Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Ekonomi yönetimi cephe kaybediyor…’
31 Ekim 2024Pembe tabloların ve söylemlerin gölgesinde, algıyla yönetilmeye çalışılan, rakamları inandırıcılığını yitirmiş, gerçeklerle bağını koparmış bir ekonomi yönetiminin gölgesinde sıkıntıların büyüdüğü bir Türkiye ekonomisinden söz ediyoruz.
Salt psikolojiyle ekonominin düzeleceğine dair inancın, ‘faiz düşerse enflasyon da düşer’ çılgınlığının ardından hayatımıza girdiği bu süreçte, güven kazanayım derken, hızla güvenini kaybeden ekonomi yönetimi, durup ne yaptığına ve hangi hasarlara yol açtığına bile bakmıyor.
Tüm stratejisini algıyı yönetip, güveni kurgulamak üzerine oluşturan, bunun ekonomik sorunları aşmayı tek başına yeteceğine dair hayale kapılan, hayalindeki rakamları insanlara dayatırken, onların yaşadıklarını umursamayan bir yaklaşım ise her geçen gün inandırıcılığı ve güvenini kaybediyor.
Daha kötüsü bu güven kaybını sadece kişisel olarak yapılan hatalarda da bırakmıyor. Son 6 yıldır sürekli kurumları da peşinden sürükleyen ve aslında bir kriz sırasında ihtiyaç duyulan kurumları da itibarı sorunlu hale getiren ekonomi yönetiminin inandırıcılığı son yapılan araştırmaya göre yüzde 5’e kadar düştü.
IPSOS tarafından yapılan araştırmanın sonuçları, ekonominin zaten sıkıntıda olduğunu ve ezici bir çoğunlukla aynı bakış açısıyla daha sıkıntılı süreçlerin bizi beklediği düşüncesini ortaya koyarken, ekonomiden memnun olanların oranı yüzde 3’e inmiş vaziyette.
Ekonominin daha iyiye gideceğini düşünenlerin oranı ise, aynı araştırmaya göre yüzde 5’lere kadar geriledi. Elbette bunun Eylül sonucu olduğunu da hatırlatırım. Okulların açılmasıyla başlayan süreç, ardından masrafların artması, gelirlere yapılacak zamlarda olası fotoğraf bu oranı yılın sonunda sıfıra yakın noktaya kadar sürükleyecektir.
Sadece bu nabız bile ekonomide işlerin yolunda gitmediğini bize gösteriyor. Hatta durup silkelenmek gerektiğini de anlatıyor. Ama meseleyi sadece Şimşek üzerinden okumaya kalkarsanız hata yaparsınız.
Burada kişilerden bağımsız genel bir yaklaşım ve zihniyet sorunu var. Daha önce ‘burası çok önemli’ diye başlayan cümlelerle ekonomide kuru patlatan, ardından kaynak arayışında gözlerdeki ışıltının peşinde koşup, faiz düşerse enflasyonun düşeceğini anlatanlar, şimdi de rakamları düzeltirse sorunun aşılabileceği gibi bir tezle karşımızda duruyor.
Aslında aynı isimlerin parasal genişlemenin olduğu 2 binli yıllarda cari acıkın problem olmadığını söylemesinden, krediye boğduğu insanları borç batağına batırıp sahte cennet yaratmasına kadar uzanan bir yelpazede, hasadın ekeni olduklarını da hatırlatmakta fayda var.
Tüm parasal genişlemede finans kusurlu hareket edenlerin, bugün para kıtlığında finans odaklı hareket etmesi ve insanı sürekli meselenin dışında ayrıntı olarak görmesi aynı derecede hata düzeyine sahip. Daha kötüsü ise özeleştiri bile yapmaktan uzak bir biçimde ısrarlı bir hata yolculuğunu sürdürüyor olmaları. Tekrar hatırlatıyorum: Bu yol çıkmaz sokağa gidiyor.