Sosyal Medya

Borsa

SABAH ANALİZİ: Türk mali piyasaları 2025’e iyimser başladı. Gözler bugün TÜFE’de

Siyasi cephede piyasaları rahatsız edecek bir gelişmenin şimdilik olmaması, enflasyonla mücadelede TCMB'nin 2025 yılında da rotasının güçlü TL'den yöne olacağı görüşünden hareketle, TL'de reel değerlenmenin -biraz ivme kaybetmekle birlikte- korunmaya devam edeceğini düşünüyoruz. 

SABAH ANALİZİ: Türk mali piyasaları 2025’e iyimser başladı. Gözler bugün TÜFE’de

Öncelikle yeni yılın tüm okurlarımıza ‘güzellikler’ getirmesini bir kez daha temenni edelim. Konfor insanı çürütür derler, o nedenle bizler de yılın ikinci iş gününde kolları yeni bir heyecanla tekrar sıvadık. Türk mali piyasaları yeni yıla iyimser bir seyir izleyerek başladı. Borsa İstanbul ana endeksi dün günü %1,3 oranında yükselişle tamamlarken, bankacılık endeksinde yükseliş %3 olarak gerçekleşti. Bu iyimser tablonun arkasında üç ana nedenin yattığını düşünüyoruz.

 

 

Enflasyon %1.7 çıkacak, ekonomik veriler canlanmaya işaret ediyor

İTO’nun hafta sonu İstanbul için açıkladığı enflasyon verisinin Aralık ayında %1,74 artarken yıllık gerçekleşme de %55,3 seviyesine geriledi. İTO ile TÜİK arasında var olan korelasyona paralel bugün açıklanacak resmî enflasyonun aylık bazda %1,6 olan beklentinin bir tık da olsa aşağısında gerçekleşebileceğini ve yıllık enflasyonu %45 seviyesine getireceğini düşünüyoruz. Bu da hâliyle piyasalar tarafından olumlu karşılanacaktır.

Öte yandan dün İstanbul Sanayi Odası tarafından açıklanan ve büyümenin öncü göstergesi olan PMI verisi Aralık ayında 49,1’e yükselerek her ne kadar büyüme ile daralmanın ayrıştığı 50 eşik seviyesinin altında kalsa da, Nisan ayından bu yana en yüksek seviyesinde açıklanması, daralmanın da dozunun iyice azaldığını gösterdi.

Öte yandan, BloombergHT tarafından yayımlanan tüketici güven endeksi Aralık ayında 78 değerini alarak Mayıs 2023’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. Endeksin detaylarına bakıldığında, tüketicinin hem mevcut durum algısında, hem gelecek 12 aya ilişkin beklentilerinde, hem de tüketim eğiliminde iyileşme izlendi.

 

 

 

Doların gücü Türkiye’ye yansımıyor

Açıklanan son üç veriyi alt alta koyduğumuzda, olumlu bir tablodan söz edebiliyoruz. Bu minvalde, hisse senetleri dün olumlu bir tablo izlerken, USDTRY kuru dün gün boyu 35,30 seviyesinde yatay kalması ardından bu sabah hafta sonu fonlama etkisinin de yardımı ile 35,40 seviyesine yükseldi. Güçlü dolar karşısında EUR’nun 1,02 , Sterlin’in ise 1,23’lü seviyelere sarktığı yılın ilk iş gününde, Türk Lirası sepet bazında da değer kazandı.

İki yıl vadeli tahvilin bileşik faizi %40 seviyesine kadar gerileyerek son altı ayın en düşük seviyesini test ederken, TCMB’nin faiz indirimlerine başlamış olması da Türk finansal varlıklarını destekledi. Bugün açıklanacak Aralık ayı TÜFE enflasyonuna ilişkin olumlu beklentimizin hayat bulması durumunda, iyimser havanın daha da artacağını düşünüyoruz. Siyasi cephede piyasaları rahatsız edecek bir gelişmenin şimdilik olmaması, enflasyonla mücadelede TCMB’nin 2025 yılında da rotasının güçlü TL’den yöne olacağı görüşünden hareketle, TL’de reel değerlenmenin -biraz ivme kaybetmekle birlikte- korunmaya devam edeceğini düşünüyoruz.

 

TCMB’nin rezerv pozisyonu çok güçlü

Kuru adeta orkestra şefi misali yöneten TCMB’nin rezervlerinde yılın son döneminde bir miktar azalma görmüştük. Bunun da arka planında yabancı fonların yıl sonu nedeniyle pozisyon kapama isteği ya da Brezilya piyasalarından yayılan olumsuz havanın gelişmekte olan ülke para birimlerine yönelik bulaşıkçılık etkisi ile sirayet etmesini göstermiştik. Detaylandırmak gerekirse, Aralık ayının ikinci ve üçüncü haftasında yaklaşık 7 milyar dolar rezerv kaybeden TCMB, son üç iş gününde yaklaşık 2,3 milyar dolar rezerv yerine koyarken, swap hariç rakam 34,4 milyar dolar seviyesine yükseldi. Bu rakama hazine dövizlerini de eklersek, manşet rakamın 46,8 milyar dolar olduğunu not edelim. Neden bu rakamları devamlı incelediğimizi bir kez daha hatırlatalım. TCMB’nin rezerv kompozisyonu güçlü oldukça, yabancı çıkışlarının arttığı ya da döviz talebinin yüksek olduğu günlerde kuru dar bir bant içerisinde tutma kabiliyeti de artacaktır.

Rezervlere ilişkin herhangi bir sorun olmaması, öte yandan diplomasi ve siyaset cephelerinde de şu aşamada sorunlu bir tablo görünmemesi, TL’deki reel değerlenme eğilimini destekliyor. Önemli bir dış şok olmaması durumunda Türk finansal varlıklarına yönelik iyimser görüşlerimizi korumaya devam edeceğiz.

 

2025’in 2 büyük riski Trump ve Çin’de çöküş

 

Her ne kadar Rusya-Ukrayna cephesinde devam eden savaş ortamı ya da Ortadoğu’da ekseninde devam jeopolitik riskleri unutmasak da, 2025 yılında tüm senaryolarımıza etki yapacak kuvvetle olan ve dünya ekonomisini bekleyen en büyük iki riski Trump ve devamında Çin olarak görüyoruz. ABD’nin seçilmiş başkanı Trump, 20 Ocak tarihinde göreve başladığında, Çin’den ABD’ye ithal edilen tüm ürünlere mevcut tarifelere ek olarak %10 oranında ek gümrük vergisi uygulayacağını açıkladı. Bu kararın, özellikle fentanil gibi uyuşturucuların ABD’ye girişini engellemeyi amaçladığını belirtti. Ayrıca, Meksika ve Kanada’dan gelen tüm ürünlere de %25 oranında gümrük vergisi uygulanacağını duyurdu.

Dünyanın büyüme motoru olan ve en ucuza üretim yapabilen ülkesi konumunda Çin’in tarifeler karşısında atacağı adımlar arasında bizi en çok ilgilendiren kısmı ABD tahvil faizlerinde yaşanan yükseliş olabileceğini düşünüyoruz. Şöyle ki, Çin’in ABD’ye yapmış olduğu ihracat sonrası elde ettiği dolar ile dönüp yine ABD tahvili satın alıyor. Çin’in elinde var olan ABD tahvil stoğunu satmak istemesi durumunda, ABD tahvil faizlerinin yükselmesi kaçınılmaz görünüyor. Büyük resimden bakarsak,

Çin, ABD Hazine tahvillerindeki varlıklarını son yıllarda kademeli olarak azaltmaya devam ederken, güncel verilere göre Çin’in elindeki ABD Hazine tahvili miktarının 800 milyar dolar civarında olduğunu ve bunun da son 14 yılın en düşük seviyesine indiğini görüyoruz. Kuşkusuz, bu eğilimin de arkasında, Çin’in portföyün çeşitlendirmesine giderek ABD dolarına bağımlılığı azaltma çabalarının yanı sıra, Washington’dan gelen ekonomik yaptırım tehditleriyle de ilişkilendirebiliriz. Öte yandan, Çin’in ABD tahvillerini azaltırken rezervlerinde altın biriktirdiği ve BRICS ülkeleri arasında en büyük altın alıcılarından biri olduğunu da not etmek gerekiyor.

 

Çin Asya’da  Kur Savaşı başlatabilir

Çin’in yaşanan mevcut sorunlara ilaveten, Yuan’ın değerini de düşürerek cevap verebileceği unutmamak gerekiyor. Her ne kadar böyle bir hamle Çin’li şirketlerin en azından yerel para birimi bazında zarar görmemesine neden olsa da, konunun çevre ülkelere kur savaşları olarak yansıması kaçınılmaz olacağını düşünüyoruz. Kur savaşları da ister istemez dünya ticaretine olumsuz yansıyacaktır. Bu senaryoların gerçekleşmesi, dünyanın büyümesini yavaşlatacağı gibi işsizliğin de artmasına neden olabilir.

Elbette, Trump’ın atacağı adımların enflasyonist sonuçları da olacağını göz ardı etmiyoruz. Gümrük vergilerinin artırılması sonuç itibari ile nihai tüketiciye yansıyarak tüketici enflasyonunu yukarı iteceği gibi, kurumlar vergisini ve zenginlerden alınan verginin de azaltılması, servet etkisi üzerinden dönüp dolaşıp yine enflasyonu yukarı iteceğine kesin gözüyle bakıyoruz. Zaten enflasyonun yeteri kadar düşmediğinden veya katılık gösterdiğinden yakından FED’in, ekonominin biraz daha ısınması durumunda, faiz indirimlerini topyekûn rafa kaldırma riski de masa üzerinde tüm çıplaklığı ile duruyor.

 

ABD tahvil faizleri yükselme trendinde

Daha da ısınacak bir ekonomi, ister istemez şu andan %4,55 civarında olan ABD 10 yıllık gösterge tahvil faizinin %5,00’e doğru ilerlemesine neden olabilir. Böyle bir durumda, risksiz faiz oranının yükselmesi, gelişmekte olan ülkelerin daha pahalıya borçlanmasına da neden olacaktır.

Öte yandan, 2023 yılını %24 yükselişe bitiren ABD’nin en büyük 500 şirketini barındıran S&P500 endeksi, geçen seneyi de %23 yükselişle tamamladı. Nasdaq bileşik endeksi ise 2023 yılında elde ettiği %43 getiri arından 2024 yılını da %29 yükselişle tamamladığını not edelim. Borsa İstanbul 100 ana endeksinin 2024 yılını dolar bazında %9,8 getiri elde ederek tamamladığını düşünürsek, risksiz faiz oranının (ABD 10 yıllık tahvilin) yükselmesi, gelişmekte olan ülke borsalarını da zorlayacağını düşünüyoruz. Elbette, faizin yükseldiği yere para girer görüşünden hareketle, 2024 yılında %7 yükselen DXY’nin mevcut 109 seviyelerinden (son iki yılın zirvesi) 115’e kadar kadar yükselme potansiyeli taşıdığını da unutmamak gerekiyor. Bu senaryo, kuşkusuz EURUSD paritesini 1,00 seviyesinin altına daha hızlı itecektir.

Trump sonrası 2025 yılında ikinci büyük risk olarak Çin’i görüyoruz. Çin ekonomisi deflasyonda. Üretici fiyatlarına bakarsak, son yirmi altı aydır mütemadiyen gerilemekte olduğunu görüyoruz. Öte yandan, tüketici fiyatları ise 2023 yılının ikinci çeyreğinden sonra %0 etrafında dolaşarak adeta can çekiştiğini de söyleyebiliriz.

Enflasyonun çaresini ve tedavisini, enflasyonla mücadele eden bir ülkede yaşayarak pekâlâ bilsek de, fiyatların devamlı düştüğü bir ekonomide, talebin devamlı ötelenmesi ile nasıl mücadele edildiğini ise bilmiyoruz. Deflasyonun büyük bir sorun olduğunu neredeyse otuz yıl kadar enflasyon üretemeyen, tasarruf oranları yüksek ve yaşlı nüfusa sahip Japonya’dan da pekâlâ biliyoruz. Bugüne kadar üretip satarak yani ihracatla büyüyen Çin’in, ABD’nin gümrük vergileri ile büyümeyi milyarlarca nüfusu hareketlendirip ‘içeride’ çözmeye çalışsa da, bunda pek de başarılı olamadı.

İnşaat sektörü ile büyümeyi yakalamaya çalışan Çin’in nasıl bir enkaz ile karşı karşıya kaldığını Evergrande gibi zombiye dönen şirketler ile gördük.  Tüketime alışık olmayan ve düşük gelire sahip Çin hane halkının tüketmesi için Çin’den mutlak surette devasa teşvik adımları gerektiğinin aksi takdirde Çin’in de Japonyalaşmak üzere olduğunun altını bir kez daha çizelim.

 

Wall Street’te Tesla şoku

 

ABD borsaları yılın ilk işlem gününü Tesla önderliğinde düşüşle tamamladı. Tesla, yıllık teslimatlarda ilk düşüşünü bildirdikten sonra geceyi %6’nın üzerinde düşüşle tamamlayarak bir ayın en düşük seviyesine geriledi. Yeni gün başlangıcında ABD borsalarının vadeli işlemlerinde yeşil renk dikkatlerden kaçmazken, Asya piyasalarında ise karmaşık bir seyir görüyoruz. Gösterge endeks Tokyo borsası %1 gerilerken, Güney Kore borsası %2’ye yakın yükseldi.

ABD tahvil faizlerinin yükselmesi ve doların sepet bazında (DXY) son iki yılın en yüksek seviyesine kadar gelmesine rağmen, 2024 yılını %27 artışla 2010 yılından bu yana en güçlü yıllık performansının göstererek tamamlayan ons altın bu sabah 2,660 dolar seviyesine kadar yükseldi. Türk Lirası’nın da 35,40 seviyesine geldiği düşünülürse, TL bazında gram altının 3,030 seviyesine kadar yükselerek Ekim ayında test ettiği 3,070 seviyesine yaklaştığını not edelim. Petrol fiyatlarının yeni yıla yükselişle başlamasına rağmen devamını getiremeyeceğini düşünüyoruz.

 

Emre Değirmencioğlu, Grup Müdürü, Hazine Bölümü, Kıbrıs İktisat Bankası

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler