Çetin Ünsalan: Üç maymun konusu: Konkordatolar
4 Ağustos 2024Ekonominin büyük bir kırılma yaşadığı ve geçiş döneminde olduğu bu süreçte, birkaç yıl öncesine kadar iflas başvurularının, sonrasında konkordatoların konuşulduğu dönem çabuk unutulmuş gözüküyor.
O dönem birkaç vakayı uzun uzun tartışan, tartışmalar fazla uzayınca iflas ertelemelerin yasaklandığı günler, bugün yaşananların yanında fragman gibi kaldı. Resme rakamlara baktığınızda yılın ilk alta ayında her açılan 5 şirketten biri kapandı, konkordatoların ilk yıl karnesi, geçen yılın tamamına ulaştı.
Üstelik tek bir sektörle başlayan sarsılmalar, yok sayıldığı için hızla diğer sektörlere de yayılmaya başladı. Bugün Türk reel sektörü içinde kimyadan hazır giyime, perakendeden mobilyaya kadar farklı sektörlerde konkordatolar sessiz sedasız hayata geçiyor.
Daha kötüsü bu trendin içinde kimin iyi niyetli kimin kötü niyetli olduğunu çözmek de zorlaşıyor. Çünkü konkordato ilan eden bir bakıma rahat. Zira tüm yükümlülüklerini öteliyor. Fakat tedarikçileri ciddi açmazlarla karşı karşıya kalıyor.
Lakin asıl problem bu da değil. Elbette bu eğilimin artması, nedenleriyle birlikte masaya yatırılmalıdır. Ama yok sayılmasını hangi kefeye koyacağız? Büyük bir duyarsızlık içinde herkes üç maymunu oynuyor.
Sanki ülkede böyle bir durum yaşanmıyor gibi, birkaç satır haberle geçiştirilen, ekonominin durumu hakkında methiyeler düzenlerin gündemine bile gelmeyen konkordato başlığı, önlem alınmadığı sürece bir yangın gibi her yanı sarıyor.
Tam bu noktada önlem kelimesini de açmak gerekir. Zira bizde önlem almaktan yasaklamayı anlıyorlar. Hatırlayacaksınız iflas ertelemeleri yasakladıktan sonra daha çok hayatımıza girmişti konkordatolar…
Gerçek bir önlemden söz edeceksek, nedenleri araştırılmalı, buna neden olan faktörler engellenebiliyorsa ortadan kaldırılmalı ve öncelikle bu firmaların tedarikçilerini ayakta tutacak metotlar geliştirilmeli.
Şu bir gerçek ki ülkede mal ya da hizmet üreten, satan, ticaretini yapan insanlar sadece vergi vermesi gereken unsurlar olarak görülüyor. Tıpkı, emekli maaşları ya da ücretleri göze batan, bununla geçinemediğini söylediğinde sabır istenen, ama ısrarla vergileri, yaşam maliyetleri arttırılan insanlar gibi.
Türkiye’nin en büyük problemi rakamlardan ibaret tutulan bir ekonomi yaklaşımıdır. Oysa günün sonunda elde edilen iyi rakamların bile, onlara sahip çıkacak insanları yoksa anlamı kalmıyor.
Mehmet Şimşek, rakam tutkusu içinde, bilimi reddeden Nebati tadında faturaları önümüze koyuyor.
Üstelik bunların Nebati döneminin üzerine gelmesi, faturanın daha ağırlaşmasına ve ödenmesinde güçlükler ortaya çıkmasına neden oluyor. Kısacası gözlerinizi gerçeklere kapatarak ekonomi yönetemezsiniz. Çünkü sizin yok saydıklarınızı yaşayanlar var. Ve bu yaşananlar mutlaka ülkenin önüne fatura olarak gelir.