Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Sıtmaya razı gelen aranıyor…’
17 Temmuz 2024Yurtdışı çıkış harçlarına gelen zamla, emekli ücretlerine gelen enflasyon farklarına ilişkin düzenlemeyi aynı anda duyuran ekonomi yönetimi ilginç bir yaklaşıma bu kez de imza attı. Öncelikle 500 TL’lik yurtdışı harcının herkes tarafından makûl karşılanmasını temin etmeleri gerçekten bir Türkiye klasiğiydi.
Daha önce pompa fiyatlarındaki taktiğin aynen uygulamaya konulduğunu gördük. 5 TL zam yapmak için önce 8 TL arttırıp, ardından 3 TL düşürerek, ‘serbest piyasada fiyatlar belirleniyor’ adı altında itirazları dindirmenin yolunu bulanlar, bu kez aynı uygulamayı yurtdışı harçlar için yaptılar.
3 bin TL’nin telaffuz edildiği, ardından bu abartılı söylemi içinde bin 500TL’nin dillendirildiği akabinde de 500 TL’lik uygulamanın normal karşılanmasının sağlandığı bir ortam yarattılar.
Oysa günün sonunda 150 TL olan bir harç uygulamasının, iki katından fazla artacak bedelinin normal karşılanması gerçekten bu ülke için uzun uzun üzerinde durulması gereken, meselelerin de Ali Cengiz Oyunu ile yürütüldüğünü kanıtlayan net örneklerden biri daha oldu.
Peki bu kadar yüksek oranda aslında alınması bile akla aykırı bir paranın bedeli arttırmayı teklif edip, insanlara ‘hiç olmazsa’ dedirten ekonomi yönetimi eş zamanlı olarak ne yaptı? Enflasyon farkı için yüzde 25’lik bir emekli maaşı iyileştirmesi önerdi.
Onu da kaç kişinin alacağı gerçekten şüpheli… Çünkü burada da kök maaşı üzerinden uyguladıkları bir gölge oyunuyla, alan sayısını azaltıp, insanların sıkıntı yaşamasına neden olunuyor.
Ayrıca 12 bin 500 TL olan emekli aylığının da fonksiyonellik olarak 10 bin TL’den farkı bulunmadığını, 19 bin TL’lik açlık sınırının oldukça uzağında kaldığını göz ardı etmemek ve bu konuda gerçekçi bir düzenleme talebinin ise dinmeyeceğini bilmek lazım.
İşler bununla da bitmedi. Yurtdışı, yani uluslararası şirketlerden alınan asgari kurumlar vergisinin mantığını anlıyorum. Çünkü burada kazanılan paranın yine burada vergilendirilmesi ile ilgili eksikliğin, hak edişin yurtdışına gitmesine neden olduğunu biliyoruz.
Zaten bu şirketlere karşı tüm dünya benzer bir uygulamayı devreye sokuyor. Peki bu düzenlemeyi yaparken, aradan yurtiçindeki şirketlere yapılan salmayı, yani ciro üzerinden peşin vergi almayı neden eklediniz?
Üstelik emeklisine açlık sınırının çok altında bir parayı reva görenlerin, emekli çalıştıranlara verilen prim desteğini kaldırarak, iki tarafı da cezalandırıyor olması da işin cabası. Sonra Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu uygulamaların vatandaşı ilgilendiren konular olmadığını dile getiriyor.
Peki arka arkaya koyulan bu vergiler, şirketler tarafından bağış adı altında bütçeden mi çıkarılacak? Elbette onlar da maliyetlerine ekleyecekler ve günün sonunda ürün ya da hizmet fiyatlarına etki edecek.
Aslında işin özeti çok belli. İşler zıvanadan çıkmışsa, olana da şaşırmak abesle iştigal oluyor. Ekonomi yönetimi daha yılın yarısında iki katıda çıkmış bir bütçeye rağmen 500 milyar TL değerinde vergi paketine neden ihtiyaç duyulduğunu açıklamadı ki, diğerlerini düşünsün. Düşünmez. Neden? Çünkü rakam tutkunu bu ekonomi yönetiminin bakış açısında insan yok.