Döviz
Turbun büyüğü döviz talebi mi?
Sadece birkaç gün içinde Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin yarısı erimiştir. Demek ki benzer operasyonların tırmandırabileceği gergin siyasi atmosferin rezervleri sıfırlaması, Şimşek’in “rasyonel” politikalarının bütün kazanımlarını sıfırlaması riski vardır. Ekonomi böyle kırılgan bir zeminde ilerlemektedir. Bu riski savuşturmanın tek yolu herhalde siyaseti normal zemine çekmek olsa gerektir.

Sadece birkaç saat içinde dolar kuru 36,5 liradan 41 – 42 liraya fırlayabilmiştir. Sadece birkaç gün içinde Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin yarısı erimiştir. Demek ki benzer operasyonların tırmandırabileceği gergin siyasi atmosferin rezervleri sıfırlaması, Şimşek’in “rasyonel” politikalarının bütün kazanımlarını sıfırlaması riski vardır. Ekonomi böyle kırılgan bir zeminde ilerlemektedir. Bu riski savuşturmanın tek yolu herhalde siyaseti normal zemine çekmek olsa gerektir.
Siyaset, Şimşek programının siyasi zeminini tahrip etti. Etmeye de devam edecek gibi duruyor. Çünkü yargı üzerinden gerçekleştirilen son operasyonlarla maksat hasıl olmuş değildir. İktidarın yol haritası; İmamoğlu’nun Erdoğan’a karşı, CHP’nin AKP’ye (hatta Cumhur İttifakı’na) karşı kazandığı tabloyu tersine çevirmek… Amacın bu olduğunda çok geniş mutabakat var ve siyasi operasyonlar sonrası ortaya çıkan tabloya bakılırsa, yol temizliği ters tepmiş görünmektedir. İmamoğlu güçlenmiştir. CHP güçlenmiştir. İmamoğlu tutuklansa ve cumhurbaşkanlığı adaylığı bir şekilde olanaksızlaşsa dahi CHP’nin diğer olası adayı (Mansur Yavaş) da Erdoğan’a karşı kazanmaktadır.
Diyelim o da kumpas davalarla -ki hazırlık olduğu anlaşılıyor- devre dışı bırakıldı, üçüncü, dördüncü seçenekler vardır. Bana öyle geliyor ki CHP + muhalefet, adı sanı belli, az çok tanınmış kimi koysa Erdoğan’a karşı kazanabilir durmaktadır. Dolayısıyla tacizin “adayları saf dışı bırakma” hattından “CHP’nin tüzel kişiliğine” kaydırılması; muhalefetin ana gövdesinin hırpalanması hattına taşınması muhtemeldir. Bunun da hazırlığı vardır. Bu durumda; hiçbir ihtiyacın -ekonomi dahil, Erdoğan’ın siyasi ihtiyaçlarının önüne geçemeyeceği bir sabitse Şimşek programının siyasi zemini tahrip olmaya da devam edecektir.
Şimdi… Başka ne gördük?
Sadece birkaç saat içinde -bazılarına göre yarım saat içinde dolar kuru 37 liradan 41 – 42 liraya fırlayabilmiştir.
Sadece birkaç gün içinde Merkez Bankası’nın swap hariç net döviz rezervlerinin yarısı (25- 30 milyar dolar) uçmuştur.
Demek ki benzer operasyonların tırmandırabileceği gergin siyasi atmosferin rezervleri sıfırlaması, Şimşek’in “rasyonel” politikalarının bütün kazanımlarını sıfırlaması riski vardır. Ekonomi böyle kırılgan bir zeminde ilerlemektedir. Bu riski savuşturmanın tek yolu siyaseti normal zeminine çekmektir. Bu mümkün ama iktidarın üstelemekten, muhalefeti hırpalamaktan, işi, akla gelebilecek belki daha gergin konjonktürlere taşımaktan geri durabileceği konusunda ümitvar değilim. Yanılmayı dilerim.
Çünkü diğer şekilde yabancı çıkışı çok daha sert seviyelere taşınabilir. Sadece o hafta 15 milyar dolarlık yabancı, 7,5 milyar dolarlık yerli şirketler ve 2,5 milyar dolarlık yerleşik talebinin karşılanması zorunluluğu ortaya çıktığını; para piyasası fonlarından çıkan 150 milyar liranın da yastık altı dövize yöneldiğini dikkate alırsak, olası yeni bir yüksek döviz talebi konjonktürünün rezervlerin sıfırlanması sonucu vermesi ihtimal dışı sayılamaz. Birçok iktisatçının bu riske işaret ettiği anlaşılıyor.
Şimdi ne olabilir?
Ekonomim Yazarı Hakan Güldağ’ın köşesinde gördüm. Benim yazımdaki başlık da onun makalesinin başlığı: ‘Turpun büyüğü’ döviz talebi…
Şöyle yazmış:
“KOBİ patronları, şirket yöneticileri, bayram öncesi piyasalarda yaşanan dalgalanmaların, asıl büyümeyi olumsuz etkilemesinden endişeli. Anlaşılan, iktisat hocalarımız da benzer endişeleri taşıyor. Bayram öncesi, Kerem Alkin ve Emre Alkin’in babaları rahmetli Erdoğan Alkin hocamızın “Herkes İçin Ekonomi” kitabının yeniden yazımı ile ilgili düzenledikleri dost toplantısındaydım. Türkiye’nin en değerli iktisatçılarından bazıları da oradaydı. Bu dost buluşmasında da, dalgalanmaların büyümeye negatif etkisi öne çıktı. Hatta hocalarımız, neredeyse ittifakla, piyasalarda yaşanan çalkantının, “enflasyondan çok büyüme tarafını etkileyeceği” görüşünü savundu. İktisatçılarımız, olup bitenlerden, en çok şirketlerin yatırımlarının etkileneceğini düşünüyor.
Zaten yavaşlayan yatırım harcamalarının daha da azalacağını öngörüyorlar. Sohbetin diğer konusu, “döviz talebi”ydi. Gördük ki sıcak para, siyasette gerilim, ekonomide belirsizlikler biraz arttığında dolarlarını alıp, ‘haydi bana eyvallah’ deyiveriyor. Bu noktada, yurt içi yerleşiklerin döviz talebinin nasıl bir seyir izleyeceği iyice kritik bir hale geldi. Bu da bir süredir, belirsizlikler listesinin en tepesine yerleşen siyasetteki belirsizliklerin nasıl gelişeceğine bağlı. Bir hocamız, “Bu sıra ‘turpun büyüğü heybede’ söylemleri arttı” dedi ve noktayı koydu; “Aman siyasetçiler gerginlikleri yatıştırmaya baksınlar da döviz talebi hortlayıp, turpun asıl büyüğünü hep beraber görmeyelim!”
Şimdi ne olabilir? Prof. Dr. Özgür Orhangazi Hoca şöyle diyor:
“Şimdi iktidarın ekonomi yönetimi açısından önünde iki rota var. Birincisi, “program”da ısrarcı olmak ve 17 Nisan’da faiz indirimlerine son vermek ve hatta gelişmelere göre faizleri yükseltmek. İkincisi ise bir yandan daha önceki dönemlerde olduğu gibi karmaşık müdahalelerle durumu idare etmeye çalışıp bir yandan da ekonomiyi canlandırma hamleleri yapmak.
Her iki rota da ciddi riskler içeriyor. Yüksek faiz, kur istikrarını ve ülkenin döviz dengesini koruyabilir ancak bunun maliyeti oldukça yüksek. Diğer yandan şimdiye kadar biriktirilen döviz rezervleri harcanarak Nebati dönemindekilere benzer uygulamalara geri dönme ihtimali de var. Her iki rota da nihayetinde ekonominin dış kırılganlıklarını artıracak unsurlar içeriyor.”
Yazar: İbrahim Ekinci, Kısa Dalga, alıntıdır