Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Güçlü ekonominin yetersiz kasası…’
8 Mart 2024Bir insan hem çok zengin hem de çocuğuna harçlık veremeyecek kadar zor durumda olabilir mi? Peki bir şirket hem dünya çapında işlere imza atıp, kasasının sorunsuz bir şekilde dolu olduğunu söyleyip, hem de personele zam yapacak gücü olmadığından bahsedebilir mi?
Kulağa ne kadar saçma geliyor değil mi? İlk duyduğunuzda bile iki durumdan birinin bırakın abartıyı, yalan olduğunu düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. Fakat ne yazık ki ülkenin ekonomisi tanımlanırken tam da bu yapılıyor.
Koca bir memleket Nasreddin Hoca fıkralarına döndü. Eşekten düşen hocanın ‘zaten inecektim’ demesine de, borcunu öderken tele takılan yünleri satıp, parayı bulacağına söylemesine de, herkese ‘haklısın’ diyerek işin içinden çıkmasına da, kazanı iade isteyen komşusuna öldüğünü söylediğinde ‘doğduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun’ diye sormasına da, ipe un sermesine de ve daha nicelerine benzer her şeye şahitlik ettim.
Dedim ya, bir fıkrada yaşıyor gibiyiz. Fakat bu fıkralarda büyük bir intihal olduğunu kimse dile getiremiyor. Çünkü ekonomide son derece yaratıcı fikirler ortaya koyup, iktisat teorilerini zorlayan yaklaşımımız fıkra konusu bulma noktasında aynı oranda performansa sahip değil.
Oysa sadece günlük açıklamalarıyla rahatlıkla içerik üretebilecek yetenekteler. Son açıklamaya bakıyorsunuz durumu izah ediyor. Hem rezervlerimizin son derece tatminkar, ekonominin son derece güçlü olduğu anlatılıyor, iki cümle sonra da emeklilerin maaşını açlık sınırına bile çekmeyi çok görüp, yaklaşımı hayalcilikle suçluyorlar.
Neden? Çünkü kasa müsait değilmiş. Peki nasıl müsait olmuyor? Hem rezervler dolu, hem 12 trilyon TL’ye çıkarılmış bir bütçe var, hem bunun yüzde 25’ini para vermediğiniz insanlardan dolaylı vergilerle tahsil edeceğinizi söylüyorsunuz, hem nasıl para olmuyor?
Para aramıyoruz, ama kimseye verecek paramız da yok. Kasamız dolu, ama sürekli bir özelleştirme adı altında satıp savma peşindeyiz. Büyüyoruz ama tüketerek büyüyoruz. Büyüme kredilerle olunca, kredileri kesiyoruz.
Kredileri kesmenin bir nedeni daha var. Daha doğrusu karşılıkları arttırarak verilmesini zorlaştırmada… TL krediyi alan soluğu dövizde buluyor. 270 milyar doları bir sene içinde bulmamız gerekiyor, ama swap hariç net rezervler – 46 milyar dolar ve dolar bizim sorunumuz değil, bazı fırsatçıların argümanı…
Doğalgazın parasını ödemiyoruz, ama şirket bütçeye zarar yazıyor. Yani anlaşılır gibi bir fotoğraf yok ortada. Ya dilimiz varmıyor gerçekleri söylemeye ya da büyük bir gölge oyunu izliyor.
Belki de her şey bir önceki yerel seçimlerde kaybedilince sarf edilen şu cümlede gizlidir. “Hiç bir şey olmasa da kesin bir şey oldu.” Ne oldu? Zorlayınca fark oldu.
İşin seçim ayağını bir kenara bırakırsak bu cümle üzerinde ekonomiyi anlama şansımız var mı? Güçlü ekonominin yetersiz kasasını da böyle mi açıklayacağız? Yoksa Şener Şen’in Banker Bilo’daki ‘yaptım ama bir sor niye yaptım’ repliğiyle mi?