Sosyal Medya

Şevin Ekinci

Şevin Ekinci Yazdı: Sermaye Piyasalarının Gelişmesi Neden Önemli?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçtiğimiz günlerde Maliye ve Hesap Uzmanları Vakfı’nca düzenlenen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” etkinliğine…

Şevin Ekinci Yazdı: Sermaye Piyasalarının Gelişmesi Neden Önemli?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek geçtiğimiz günlerde Maliye ve Hesap Uzmanları Vakfı’nca düzenlenen “Enflasyonla Mücadele ve Merkez Bankacılığı” etkinliğine katılarak, yarım saati aşan bir açılış konuşmasında bulundu. Yaptığı konuşmayı, bizi nasıl bir dönemin beklediğini anlamamız açısından, burada değerlendirmek gerekir.

Programımızın ismi ne?

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Haziran 2023 tarihinde göreve geldiği zamandan beri sürekli programın çalıştığını söyledi. Yerinde, son dinlediğim panelde Mehmet Şimşek’in programına “İstikrar ve Reform Programı” adını koyduğunu gördüm. Bu, doğru ve haklı bir yaklaşım olabilir ama Şimşek katıldığı yayınlarda “program çalışıyor” derken hangi programdan bahsettiğini anlamamız açısından belki program isminde de bir istikrar göstermesi gerekiyordur. Zira dediği çalışan programa farklı zamanlarda “ekonomi programı”, “enflasyonla mücadele programı”, “dezenflasyon programı”, “orta vadeli program” isimlerinin verildiğini hem kendi ağzından hem de ekonomi medyasından duyduk. Hatta kimisi, bu programa “IMF programı” bile dedi. Gelen eleştirilerle programın ismi her seferinde farklı bir şekilde karşımıza çıktı.

 

Aslında burada önemli olan husus “kalıcılık”; devamlılık arz eden kalıcı düşük enflasyon için reformlar ve istikrar şart. Mehmet Şimşek de zaten katıldığı etkinlikte bunu belirtti. Kalıcı bir dezenflasyon için reform gerekiyor; yoksa bazı yıllar olumlu baz etkisi sebebiyle (geçen yılın yüksek enflasyonu) bir önceki yıla göre enflasyon genelde düşüyor. Önemli olan yıllarca kalıcı düşük enflasyon görmektir. Ancak ortada henüz ne istikrar var ne reform var, bunların olduğunu söylemek için çok erken, o yüzden programa verdiği son isim çok cazip görünse de henüz doğru değil.

Mehmet  Şimşek farkı

İkinci husus, küresel arka planın programın başarısına destekleyici nitelikte olduğunu belirtmesiydi. Aslında küresel arka planın Türkiye ekonomisi için elverişli olduğu yıllar geçmişte de oldu ve fakat değerlendirilmedi.  Örneğin ABD yıllık enflasyonu Covid zamanında yüzde 0,6 seviyelerine kadar gerilemişti. Ama maalesef Türkiye Covid zamanında yanlış ekonomi politikaları nedeniyle küresel dezenflasyondan faydalanamadı. Küresel arka planın ekonomi için destekleyici olmasında hükümetin farkındalık düzeyi önem taşıyor. Bu sefer “Mehmet Şimşek farkı” devreye girdi. Bu bağlamda ekonomi yönetimindeki kişilerin global anlamda gelişmelerden bihaber olmamasının, dünya insanı olmasının faydalarını görmemiz gerekir.

Şimşek, küresel arka planın hem büyüme tarafında hem de fon akışı tarafında dezenflasyon sürecini destekleyeceğini belirtti. Büyüme tarafında Türkiye, küresel büyüme momentumundan olumlu etkileniyor. Dünya Ekonomik Görünüm raporu hem Avrupa Birliği, hem Ortadoğu, hem Asya da ciddi bir toparlanma öngörüyor. Bu, 2024 yılı ikinci yarısı için Türkiye açısından iyi haber çünkü dezenflasyon sürecinde iç talep yavaşlarken dış talepteki ilave katkı ekonomi için değerli olacaktır.

Fon akışı tarafında ise; küresel finansal koşulların gelişmiş ülkelerde gevşemesinden dolayı bizim gibi ülkelere fon akışının güçlenmesi de olumlu bir faktör olarak duruyor. Ancak unutmamak gerekir ki gelişmiş ülkelerden bu fon akışları, siyasi gelişmeler dâhil birçok ekonomi dışı faktöre de bakarak gelmeye devam ediyor veya etmiyor. Bu bağlamda Türkiye’ye son aylarda gelen yabancı fon akışının yerel seçimlerin muhalefet lehine gerçekleşmesinden bağımsız olmadığını, yönetimde görülen aksaklıklar durumunda ülkeye fon akışının kesilebileceğini de göz önünde tutmak gerekir.

Gerçekten de fon akışı ve küresel ekonomideki toparlanma, Türkiye’nin büyümesini, dezenflasyon sürecinde, herhangi bir sert iniş riskine karşı koruyacaktır. Ancak bir şeyi unutmamak gerekir. Gelişmiş ülkelerde Haziran 2022’den beri enflasyon düşerken bizde bu enflasyonu yükseltmek ayrı bir başarı oldu. Yine de Bakan Şimşek’in ekonomi programındaki başarısını değerlendirmemiz için kendisinin göreve geldiği 2023 yılını ilk ve geçiş yılı olarak kabul etmemiz gerekeceğinden artık Türkiye önündeki maçlara bakacaktır.

Global ekonomik büyüme ve fon akışı dışında, küresel arka planın desteği kapsamında Şimşek, emtia (altın vs.) fiyatlarının da Türkiye’deki dezenflasyon sürecine yardımcı olacağını düşünüyor. Bakan, altın fiyatlarının sabit kalmasını bekliyor. Ancak dünyada savaş yaşanan bir dönemde ve gelişmiş ülkelerin faiz indirimine hazırlandığı bir dönemde altın fiyatlarının yükselmeyeceğini söylemek çok doğru değildir.

Yatırım ortamını iyileştirmek

Yerel tarafta ise; mali disiplin, sürdürülebilir cari açık, yapısal dönüşüm, dezenflasyon politikasını destekleyecektir. Yapısal dönüşümden Bakan’ın kastettiği, yeni bir sanayi politikası, iyi yönetişim, dış (ticaret) entegrasyon ve yatırım ortamının iyileşmesi esas konulardır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi konusunda hangi adımların atılması gerektiğini, konuşmasının sonuna doğru biraz ele aldı. Ancak kendisinin yatırım ortamının iyileştirilmesi için konuşması sırasında bahsettiği konular çok kısa ve yetersiz kaldı.

Enflasyonla mücadelede yatırım ortamının iyileştirilmesi ön şartlardan biri, bu doğru. Özellikle doğrudan yabancı sermayenin gelmesi, yani ülkeye uzun vadeli yatırımların girmesi için yatırım ortamının iyileştirilmesi gerekiyor. Ama Türkiye hala bu adımları atmakta çok acemi, eksik ve yetersiz kaldı. Kısa vadeli sıcak paranın gelmesinden ziyade uzun  vadeli yabancı yatırımın peşinde olan ülke ısrarla hukuk düzenlemelerinde gerekenleri yapmıyor. Anayasanın tanınmadığı yere, mülkiyet hakkı güvencesinin olmadığı yere, karar merciinin sadece tek bir elden yürüdüğüne inandığı yere yabancı yatırımcı neden riske girip uzun vadeli yatırımını akıtıp fabrika kursun ki? Hakkını hukukunu gözetemeyeceği bir ülkeye neden yatırımcı uzun vadeli yatırımını sokar ki?

 

Doğrudan yabancı yatırım (uzun vadeli yatırım), herhangi bir ülkede ekonomik büyüme ve kalkınmanın önemli bir itici gücüdür. Örneğin ABD’yi dünyada cazip bir yatırım merkezi haline getiren temel faktörlerden biri, hukukun üstünlüğüne bağlılığı ve fikri mülkiyet haklarının güçlü bir şekilde korunmasıdır. Bu konularda Türkiye’nin sabıkalarını duyan bir yatırımcı neden Türkiye’ye yatırım yapsın? Önümüzdeki dönemde bunlara dikkat edilecek mi acaba? Türkiye’deki tüm iş dünyası için bu konu önemli olmalı.

Şoklardan şok beğen

Bulunduğumuz noktadan enflasyonun tek haneye ve daha sonra düşük tek haneye düşürülmesinin çok ciddi bir iş olduğunu; bunun zaman-sabır-kararlılık gerektirdiğini panelde belirten Mehmet Şimşek, dünyada 56 ülkede 100 tane enflasyonist şoka yapılan araştırmaya değindi.  Araştırmaya göre bu ülkelerde enflasyonun şok öncesi seviyeye düşürülmesi ortalama 3,4 yıl almış. Bu enflasyonist şokların mahiyeti önemli tabi, örneğin deprem gibi şokların enflasyon üzerinde etkisi var ama Türkiye, 2018 yılında Berat Albayrak’ın ekonomi yönetimindeki insan eliyle yaratılan bilgisizlikten kaynaklı enflasyonist şoku bertaraf etmek için zaman, sabır ve kararlılık gösterecek.

Mehmet Şimşek, bu 3,4 yıllık döneme kendi göreve geldiği dönemden itibaren baktı ve bu 3,4 yıllık dönem içindeki ilk yılını yani Haziran 2023’den bugüne kadar olan dönemi, “geçiş dönemi” olarak tanımladı.

Başlangıçta bu yıl olumlu baz etkisiyle Eylül ayında enflasyonda yüzde 40 seviyeleri görülebilecektir.

Ancak, Mehmet Şimşek, yapılan eleştirilenlerin gerçekleşmediğini söylerken bir şeyi atladı. Bu program çalışmaz dediler çalıştı, buraya para gelemez dediler son bir buçuk ayda Merkez Bankası’na 60 milyar dolardan fazla kaynak aktı dedi ama acaba son bir buçuk ayda neden kaynak aktığının sebebini atlamadı mı? Şimşek, son bir buçuk ayda akan yabancı kaynağın yerel seçim sonuçlarından bağımsız olduğunu düşünerek mi söyledi bilmiyorum ama o kısa vadeli yabancı kaynak Merkez Bankası’nın bağımsızlığına artan güven ve yerel seçimin muhalefet lehine gerçekleşmesinden dolayı aktı.

“Yolculuğun daha başındayız”

Mehmet Şimşek konuşmasında, rezervler ile ilgili kaygılar azalacak, yolculuğun daha başındayız gibi gerçekçi bir yaklaşımda bulundu. Rating kuruluşlarından not artırımlarında daha çok kat edeceğimiz yol var demesi de rasyonel baktığını görmemiz açısından önemliydi. Bütün bu çalışan programın geçici bir heves, geçici bir başarı olmaması için yapısal dönüşüme gidilmesi gerektiğini son kertede belirtmesi de önemliydi. Burada, yapısal reform altında işgücü piyasası ve buna yönelik düzenlemelerin önemine değindi. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının zenginleştirilmesi kazanımları kalıcı hale getirecektir dedi.

Yapısal reform içerisinde de iyi yönetişim yani siyasi istikrar, hesap verilebilirlik (yabancıların checks and balances dediği yönetimin denetlenebilirliği), kurumsal kapasite ve kaliteyi saydı. Regülasyon kalitesi, yani genel anlamda hukuk devleti dediğimiz unsurların önemine parmak bastı. Yatırım ortamının bunların dışında mikro düzeyde de iyileştirilmesi önemlidir. Dış entegrasyon, ticarette parçalanma olmaması da önemli çünkü sanayide dönüşümü sağlayan en önemli motorlardan birisi dış ticarettir. Bu reformların, gayri safi yurtiçi hasılada yani büyümeye yarattığı katkı araştırmalarda yer almış, yüzde 2 ila yüzde 8 arasında büyümeye katkısı olduğu anlaşılmıştır. Şimşek’in bu bağlamda Avrupa Birliği ile ekonomik entegrasyonumuzu daha güçlü hale getirmeliyiz demesi de çok önemliydi.

Sermaye piyasalarının gelişmesi için-tek hane enflasyon

Son olarak aslında 2001 yılında Türkiye’yi krize sürükleyen bir noktadan çıkışa, yani bankacılık sektörünün kuvvetli olduğuna, birçok stres tersinden geçtiğine değinirken, artık konu bankacılık sektöründen ziyade sermaye piyasalarıdır dedi. Türkiye’nin 2001 yılı krizi bankacılık sektörü kaynaklı idi, daha sonra batık bankaların TMSF’ye devri, BDDK’nın kurulması ve burada yapılan çalışmalar, sürekli stres testleri, bağımlı-bağımsız denetimler bankacılık sektörünü Türkiye’de kuvvetlendirdi.

Zor dönemlerde bile bankacılık sektörü kuvvetli hale geldi artık sermaye piyasalarına bakılmalı ki Şimşek, Türkiye’deki sermaye piyasalarının zayıflığına değindi. En önemli reform alanı olan fiyat istikrarı sağlanırsa sermaye piyasalarının reel sektörü fonlama imkanı artacaktır ki bu da ülkenin gelişimi için çok önemlidir. Örneğin ABD’de reel sektörün fonlamasının yüzde 60’ını sermaye piyasaları yapıyor. Avrupa Birliği’nde reel sektör fonlamasının yüzde 30’unu sermaye piyasaları yapıyor. Ama Türkiye’de bu çok az. Türkiye’ye bakınca reel sektörün finansman ihtiyacının yüzde 80 ini (yani neredeyse hepsini) sadece bankacılık sektörü karşılıyor ki bu çok sağlıksız. Sadece yüzde 18 kadarını sermaye piyasaları karşılıyor. Bu durum aslında Türkiye’de sermaye piyasalarının çok güçsüz olmasından kaynaklanıyor. Bu bağlamda Türkiye’de sermaye piyasalarının derinleşmesi ve gelişmesi gerekiyor. Bunun için düzenlemelerin yapılması tabi ki gerekli, ama olmazsa olmaz koşulu enflasyonun tek haneye inmesidir.

 

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler