Çetin Ünsalan: Sonuç borç; sebep fakirlik
24 Ocak 2024BDDK’nın 12 Ocak ile biten haftasına ait verileri malumun ilanı gibiydi. Bilhassa kredi kartı borçlanmasındaki rekor seviye oldukça ürkütücü bir hal aldı. Toplam tüketici borcunun 2,5 trilyon TL’yi aştığı ülkemizde, kredi kartı borcu geçen yıla göre yüzde 157 artarak 1,2 trilyon TL sınırına dayandı.
Meselenin haberlere yansıyan biçimi korkutucu boyutunu ortaya koyarken, önlem alınmasıyla ilgili kulisler de paylaşıldı. Deniliyor ki limit, faiz ve taksitte sınırlama getirme olasılığı var.
Gerekiyor mu; evet. Yöntem bu mu; hayır. Siz sadece sonuca kilitlenir ve bunu yaratan nedenleri görmezden gelirseniz, borçlanma ihtiyacı ya başka bir alana kayar ya da insanları tefecilerin insafına itersiniz.
Türkiye’de temel neden, ekonomi yönetiminin talep ya da ücret gibi kriterlerle enflasyon nedeni olarak gördüğü vatandaşın cebi veya tüketim tarzı değil. Açlık sınırında dolaşan bir ülke gerçeğini görmezden gelirseniz, ancak tribünlere oynar, kendinizi kandırır ve daha büyük batakların kapısını aralarsınız.
Türkiye’de insanlar geçimlerine olanak tanımayan ücretleri nedeniyle, genellikle Anayasal hakları olan barınma, giyim ve ulaştırma gibi başlıkları gıda tüketimlerinin ardından gelecek bir biçimde öne alıyorlar.
Şayet insanların boğazından keserek enflasyon düşeceğine dair bir kanaatiniz varsa, bunun faiz düşünce enflasyonun da düşeceği tezinden bilimsel olarak bir farkı kalmaz. Ülkeyi Norveç kıvamında değerlendiremezsiniz.
Kredi ve kredi kartları geldiğimiz noktada bir sonuç. Bu insanlara gece kulüplerinde paraları yemiş muamelesi yapamazsınız. Temel neden fakirlik ve satın alma gücüyle giderler arasındaki makasın hızla açılmış olmasıdır.
Sorunu çözmek adına bu alanı toparlayacak hamleler yapmaz, borcu eriterek yok etmenin yoluna gitmez ve insanları yeniden borçlanma ihtiyacı ile karşı karşıya kalacak problemli alandan kurtarmazsanız, bu işin dönüşü yok.
Çözüm bulamadığınız gibi, bu sahadan diğer alanlara sıçrayacak çok ciddi ve telafisi olanaksız hale dönüşen problemleri de yaratırsınız. Şayet gerekçe fakirlikten ve geçim nedeniyle günü kurtarma duygusundan kaynaklanıyorsa, aniden frene basmanız, sadece insanları hızla giden bir araçtan camdan fırlama sonucuyla karşı karşıya bırakacaktır.
Üstelik tek başlarına zarar görmezler. Kredi ve kredi kartları üzerinden bankaları, açık hesap ya da cari hesap üzerinden borçlandıkları perakende noktalarını, esnafsa mal aldığı insanların dengelerini bozar ve birbirlerine olan ödeme problemleriyle ödemeler zincirinin kırılmasına yol açarsınız.
Bu nedenle ekonomi yönetimi her konuda olduğu gibi, meselenin sonucuyla ilgilenmeyi bırakıp, sebebine bakmalı ve buraya öncelikli çözümler üretmelidir. Zira halının altına problem atmakla ne kirlilik ortadan kalkar; ne de halı halı olarak kalır.