Çetin Ünsalan: Boş kaynak reklamı
1 Eylül 2024Her fırsatta Türkiye’nin dış kaynak ihtiyacının azaldığını ya da azalacağını söyleyen bir ekonomi yönetimi var. Elbette bunu ben de temenni ederim, ama algı oyunuyla kaynak girişi oluyormuş havasına yaratılmasına da kayıtsız kalamam.
Çünkü Türkiye’nin ihtiyacı olan rakamlar, 3-5 milyar doların çok ötesinde ihtiyaçları temsil ediyor. Yurtdışına defalarca kez gidip eli boş dönen Mehmet Şimşek bize yabancı kaynak diye neyi anlatıyor?
Dünya Bankası’ndan gelen çevreyle ilgili fonları… Bunlar, Türkiye’nin yeşil dönüşümünü sağlamak adına, dünyada birçok ülkeye olduğu gibi gönderilen kaynaklar. Aslında bu mesaj doğru okunsa, eski sistemdeki gibi borç arayan Şimşek, kaynağın proje üretmekten ve yeşil ekonomiden geçtiğini bilir.
Başka söylediği ne? Carry Trade paraları… Bunu da doğru düzgün kabul etmiyor; ama hayır da diyemiyor. Sadece carry trade diye sıfatlanmasına itiraz ediyor. Ama arkasından da itiraf gibi ‘carry trade parasına arkamızı dayamadık’ diyerek tanımlamayı kendi yapıyor.
Bu serseri fonlar, sabit kur ve görece yüksek faiz ortamında gelip, 32 gün vadelerle Türkiye’de nefis paralar kazanıyorlar. Bunların giriş çıkışlarını kaynak gelişi olarak göstermek büyük bir aldatmaca olduğu gibi, ani çıkışlarda başımıza gelecekleri de riskli bilmeceler haline dönüştürüyor.
Son reklam argümanı ne? 4 milyar dolar tutarındaki deprem finansmanı için gelen para. Hatta 2 milyar dolar daha geleceğini söylüyor. Oysa bunların da uluslararası kuruluşlar tarafından depremlerin ya da afetlerin yaralarını sarmaya destek olmak için dünyanın birçok yerine gönderildiğini biliyoruz.
Ayrıca tümünü alt alta koyduğunuzda cevaplanması gereken bazı sorular var. Türkiye’nin bir yıl içinde ekonomiyi sadece çevirmek için ihtiyacı olan para 250 milyar dolar civarında. Kısa vadeli dış borç ve cari açık finansmanını üst üste koyduğunuzda bu rakam oluşuyor.
250 milyar dolar ihtiyacı tüm haşmetiyle ortada dururken, toplamda 20 – 30 milyar dolarlık kaynaklarla reklam yapmak, hatta bunun ağırlıklı bir bölümünün de yukarıda saydığım üç temel başlık altında girdiğini gizlemek dezenformasyona girer.
Bir diğer konu ise, carry trade parasını bir kenara koyarsanız, diğer başlıkların tamamı amaca ya da projeye yönelik, şartlı gelen paralar. Şayet bunları 250 milyar dolarlık ihtiyacın içinde kaynak olarak görüyorsanız vay halimize…
Algıyla ekonomi yönetmek, önce psikolojiden sonra çaresizlikten oluşmaya başladı. Düşürülemeyen işsizliği, enflasyonu, dış ticaret açığını algıyla ve baz etkileriyle anlatmaya çalışmakla, ihtiyacımız olan kaynağı yabancı yatırım sayılamayacak başlıklar üzerinden ortaya koyup, kaynak girişi gibi anlatmak da farklı bir sonuç vermeyecektir.
Türkiye günü kurtarmayı bırakmadıkça, ülkeyi bir yatırım ekosistemine döndürmedikçe, bırakın yurtdışından yatırım almasını, şu an yerli yatırımlarını bile dışarı kaçıran bir hale dönüştü. Ve ne yazık ki halen kendini kandırmaya devam ediyor.