şimşek’in 41 milyar dolar beklentisi: Gerçekçi mi, zor mu? Emrah Lafçı anlattı

Türkiye ekonomisinin son dönemdeki performansı, içeride ve dışarıda yoğun tartışmaların odağında. Döviz rezervlerinden faiz politikalarına, finansman stratejilerinden yatırım beklentilerine kadar pek çok konuda ciddi eleştiriler yapılıyor. Özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in açıkladığı 41 milyar dolarlık proje finansmanı hedefi, mevcut ekonomik tabloyla yan yana koyulduğunda önemli soru işaretlerini beraberinde getirdi.  CNBC-e canlı yayınında konuşan Ekonomist Emrah Lafçı, Mehmet Şimşek'in beklentileri gerçekleşebilir mi, sorusuna cevap verdi.

Mehmet Şimşek’in 41 milyar dolar beklentisi: Gerçekçi mi, zor mu? Emrah Lafçı anlattı

Türkiye ekonomisinin son dönemdeki performansı, içeride ve dışarıda yoğun tartışmaların odağında. Döviz rezervlerinden faiz politikalarına, finansman stratejilerinden yatırım beklentilerine kadar pek çok konuda ciddi eleştiriler yapılıyor. Özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkladığı 41 milyar dolarlık proje finansmanı hedefi, mevcut ekonomik tabloyla yan yana koyulduğunda önemli soru işaretlerini beraberinde getirdi.  CNBC-e canlı yayınında konuşan Ekonomist Emrah Lafçı, Mehmet Şimşek’in beklentileri gerçekleşebilir mi, sorusuna cevap verdi.

Rezervler Neden Eritildi?

Mehmet Şimşek’in, uluslararası finans kuruluşlarıyla yürüttüğü görüşmeler sonrasında önümüzdeki üç yılda 41 milyar dolarlık proje finansmanı sağlanabileceğini açıklaması, umut yaratırken aynı zamanda tartışma konusu oldu.

Konuyla ilgili konuşan Emrah Lafçı’nın açıklamaları şöyle;

“Bu meblağ, hemen ve topluca Türkiye ekonomisine akmayacak. Proje bazlı onay süreçlerine bağlı olan bu finansman, ağırlıklı olarak altyapı, yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve afet yönetimi gibi spesifik alanlara odaklanacak.

Bu da demek oluyor ki, Şimşek’in hedefi sıcak para girişinden çok, uzun vadeli ve koşullu yatırımlara dayanıyor. Bu nedenle de 41 milyar dolarlık kaynak, mevcut döviz rezervlerindeki 50-55 milyar dolarlık kaybı doğrudan telafi edecek bir kaynak değil.

Son bir ayda Merkez Bankası rezervlerinden 53,5 milyar dolar harcandığı konuşuluyor. Bu rezerv kaybı, içeride yaşanan yerel ekonomik şoklara müdahale için kullanıldı. Oysa rezervlerin amacı, beklenmedik küresel şoklara karşı güvence sağlamaktı.

Finansman Farkı Nerede?

Kendi yarattığı şoklara karşı rezerv kullanan bir ekonomi, ilerleyen süreçte yeni şoklara açık hale geliyor ve bu da ciddi bir öngörülemezlik riski doğurdu. Dolayısıyla, dışarıdan gelecek proje kredileri, mevcut döviz açığını kapatmak için yeterli bir kısa vadeli çözüm sunmuyor.

Yatırımda Asıl İhtiyaç Proje Kredisi Değil Özel Sektör Güveni

Türkiye’nin asıl ihtiyacı, kreditör kuruluşlardan alınacak proje bazlı krediler değil, gönüllü özel sektör yatırımları. Yani, şirketlerin “Türkiye’ye yatırım yapalım, uzun vadede burada kalalım” diyerek gelmeleri gerekiyor. Uzun vadeli doğrudan yabancı yatırım olmadan sürdürülebilir bir ekonomik iyileşmeden söz etmek mümkün değil.

Faiz Artışlarının Zorunlu Bedeli

19 Mart 2025’te yaşanan kur krizi sonrasında Merkez Bankası politika faizini 350 baz puan artırarak %46’ya çekti. Gecelik borç verme faizi ise %49’a çıktı. Oysa kriz yaşanmasaydı, politika faizinin %40 seviyelerinde kalması ve Nisan ayında indirim yönünde bir adım atılması bekleniyordu.

Bugün ticari kredi faizleri %70’lere kadar çıktıysa, bunun temel nedeni, 19 Mart krizinin ardından uygulanan agresif faiz politikası. Şirketler için finansman maliyetleri hızla yükseldi ve ekonomideki fren etkisi daha da kuvvetlendi.

Merkez Bankası En Azından Kriz Yönetiminde Başarılı

Her şeye rağmen, mevcut Merkez Bankası yönetimi, göreve geldiği günden bu yana zor bir zeminde iyi bir performans gösterdi. Hem teknik ayarlamalar hem de cesur faiz artırımları, Türkiye’nin daha büyük bir finansal kriz yaşamasını önledi. Ancak unutulmamalı ki, mevcut yönetim büyük bir ekonomik enkaz devraldı ve bu süreçte siyasi baskıların gölgesinde karar alıyor.

Mükemmel olmasa da, mevcut koşullarda Merkez Bankası’nın çabalarının hakkını teslim etmek gerek.

Türkiye’yi Zor Günler mi Bekliyor?

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) son Dünya Ekonomik Görünüm raporu, dünya genelinde büyümenin yavaşladığını ve belirsizliklerin arttığını gösteriyor. Özellikle Avrupa’da ekonomik yavaşlama sinyalleri güçlü.

Türkiye gibi ihracata dayalı ekonomiler için bu gelişmeler olumsuz bir tablo çiziyor. Ayrıca ABD’de Trump’ın olası yeni tarifeleri ve küresel ticaret düzenindeki değişimler, Türkiye’nin dış pazarlardaki rekabetini daha da zorlaştırabilir.

Enflasyonla Mücadele Şart

Türkiye’nin önünde net bir gerçek var:

Enflasyonu düşürmeden kalıcı bir makroekonomik iyileşme mümkün değil. Ancak mevcut politika setiyle %25-30 bandına bile inemeyen bir enflasyonla mücadele ediliyor.

Üstelik döviz kuru dizginlenmiş olmasına rağmen enflasyon hala çok yüksek. Bu, Türkiye’nin yapısal ekonomik sorunlarının derinleştiğini gösterir. Dolayısıyla kısa vadede dış gelişmelerden ziyade, içerdeki yapısal reformların ve güven ortamının sağlanması çok daha belirleyici olacak.”

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler