Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

McKinsey: Küresel Ticaretin Dengeleri Değişiyor

Moda Endüstrisinde Küresel Ticaretin Dengeleri Değişiyor Moda sektörü, küresel ticarette yaşanan değişimlerle birlikte üretim merkezlerini yeniden şekillendiriyor. The State of…

McKinsey: Küresel Ticaretin Dengeleri Değişiyor

Moda Endüstrisinde Küresel Ticaretin Dengeleri Değişiyor

Moda sektörü, küresel ticarette yaşanan değişimlerle birlikte üretim merkezlerini yeniden şekillendiriyor. The State of Fashion 2025 raporuna göre, tedarik zincirlerinde dönüşüm hızlanırken, markalar artan maliyetler, ticaret savaşları ve sürdürülebilirlik hedefleri doğrultusunda yeni stratejiler geliştiriyor. Küresel ticarette uygulanan kısıtlamaların 2015’ten bu yana beş kat arttığı belirtilirken, yalnızca 2023 yılında 3.000’den fazla yeni ticaret engelinin getirildiği ifade ediliyor.

Bu durum, Çin’in üretimdeki payını azaltırken, Hindistan, Bangladeş ve Türkiye gibi ülkelerin yükselişe geçmesine neden oluyor. Avrupa ve ABD, lojistik avantajları ve ekonomik istikrar nedeniyle üretimi daha yakın bölgelere kaydırıyor. Markalar, tedarik zincirlerini yeniden şekillendirerek maliyetleri düşürmeyi ve hızlı teslimat süreleri ile rekabet avantajı sağlamayı hedefliyor.

Çin’in Üretimdeki Payı Azalırken Alternatif Ülkeler Öne Çıkıyor

Moda sektöründe uzun yıllardır baskın konumda bulunan Çin, artan iş gücü maliyetleri ve jeopolitik riskler nedeniyle üretim merkezleri listesindeki ağırlığını kaybediyor. 2019’dan bu yana ABD’nin Çin’den yaptığı tekstil ithalatı önemli ölçüde azalırken, Avrupa’nın Çin’den ithalatı %33 düşüş gösterdi. Alternatif üretim üsleri arayışına giren markalar, Hindistan, Bangladeş ve Türkiye gibi ülkelerde yatırımlarını artırıyor.

Hindistan, hızla büyüyen üretim kapasitesi ve genişleyen orta sınıf tüketici kitlesi ile dikkat çekiyor. Ülkede yabancı tekstil yatırımları son beş yılda iki katına çıkarken, moda sektöründe yeni bir üretim merkezi olarak konumlanıyor. Bangladeş, dünyanın en büyük ikinci hazır giyim ihracatçısı olmaya devam etse de siyasi belirsizlikler ve iklim değişikliği riskleri nedeniyle markalar yatırımlarını Hindistan, Vietnam ve Türkiye gibi daha istikrarlı ülkelere kaydırıyor.

Türkiye ise Avrupa için stratejik bir üretim merkezi olarak öne çıkıyor. 2023 yılında Avrupa’ya yapılan tekstil ihracatı %6 artarak Vietnam’ı geride bıraktı. Coğrafi avantajları sayesinde Türkiye’den Avrupa’ya ortalama teslimat süresi yedi gün olurken, Asya tedarik zincirlerinde bu sürenin 30 ila 50 gün olduğu belirtiliyor.

Moda Markaları Yakın Üretime Yöneliyor

Moda sektöründe near-shoring olarak adlandırılan yakın üretim stratejileri giderek yaygınlaşıyor. ABD ve Avrupa, tedarik zincirlerini daha güvenilir bölgelere kaydırarak maliyetleri düşürmeyi ve lojistik avantaj sağlamayı amaçlıyor. ABD, Meksika ve Latin Amerika’daki tekstil üretimini %120 artırırken, Avrupa Birliği Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa’daki üretimi teşvik eden politikalar geliştiriyor.

Yakın üretime yönelimin üç temel nedeni bulunuyor. İlk olarak, tüketicilerin değişen beklentileri doğrultusunda daha hızlı teslimat talepleri ön plana çıkıyor. İkinci olarak, lojistik maliyetlerindeki artış nedeniyle markalar üretimi daha yakın bölgelere kaydırarak maliyet avantajı sağlıyor. 2023 yılında Asya’dan ABD’ye yapılan taşımacılık maliyetleri %1165 oranında artarak lojistik giderlerini önemli ölçüde yükseltti. Son olarak, ticaret savaşlarından kaçış stratejisi devreye giriyor. ABD’nin Çin’den yapılan ithalata yeni vergiler getirmesi, markaları alternatif üretim bölgelerine yönlendirdi.

Bu dönüşüme uyum sağlayan markalar arasında Zara ve H&M, Türkiye, Fas ve Latin Amerika’daki üretim ağlarını genişleterek hızlı modaya yönelik üretim süreçlerini optimize ediyor. Nike ve Adidas, Vietnam ve Endonezya’daki üretim yatırımlarını artırarak Çin’e olan bağımlılığı azaltıyor. Lüks markalar ise sürdürülebilirlik odaklı üretim stratejileri doğrultusunda İtalya ve Fransa’daki üretim süreçlerini güçlendirmeye devam ediyor.

Tüketici Davranışlarındaki Dönüşüm

Ekonomik ve jeopolitik dalgalanmalar nedeniyle tüketici güveninde düşüş gözlemlenirken, moda yöneticileri de geleceğe temkinli yaklaşıyor. Raporda yapılan anket sonuçlarına göre, sektör yöneticilerinin yalnızca %20’si tüketici talebinin iyileşmesini beklerken, %40’ı daha fazla kötüleşeceğini öngörüyor. Gelir artışlarının düşük tek haneli rakamlarla sınırlı kalacağı tahmin edilirken, lüks segment dışında kârlılıkta genel bir daralma yaşanabileceği belirtiliyor.

Tüketicilerin harcama alışkanlıklarında belirgin bir değişim yaşanıyor. Daha ekonomik seçeneklere yönelim artarken, ikinci el satış platformları, outlet mağazalar ve düşük maliyetli alternatifler giderek daha fazla tercih ediliyor. Uygun fiyatlı ürünler ve taklit markalar geçmişte statü kaygısıyla saklanırken, günümüzde tüketiciler tarafından gururla tercih ediliyor.

Ayrıca, deneyim odaklı harcamalar ön plana çıkıyor. Moda ürünlerine yapılan harcamalar azalırken, seyahat, gastronomi ve kültürel etkinliklere olan ilgi artıyor. Tüketicilerin bütçelerini yeniden şekillendirdiği bu süreçte, markaların müşteri beklentilerine uygun stratejiler geliştirmesi gerekiyor.

Yaşlı Tüketici Grubunun Harcamaları Fırsat

Moda sektörü, ekonomik zorluklara rağmen belirli alanlarda büyüme fırsatları sunmaya devam ediyor. Orta segmentteki markalar, gelir ve kârlılık açısından büyüme kaydederken, yaşlı tüketici gruplarının harcamaları da önemli bir fırsat olarak görülüyor. Kuzey Amerika’daki 55 yaş üstü tüketiciler, toplam servetin %72’sini elinde bulunduruyor ve markalar bu demografik gruba yönelik stratejilerini güçlendiriyor.

Dijital dönüşüm ve yapay zekâ kullanımı da moda sektöründe ön plana çıkıyor. Markalar, veri analitiği ve kişiselleştirilmiş alışveriş deneyimleri ile tüketicilere daha etkili hizmet sunmayı hedefliyor. Ayrıca, sürdürülebilir üretim süreçlerine yapılan yatırımlar, marka sadakatini artırmak ve çevresel sorumlulukları yerine getirmek açısından kritik bir rol oynuyor.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler