Dünya Ekonomisi
Başkanlık Yetkilerinin Genişletilmesi Hedefleniyor
ABD Başkanı Donald Trump, yürütme yetkisini genişletmek için “birleşik yürütme teorisi”ne dayanarak önemli adımlar attı. Anayasa’nın II. Maddesi’ne atıfta bulunan…

ABD Başkanı Donald Trump, yürütme yetkisini genişletmek için “birleşik yürütme teorisi”ne dayanarak önemli adımlar attı. Anayasa’nın II. Maddesi’ne atıfta bulunan bu teori, tüm yürütme gücünün tek bir başkanda toplandığını savunmaktadır. Bu çerçevede, Trump yönetimi binlerce federal çalışanı işten çıkararak bağımsız düzenleyici kurumları doğrudan yürütme organına bağlamayı amaçlamıştır. Federal Ticaret Komisyonu (FTC), Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) ve Tüketici Mali Koruma Bürosu (CFPB) gibi ekonomik düzenleyici kuruluşlar, yönetim tarafından hedef alınan kurumlar arasında yer almaktadır.
Trump, bağımsız düzenleyici kurumların siyasi müdahalelerden korunmasına karşı çıkarak bu yapıların başkanın denetimi altında olması gerektiğini savunmaktadır. Bu kapsamda, bağımsız kurumların başındaki yetkililerin görevden alınmasını kolaylaştıran bir yürütme emri yayımlanmıştır. Hukuk uzmanları, bu yaklaşımın hükümetin denetleme ve düzenleme işlevlerini zayıflatacağını ve piyasa düzenlemelerini etkileyeceğini belirtmektedir.
Yüksek Mahkeme’nin Rolü ve Geçmiş Kararlar
Trump yönetiminin yürütme yetkisinin genişletilmesi yönündeki girişimleri, ABD Yüksek Mahkemesi’nin değerlendirmesine tabi tutulmaktadır. Benzer bir durum 1930’larda Franklin D. Roosevelt döneminde yaşanmış ve Yüksek Mahkeme, başkanın bağımsız düzenleyici kurum başkanlarını keyfi şekilde görevden alamayacağını hükme bağlamıştır. 1980’lerde ise bağımsız özel yetkili savcıların başkan tarafından görevden alınıp alınamayacağı tartışılmış, mahkeme bu yetkinin sınırlandırılabileceğine karar vermiştir.
Ancak, mahkemenin mevcut üyeleri arasında yürütme gücünün genişletilmesi gerektiğini savunan yargıçlar bulunmaktadır. Son yıllarda, mahkemenin bazı kararlarında bağımsız kurumların anayasaya uygunluğunun sorgulandığı görülmektedir. 2020 yılında alınan bir kararda, başkanın CFPB başkanını görevden alabileceği yönünde bir hüküm verilmiş, bazı yargıçlar bağımsız ajansların anayasa tarafından öngörülmeyen yapılar olduğu görüşünü dile getirmiştir.
Trump yönetiminin, yürütme yetkisinin genişletilmesi konusunda Yüksek Mahkeme’ye yönelik yeni bir test süreci başlattığı değerlendirilmekte ve bu doğrultuda geçmiş içtihatların değiştirilmesi hedeflenmektedir. Hukuk uzmanları, mahkemenin en geniş yorumuyla birleşik yürütme teorisini kabul etmesi durumunda, başkanın yetkilerinin kontrol edilmesinin zorlaşacağını ve yürütme organının yasama ve yargı karşısında daha güçlü bir konuma gelebileceğini ifade etmektedir.
Kongre ile Olası Çatışma ve İmpoundment Tartışmaları
Trump yönetimi, yalnızca bağımsız ajansları kontrol altına almakla kalmayıp, Kongre tarafından onaylanan bütçeleri yürütmeme hakkına sahip olduğunu da ileri sürmektedir. “Impoundment” olarak bilinen bu uygulama, başkanın yasama organı tarafından onaylanan harcamaları iptal edebilmesi anlamına gelmektedir. 1970’lerde çıkarılan bir yasa ile bu yetkinin sınırlandırıldığı bilinmektedir. Ancak Trump, bu düzenlemenin anayasaya aykırı olduğunu öne sürerek, yürütme organının kongre kararlarını uygulamama hakkına sahip olması gerektiğini savunmaktadır.
Bu yetkinin genişletilmesi, başkanın hükümet harcamalarını tek taraflı olarak belirleyebilmesine olanak tanıyabilir ve yasama organının bütçe üzerindeki kontrolünü zayıflatabilir. Uzmanlar, böyle bir yetki genişlemesinin Kongre’nin yasama gücünü doğrudan etkileyebileceğini ve yürütme organının yasama süreçleri üzerindeki etkisini artırabileceğini belirtmektedir.
Bu gelişmeler ışığında, Trump’ın başkanlık yetkilerini genişletme girişimlerinin, hem Kongre hem de Yüksek Mahkeme ile ciddi bir güç mücadelesine yol açabileceği ve bu durumun ABD’nin yönetim yapısında kalıcı değişikliklere neden olabileceği değerlendirilmektedir.