Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Yüzde 20 işsiz yok hükmünde…’
13 Ağustos 2024TÜİK Haziran ayına ilişkin işsizlik rakamını açıkladı. Öncelikle yaz aylarına girilen bir dönemde, yani geçici istihdamın turizm, inşaat, tarım gibi sektörlerde öne çıktığı bir süreçte işsizlik oranının artıyor olması, daha sonraki aylar için bir ipucu verdiği kadar, ekonominin içinde olduğunu durumu da bize anlatıyor.
Bununla birlikte, yükseldiği ifade edilen oran yüzde 9,2… Fakat atıl iş gücü diye nitelendirilen rakam, yine aynı bülten içinde ortaya konuluyor ve yüzde 29,2 oranını görüyorsunuz.
Bu ne demek biliyor musunuz? Yüzde 20 insanı işsiz olmasına rağmen, çeşitli bahaneler ve tanımlamalarla yok sayıyoruz. Peki günün sununda sizin yok saymanız, onların işsiz olduğu gerçeğini ortadan kaldırıyor mu?
İşsiz insanın enflasyonu her zaman üç hanelidir. Gelir hanesinde bir şey yoksa her artıştan yüzde 100 etkilenir. Hoş, geliri olanların da üç hane enflasyonla yaşadığı, ama yaşamıyormuş gibi rakam açıklandığı bir ülkede bu da ne kadar sağlıklı bir tartışma zemini bilemiyorum.
Ama satın alma gücü olmayan ya da satın alma gücü sürekli eriyen insanlar ne yapar biliyor musunuz? Öncelikle bankadan borçluluklarını artırmaya çalışırlar. Bir süre sonra bunlar ödenebilir olmaktan çıkınca, çevresinden borç aramaya yönelirler.
Günün sonunda her iki tarafa da borçlarını ödeyebilmeleri mümkün olmaz. Bu da zincirleme olarak tüm ödemeler mekanizmasını alt üst eder. İş bununla da bitmez. İhtiyaçlarını karşılamaya geliri olmayan ya da geliri yetmeyen insanlar, daha ucuz mamullere yönelirler.
Bunu yaparken günü kurtarma kaygısında oldukları için kayıtlı ekonomi, nitelikli ürün gibi kavramlar gündemlerine bile gelmez. Merdiven altı üretimi tetiklerken, nitelikli üretim yapıp, kurallara uyanlara karşı haksız rekabet ortamı yaratırlar.
İç piyasası tıkanmış, ihracatta umduğunu bulamayan reel sektör, bir de üzerine haksız rekabetle karşı karşıya kaldığında önce personel sayısını azaltmaya başlar. Sonuç da konkordato ya da iflasa kadar bir süreç yaşanır.
Mesele o kadar kontrolden çıktı ki, reel sektörün cirosu açıklanıyor, yüzde 58 artıştan söz ediliyor. Ama dönemin enflasyonu 71… Yani bırakın kârlılığı ciro bakımından bile kimsenin inanmadığı enflasyonun altında kalmış bir fotoğrafta işsizliğin yukarı yönlü tetiklenmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Türkiye’nin işsiz ve işsizlik problemini kendi özgül ağırlığından daha fazla ciddiye alması gerekiyor. Çünkü bu mesele istisnai bir oran olmaktan çıkmış, yaygınlaşmış, daha kötüsü yaygınlaşırken, işsiz kalanlar işsiz kabul edilmez noktaya gelmişse, o ülkede sorunlar hızla bir yumak haline dönüşür ve telafisi ancak daha ağır faturalar ödeyerek yapılabilir.
Ülkede ekonomiyi yönetenlerin başa dönüp, verilerle yüzleşmesi, gerekçeleri net bir şekilde ortaya koyması, sorunları tespit ettikten sonra, çözümleri buna göre tartışması gerekiyor. Dile getirilen rasyonalitenin gereği budur. Ama ülke Nebati döneminden farksız hale geldi. Bilimi umursamayanlardan kurtulduk, bilimi rakam zannedenlerin kurbanı oluyoruz.