Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Gözümüzün içine baka baka…’
6 Ağustos 2024Enflasyon bilmecesi mi, komedisi mi hangi tanımı esas alırsınız bilemeyeceğim ama, arka arkaya zamların yaşandığı, girdi maliyetlerinden bireysel yaşam maliyetlerine kadar her şeyin fiyatının arttığı bir ülke fotoğrafı içerisinde yüzde 10’a yakın bir artış hızı yavaşlaması açıklandı.
Geçen yıl ile mukayese edildiğinde aylık bazda artış hızında gerilemeden bahsedilirse anlarım. Ama bununla birlikte bir ay önce yüzde 71 olarak açıklanan, kimse inanmasa da yüksek olan ve bu ay da yapılan zamlarla yükselmesi beklenen enflasyonda gözümüzün içine baka baka nasıl bir gerileme açıklandı gerçekten anlamak güç.
Baz etkisiyle diye yola çıkanlar olacaktır. Geçen sene Temmuz ayında enflasyon ne idi? Yüzde 47,8… Bugün düşmüş haliyle bile yıpranmamız yüzde 61 olarak açıklanıyor, aylık bazda enflasyondaki yükseliş sürüyor, sadece geçen seneye oranla aylık bazda bir gerileme var ama dezenflasyon sürecinde emin adımlarla gidiyoruz öyle mi?
Bu mesele gerçekten matematikten piyasa gerçeklerine kadar tamamen sokakla ilgisini koparmış ve rakam tutturma tutkusuna kapılarak, yaşananları yok sayan bir anlayışın enflasyon rakamı dayatmasından başka bir şey değildir.
Tüm üretim maliyetleri artarken üretici enflasyonunun gerilediğinden söz etmek, daha yapılan zamların mürekkebi kurumamışken, bir önceki ay özellikle Temmuz ayı rakamına devredilmesi için elektrikten ulaştırmaya zamların yansıması ötelenmişken, şimdi karşımıza gerilediği açıklanan bir rakamla çıktılar.
Üstelik son yapılan düzenlemelere baktığımızda, kayıt dışı ile mücadele ettiği söylenerek sadece küçük esnafın yok edilmesine ortam sağlayan, piyasa gerçekleşmelerinden kopuk yaklaşımların da daha etkisi ortaya çıkmadı.
Tamamen daralmış bir iç piyasada, insanların maaşları sabit, ama giderleri durmaksızın arttırılıyor. Lakin buna karşılık enflasyonda düşüş açıklanırken, bir de üzerine yetkililer çıkıp buna inanılmasını istiyor.
Hani Mehmet Şimşek yurtdışında vatandaşın ikna edilmesi gerektiğine işaret etmişti ya. Hoş orada da vatandaştan da kast ettiği elinde tasarrufu olan yerleşiklerdi ama neyse, bu haliyle kimi ikna edebileceğini düşünüyor merak ediyorum.
Zaten inandırıcılığı tamamen yitirilmiş bir enflasyon gölgesinde, dağılmış gelir / gider ilişkisinin, yok sayılarak ortadan kaldırılacağını düşünüp, bunu desteklemek adına da insanların yaşamsal harcamalarını yapmaması üzerine ekonomi kurgulamış bir yaklaşımın rakam tutkusunun kurbanı oluyoruz.
Kurla ülkeyi tamamen bir ithalat cennetine çevirmeye eğilimli, üretim yapılmadığı için dış ticaretin azalmasından övünecek kadar gerçekleri çarpıtan, buna karşılık insanların nefes alma alanlarını bile ortadan kaldıran ekonomi yönetimi çok net bir şekilde vatandaşın durumunu işvereninden emeklisine, çalışanından işsizine kadar umursamadığını bir kez daha gösterdi.
Türkiye’de enflasyonun kaç olduğu ayrı bir tartışma konusu. Ama siz kurumların açıklamalarına dair güvenilirliği yok ederseniz, enflasyon sorununa yatıp kalkıp dua edecek noktaya geliriz.
Çünkü bu kurumlar kriz ortamlarından çıkarken de ortaya koyacakları güven görüntüsüyle bize lazım. Fakat hızla değerlerini tüketen bir ülke fotoğrafında, ekonomi kurmaylarının bunu da önemsemediği gözüküyor. Yazık oluyor.