Sosyal Medya

Ekonomi

Güldem Atabay yazdı: Gümrük vergisi duvarları yükselirken Türkiye’ye etkileri ve TCMB faiz kararı

Trump'ın Ticaret Savaşı Türkiye için hem risk, hem de fırsat yaratıyor. Beklenenden daha iyi gelen enflasyon TCM'yi faiz indirimine ikna eder mi?

Güldem Atabay yazdı: Gümrük vergisi duvarları yükselirken Türkiye’ye etkileri ve TCMB faiz kararı

Bu kadar oynak bir zeminde Trump’ın gümrük vergilerinin Türkiye’ye doğrudan etkilerini net olarak oryaya koymak mümkün değil. 2024 sonunda ABD’den yaptığımız 16,3 milyar dolar ithalata karşılık 16,4 milyar dolar ihracat yapıldı.  ABD açısından denk bir ticaret dengesi olduğu için de Türkiye asgari %10 gümrük vergisi alanında kaldı. Bu elbette göreceli olarak olumlu. Ticaret Bakanı’nın Cuma günü açıkladığı şekilde ABD ile %10 gümrük vergisinin kaldırılması pazarlığından başarı ile çıkmak gerçekçi görünmüyor bu nedenle.

Türkiye’de ihracat yapan birçok sektörün beklentisi ise zaten farklı.

Hedef: ABD’nin gümrük vergilerinin farklılaşmasıyla ortaya çıkacak göreceli etkilerden olumlu etkilenmek. ABD’li tüketicinin ya da firmaların yüksek tarife uygulanan ülkelerin mallarından pahalılaştığı için vazgeçmesi halinde daha düşük vergi sayesinde daha ucuz kalacak Türkiye’de üretilen mallara talebin artması.

Bu açıdan bakınca birkaç faktör devreye giriyor. Türkiye’nin uzun zamandır rekabet gücü olarak TL’nin ve emeğin değerini kullanması, yüksek teknoloji ürünlerindeki yetersizliği, Gümrük Birliği nedeniyle konumunun nasıl şekilleneceği söz konusu beklentilerin kolay kolay gerçekleşmeyebileceğini düşündürüyor. Diğer yandan, Trump’ın son derece akışkan bir zeminde vergiler üzerinden pazarlığa devam edeceği aylar boyunca kalıcı ticari ilişkilerle pazar kapmak, onu istikrarlı halde elde tutmak da kolay bir zafer olarak görünmüyor.

 

Değerlendirmeyi Mahfi Eğilmez’den dinleyelim:

“… Türkiye’den ABD’ye yapılacak ihracat ister istemez pahalanacak. Yine de standart oranın (%10) üzerine ek bir vergiyle karşılaşmadığı dikkate alınırsa Türkiye’nin bu düzenlemeden nispeten kazançlı çıkmış sayıldığı söyleyebiliriz. Türkiye’ye özellikle tekstil ürünleri ihracatında rakip konumda olan Çin, Hindistan, Güney Kore, İtalya, Pakistan, Tayvan gibi ülkelere standart oranın üzerinde ek vergi uygulanacak olması Türkiye’den ABD’ye ihraç edilecek tekstil ürünlerinin fiyatlarını çok daha rekabetçi hale getirecektir. Dolayısıyla tekstil ihracatında Türkiye ciddi bir avantaj yakalayabilir.

Özellikle uzak doğu ülkelerinin ve Avrupa Birliği ülkelerinin karşılaştığı ek vergiler yüksek teknolojili mallar ihracatının düşmesine yol açacak gibi görünüyor. Ne yazık ki Türkiye bu alanda rekabetçi bir yapıya sahip değil. Yıllardır yüksek teknolojili ürün üretimimizi ve ihracatımızı artıramadık. Bu durumda yapılacak en doğru iş bu malları üreten uzak doğu firmalarıyla burada ortaklıklar kurarak üretimlerini burada Türk markaları altında yapmalarının sağlanması olacak. Böylece bu üreticiler Türk firmalarıyla ortak olarak ve Türk markasıyla üretecekleri ürünleri daha düşük gümrük vergileriyle ABD’ye ihraç edebilirler. Bununla birlikte bu tür ihracat arttığında ABD’nin Türkiye’ye de ek vergi uygulamayacağının garantisi bulunmuyor.”  

 

Mart enflasyonu faiz indirimi getirecek mi?

TÜFE enflasyonu mart ayında %2,5 artarak ortalama %2,9 olan piyasa beklentilerinin altında kaldı. 12 aylık TÜFE enflasyonu da böylece şubat ayındaki %39,1’den %38,1’e geriledi. Aylık Y-ÜFE enflasyonu %1,9 oranında artarak yıllık Y-ÜFE enflasyon oranını şubat ayındaki %25,2 seviyesinden %23,5’e çekti.

Mart özeli enflasyon detayları içinde dikkat çekilmesi gereken birkaç dinamik var:

  1. Aylık TÜFE enflasyonundaki düşüş gıda ve tütün hariç geçen yılın aynı ayına göre daha geniş tabanlı. TCMB’nin hedeflediği şekle daha yakın. Ancak, şubat ayına göre daha sağlam bir iyileşme bu anlamda yok.

 

  1. Mal fiyatları kategorisi %30,5 ile son iki aydır değişmeden kaldı. TCMB’nin faiz yanında enflasyonla mücadelede araç olarak TL’nin reel değerini artırma politikasının enflasyona olumlu etkisinin doğal alt sınırına varmış olabiliriz. Son ekonomik şok ile küresel petrol fiyatlarındaki düşüş bu açıdan yeni bir marj yaratmış olsa da böylesi bir marjın kalıcı olması zor.

 

  1. Aynı kategori içindeki işlenmemiş gıda fiyatları enflasyonu ise hem yüksek hem de yüksek kalmaya devam edecek. Mart ayında gıda ve içecek fiyatları %4,9’la çok yüksek arttı, yıllık gıda enflasyonu bir önceki aydaki %35,1 seviyesinden %37,1’e yükseldi. Bu artışın arkasında da işlenmemiş gıda enflasyonunun aylık %10,2 sıçraması bulunuyor. Tarım sektöründeki devam eden yapısal sorunlara eklenen iklim krizi ve ekonomik sıkıntılar işlenmemiş gıda fiyatları enflasyonun yüksek oynaklık göstererek ortalamada manşet enflasyonun üzerinde kalacağını anlatıyor.

 

  1. Çekirdek enflasyon göstergeleri yumuşamaya devam. Çekirdek C-endeksi mart ayında aylık %1,5 seviyesinde nispeten ılımlı bir artış kaydetti. 12 aylık seviyesi de şubat ayındaki %40,2 seviyesinden %37,4’e geriledi. C-endeksine ek olarak işlenmemiş gıda fiyatlarını ve alkollü içecekleri dışarıda bırakan Çekirdek B-endeksinde ise enflasyon mart ayında aylık %1,3 ile daha da düşük gerçekleşti. Böylece yıllık seviyesi de şubat ayındaki %39,5’ten %37’ye geriledi.

 

  1. Hizmet fiyatlarındaki katılık yumuşayarak devam ediyor ancak 2025 sonu TÜFE hedefinin iki katının üzerinde halen. Dezenflasyon programına ilk ve hızlı tepkiyi veren mal fiyatları enflasyonunun aksine hizmet fiyatları ancak ortalama enflasyonun düşmesiyle gerileme eğiliminde. Aylık %2’lik bir artışla 12 aylık oran şubat ayındaki %59,8 seviyesinden %56,3’e indi. Beklenebileceği gibi %3,4 aylık artışla kira enflasyonu dirençli. Buna rağmen yıllık kira fiyatları enflasyonu şubat ayındaki %97,2 seviyesinden mart ayında %91,8’e indi. Gerileme istikrarlı ancak konut sektöründeki yapısal sorunlar nedeniyle oldukça yavaş.

 

  1. Mevsimsellikten arındırılmış TÜFE enflasyonu mart ayında %2,6 ile şubat seviyesi %2,3’ün üzerinde. 3 aylık ortalamalara göre yıllıklandırılmış şekilde mevsimsel olarak düzeltilmiş yıllık enflasyonun şubat ayındaki %34,7 seviyesinden mart ayında %38,6’ya çıkması, Ekim 2024’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaşması iyi bir detay değil.

 

Faiz kararı nasıl şekillenecek?

 

Türkiye’de 19 Mart’ta başlayan siyasi deprem yaşanmamış olsaydı bu rakamlar ve detayları TCMB’nin 17 Nisan’daki PPK toplantısından 250 baz puan daha faiz indirimi çıkaracaktı. Ancak İmamoğlu’nun hapse atılmasıyla Türkiye demokrasisinde bir eşik aşıldı. Yüksek siyasi tansiyonun yarattığı finansal oynaklık nedeniyle de TCMB’nin TL’yi korumak için rezervlerinden 30 milyar dolar satması gibi, artık faiz politikasında da defansta kalmaya devam etmesi zorunlu görünüyor.

28 Mart itibarıyla brüt ve net rezervler sırasıyla 156,5 milyar dolar ve 32,4 milyar dolara düştü. 19 Mart İmamoğlu’na gözaltı ile başlayan süreçte geçen iki haftada brüt ve net rezervlerdeki düşüş 25,6 milyar dolar ve 14,5 milyar dolar oldu. Bayram tatiline girmeden önceki günlerde de rezerv satışları devam etmekteydi. Bu durum, TL’deki değer kaybının ve genel finansal piyasa oynaklığının nisan enflasyonunu yukarı çekmesini beklenmesi TCMB’nin daha da temkinli durmasıyla sonuçlanacaktır.

Geçen hafta itibarıyla “şimdilik” aynı hızda ve oranda rezerv eritmesine gerek kalmayan TCMB’nin Goldman Sachs’ın önerdiği gibi 350 baz puan faiz artırmasını da en azından nisan toplantısında beklemiyoruz. Olayların gelişmesine bağlı, faiz artışları ise ufuk çizgisinde beliriyor.

PPK’dan bir faiz indirimi beklememekle birlikte, böyle bir indirimin rezerv kaybını daha hızlandıracağını ve hatta TL’yi korumanın mümkün olmayacağı noktaya hızla taşıyacağını eklemek gerekli.

Sene sonu enflasyonu için %30 altı uzun zamandır görünmemekle birlikte, son gelişmeler eşliğinde %33-35 çok daha gerçekçi bir seviye artık. TL’deki değer kaybının yansıyacağı nisan ayı TÜFE enflasyonu bu açından önemli gösterge olacak.

 

Atilla Yeşilada ve Güldem Atabay tarafından kaleme  alınan özel raporlarımıza abone  olmak ister misiniz?  Koşulları öğrenmek için bize e-mail atın:  [email protected]

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler