Dr. Zeynep Stefan
Zeynep Stefan yazdı: Konferans değil, yeni bir manifesto!
Bana “doğru mesleği seçmişim” dedirten harika bir organizasyon oldu. Almanya düzenleyici kurum BaFin’in organize ettiği “SSM 2034” konferansı. Avrupa Birliği…
Bana “doğru mesleği seçmişim” dedirten harika bir organizasyon oldu. Almanya düzenleyici kurum BaFin’in organize ettiği “SSM 2034” konferansı. Avrupa Birliği bünyesinde ortaklaştırılmaya çalışılan düzenleyici kurum perspektifinin bir göstergesi olan SSM (Single Supervisory Mechanism – Tek Regülatör Mekanizması) bu sene onuncu yılını kutlamakta. BaFin, organizasyona ev sahipliği yaparak hem bu özelliğin altını çizdi hem de yeni bir bakış açısı ortaya koydu. Peki bu noktaya nasıl gelindi?
Avrupa Birliği üye ülkelerin özellikle finansal piyasalardaki düzenleyici aktivitelere olan yaklaşımları uzun zamandır kayda değer farklılıklar taşımakta. Bazı girişimciler ve fon sahipleri Birlik bünyesinde lisans çalışmalarını “arka kapı” olarak gördükleri ülkelere kaydırmış durumdalar. Avrupa Birliği’nin en iyisi olma iddiasını taşıyan BaFin’in konferansta bu tekil yapının avantajlarını ve dezavantajlarını tartışması her şeyden önce bir mentalite değişikliğinin habercisi. Konferans boyunca 2014 yılında başlayan hazırlık sürecinde neler yaşandığı ve hangi zorlukları aşmak zorunda kaldıkları BaFin’in Başkanı Mark Branson ve yönetici ekibi tarafından uzun uzun anlatıldı. Ancak bir de anlatılmayanlar vardı.
BaFin’in başkanı Mark Branson. Öncelikle bir Alman değil. İngiltere ve İsviçre pasaportu var. Uzun yıllar profesyonel olarak banka yöneticiliği yapmış, 2014 yılında İsviçre düzenleyici kurumu FINMA’nın başına geçmiş ve 2021 yılından beri de BaFin’in stratejilerine şekil vermekte. Sadece Başkan’ının Alman olmaması bile BaFin’in gelecek stratejisi hakkında bir fikir vermekte: Daha kapsayıcı ve daha uluslararası bir perspektif. SSM 2034 Konferansı’nda altı çizilen diğer bir önemli nokta da düzenleyici kurumlar arasındaki “risk iştahı” farklılıklarının aslında önemli bir hazine olduğu ve bu zenginliğin iyi kullanılması gerektiği. Konferansa Almanya’da faaliyet gösteren bankaların yöneticileri eksiksiz katılmasına rağmen verilen mesajların Avrupa Birliği geneline yönelik olması dikkatimi çeken diğer bir unsur. Bence, BaFin halen Avrupa Birliği-Almanya ilişkisinde kilit bir göreve sahip ve sözleri bazen Avrupa Komisyonu’ndan çıkmış gibi algılanmakta. O derece etkin. Ancak Branson’un çizdiği resmi bir geri adım olarak değerlendirdim. Sanki ipleri gevşetmeye karar vermişler ve artık eskisi kadar “rijit” olmayacağız “merak etmeyin” mesajını verdiler.
Branson konuşmasında “SSM” kavramının birleştirici gücüne ve artan enflasyonist ortamdaki önemine değinerek, Avrupa Birliği genelinde bir başarı hikayesi yazılmasının sadece SSM’nin başarıya ulaşması ile mümkün olabileceğini belirtti. Bu yaklaşım oldukça önemli. Çünkü BaFin son zamanlarda Alman bankacılar tarafından da rekabet şartlarını Almanya aleyhine değiştirmekle itham edilmekte. Yani artık isyan etmekteler “Neden sadece biz bu kadar ihtiyatlı olmak zorundayız” diye. Bu bakış açısı konferansta konuşma yapan Deutsche Bank CEO’su Christian Sewing tarafından bizzat Merkez Bankası Başkan Yardımcısı (Deputy President of the Deutsche Bundesbank) Prof. Claudia Buch’a soruldu. Neden bu kadar karmaşık ve neden bu kadar yüksek oranda düzenlenmiş olması gerekmekte? Konferansın sonuydu ancak gerçek bir kırılma noktasıydı. Sonrasında da kimse tam anlamıyla konferansa odaklanamadı sanırım.
SSM 2034 konferansı hakkında yazmaya devam edeceğim. Ancak bu konferans kesinlikle ECB Eski Başkanı Mario Draghi tarafından yazılan rekabet raporu ile değerlendirilmeli. BaFin’in “şeffaf bir şekilde ipleri gevşetiyoruz” çıkışı ile Draghi’nin “ya şimdi ipleri gevşetin ya da pozisyonumuzu kaybediyoruz” çıkışı oldukça paralel ve zamanlamaları kesinlikle tesadüfi değil.
Son olarak, İlber Ortaylı gibi ben de “okuyarak geziyorum”. Örneğin gittiğim şehrin yerel yazarını okuyarak şehri geziyorum, Lisbon-Pessoa, Trieste-Italo Svevo vb. Konferanslarda da durum bu şekilde. Geçen sene Money 20/20’de Daron Acemoğlu’nun yeni kitabını okuyordum. BaFin konferansını ise rekabet hukuku seminerlerinde ders aldığım Şahin Ardıyok’un “Regülasyon Hukuku” kitabını okuyordum. Bu harika kitap ile bu harika konferans oldukça örtüştü. Uykusuzluğa değdi.