Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Yeni bir söz söylemek lazım…’
29 Şubat 2024Dış ticaret rakamlarımız açıklandı. Açıkçası sizi rakamların arasında boğmak istemiyorum. Çünkü manzaranın kötüleştiği, sahada konuşulanın istatistiklere de yansıdığı çok açık gözüküyor.
Her ne kadar mesele dış ticaret açığı azalıyor şeklinde sunulsa ve düz mantıkta hoş bir durum olsa da, bunun üretimdeki yapısal değişimden çok, dış ticaret hacmindeki daralmadan kaynaklanıyor olmasını görmek üzücü.
Elbette tersini yapmaya devam edebiliriz. Yani sadece ihracat rakamlarımızla övünmeye, rekor kırdığımızı söylemeye devam edenler çıkacaktır. Hatta ithalattaki gerileme daha yüksek olduğundan buradan da bir başarı (!) hikâyesi yazılmaya kalkılacaktır.
Fakat şu bir gerçek ki, zaten aleyhimize seyreden dış ticaretimiz daralmaya, üreticiyi de sıkıştırmaya devam ediyor. Zira bu daralma aynı zamanda fiyattan vadelere kadar ihracatçıyı yurtdışında da zorlayan faktörler haline dönüşüyor.
Keşke tek derdimiz bu olsa… Daha çok mal satarak işin içinden çıkabileceğimizi düşünmemiz yeterince sıkıntılı bir durum. Çünkü daha çok ürün satarak değil, belki daha az ürünü daha yüksek bedellere satarak bu açığı tersine çevirme şansımız var.
Burada kendimizi avutacağımız tek unsur, cari açık finansmanıyla ilgili bir nebze gerileme ihtimali ki, onun da paranın kıt olduğu dönemde çok büyük bir önemi yok. Türkiye’nin ısrarla yapması gereken üretim yapısının içindeki ithalatı azaltmak ve bunun için de ithal edilen ürünlerde Türkiye’de üretilebileceklere destek vermek olacaktır.
Lakin sorunumuzu bu da tek başına çözmüyor. Hep altını çiziyorum ve ısrarla duyulana kadar da söylemeye devam edeceğim. Burada doğru soru şu: Dünyanın bizden aldıkları içinde vazgeçilmeyen bir ürün var mı?
Ne yazık ki bu sorunun yanıtı hayır ve hiç değişmiyor. Cılız, bir takım başarı hikâyelerinin ardına sığınarak, bu problemi ortadan kaldırmak mümkün değildir. TÜİK tarafından açıklanan dış ticaret bülteninin içindeki en çarpıcı yer neresi biliyor musunuz?
“..Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Ocak ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 93,0’dır. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,5’dir.
Ocak ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 75,3’tür. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 11,7’dir…”
Bu kara tabloyu tersine çevirmek için önce bilime, sonra insan kaynağına, ardından fikir özgürlüğüne sahip olan bir ekosistem yaratmak durumundayız. Aksi takdirde sadece kendi çapımızda mücadele veren bir ülke olmaktan kurtulmamız mümkün değil.
Sorunu yaratıp, sonra da sorunu sadece kendisinin çözeceğini söyleyenlere duyurulur. Üstelik Einstein’in “sorunlar neden olanlar tarafından çözülemez” saptaması ortadayken.