Sosyal Medya

Raporlar

THHP: Türkiye’nin yüzde 92’sinden fazlası kirli hava soluyor

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) Türkiye’de nüfusun yüzde 92’sinden fazlasının Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre kirli hava soluduğunu ortaya…

THHP: Türkiye’nin yüzde 92’sinden fazlası kirli hava soluyor

Temiz Hava Hakkı Platformu (THHP) Türkiye’de nüfusun yüzde 92’sinden fazlasının Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) standartlarına göre kirli hava soluduğunu ortaya koydu. Temiz hava politikalarıyla yaklaşık 68 bin 440 insanın ölümünün önüne geçilebilirdi.

 

Türkiye genelinde, yıl bazında hava kalitesi verilerini, mevzuat, politika ve uygulamalarını inceleyen, 15 sivil toplum kuruluşundan oluşan THHP, son raporunu açıkladı.

DSÖ hava kirliliğini ‘yeni tütün’ olarak nitelendiriyor. Ancak tütünden farkı hava kirliliğinden kişisel önlemlerle sakınmak veya kaçınmak mümkün değil. Kirleticiler rüzgarla binlerce kilometre öteye taşınıyor. Sadece solumakla kalmıyoruz. Suyumuza, yiyeceğimize de karışıyor. Sanayi kuruluşları etkili önlemleri almayı maliyetli bulurken, devlet bunları koruyor ve çeşit çeşit istisnalar uyguluyor. Ancak sağlık giderleri kirliliği önlemeye yapılacak yatırım bedelini katbekat geçiyor.

DSÖ değerinin beş katı

Rapora göre Türkiye’de yaşayan bir kişi, yıllık ortalamada 26 µg/m3 PM2,5 kirliliğine maruz kalıyor. Bu değer DSÖ’nün kılavuz değerinin beş katı.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın yeterli hava kalitesi ölçümü yapabildiği 71 ilde, DSÖ’nün önerdiği yıllık ortalama PM10 kılavuz değer olan 15 µg/m3 aşıldı.

480 bin ölümün yüzde 14,2’si kirli havadan

2022’de Türkiye’de kaza, yaralanma ve COVID19 nedenli ölümler harici gerçekleşen 30 yaş üstü toplam 480 bin 991 ölümün yüzde 14,2’ü hava kirliliğine bağlıydı. 2023 verileri henüz açıklanmadı.

Rapor Türkiye’de hava kalitesinin yönetimiyle ilgili detaylı bir mevzuat olsa da içeriğinde ve uygulanmasında ciddi sıkıntılar olduğunu bir kez daha gösterdi. Fosil yakıtlara bağımlılığın en önemli çevresel bedeli, soluduğumuz havanın kirlenmesi.

Ölümler her geçen yıl artıyor

Yine rapora göre 2022’de Türkiye’de hava kirliliği sonucu gerçekleştiği tahmin edilen ölümler hem sayısal hem de orantısal olarak önceki yıllara göre daha yüksek.

İzmir çok kirli, İstanbul, Ankara limitin sınırına yakın

Rapora göre hava kirliliğine yol açan partikül maddeler PM10 ve kanserojen PM2,5, üç büyük şehir İstanbul, Ankara ve İzmir’de düzenli ve yeterli ölçülmüyor.

Ulaşılabilen kısıtlı resmi verilere göre İstanbullular 2022 boyunca ortalama 38,41 μg/m3 yani DSÖ kılavuz değerinin iki buçuk katı PM10 kirliliğine maruz kaldı. PM2,5 ise yeterince ölçülmedi. Ankara’da 2022’de PM10 yıllık ortalaması 39,25 μg/m3, İzmir’de ise 45,18 μg/m3’tü. İzmirliler yıl boyu ulusal mevzuatın koyduğu sınır değerin üstünde kirli hava soluyor. Ankara ve İstanbul ise bu limitin sınırında.

En kirli şehir Hakkari

Hava kirliliğine bağlı ölümlerin yüzde olarak en yüksek olduğu iller, PM2,5 düzeyinin de en yüksek olduğu ilk 10 il.

Bir önceki yıl, birinci sırada olan Batman’ın yerini Hakkari aldı. Hakkari’de 230 kişi hayatını kaybetti. Ancak PM2,5 düzeyi 5 µg/m3 ‘ün altına düşürülseydi bu ölümlerin yüzde 41’i önlenebilirdi. Ölüm oranlarında Hakkari’yi Batman, Şırnak, Muş, Malatya, Iğdır, Şanlıurfa, Ağrı, Osmaniye ve Gaziantep gibi Doğu ve Güneydoğu bölgelerinde bulunan iller takip ediyor.

Bununla birlikte DSÖ değerlerine göre hava kirliliğine atfedilen ölümlerin sayısal olarak en fazla olduğu il, İstanbul (8 bin 357); onu İzmir (4 bin 852) ve Bursa (3 bin 657) izledi. Ankara’da hava kirliliğinden hayatını kaybedenlerin sayısı 3 bin 155. Ölümlerin bu illerde sayısal olarak daha fazla olması, hava kirliliği düzeylerinden ziyade il nüfuslarının yüksek olmasıyla ilişkili.

Ağır sanayi bölgelerinde takip yok!

Ülkede toplam 380 hava kalitesi ölçüm istasyonu var. Ancak istasyonlarda mevzuata göre izlenmesi gereken parametrelerin tamamına bakılmıyor. Yeterli veri alımı sağlanan istasyon sayısı 2022’ye göre  göre daha düşük. Dokuz ilde hiçbir istasyonda yıllık PM10 değerlerini hesaplamak için yeterli veri yok.

Üretimde fosil yakıt, özellikle de kömür kullanan ağır sanayinin yoğun olduğu bölgelerdeki partikül madde izlemesi çok sınırlı. Kirliliğin yoğun olduğu bilinen Sakarya-Hendek OSB, Kocaeli-Gebze OSB ve Kocaeli-Dilovası-İMES OSB 2 istasyonlarında 2022 ve 2023 boyunca hiç PM10 ölçümü yapılmadı.

2023’te en yüksek PM10 ortalamasına sahip 10 il sırasıyla Malatya, Kahramanmaraş, Osmaniye, Hakkari, Aydın, Batman, Iğdır, Şırnak, Gaziantep ve Kilis.

Normalimiz, DSÖ’nünkinin üzerinde

Yıllık ortalaması, ulusal mevzuattaki yıllık ortalama PM10 limit değerinin (40 µg/m3) altında gerçekleşen, bir başka deyişle PM10 açısından havası görece temiz olan sadece 13 şehir var: Adıyaman, Bitlis, Karaman, Isparta, Antalya, Bilecik, Kırşehir, Trabzon, Giresun, Rize, Sinop, Afyonkarahisar, Samsun. Ancak ulusal mevzuatta izin verilen yıllık ortalama PM10 kirliliği, DSÖ’nün insan sağlığı için belirlediği kılavuz değerin 2,7 katı.

2023’te SO2 (kükürt dioksit) oranı altı ilde, Manisa, Şırnak, Adana, Muğla, Konya, Kütahya’da aşıldı. Bu illerde kömürlü termik santraller ve enerji için kömür kullanan ağır sanayi bulunuyor. Kükürt dioksitin başlıca kaynağı kömürün yakılması.

NO2 (azot dioksit) Kayseri, Kahramanmaraş, Kütahya, Erzincan ve Bolu’nun aralarında olduğu 10 il DSÖ’nün 24 saatlik ortalama kılavuz değeri olan 25 µg/m3’ü en çok aşan iller oldu. Azot dioksit kirliliği en çok trafikte ve sanayide fosil yakıt tüketiminden kaynaklanıyor.

 

Ulusal hava kalitesi iyileştirilmeli

Raporda Türkiye’de hava kirliliğinin ve buna bağlı sağlık sorunlarının yol açtığı ölümlerin azaltılması için şu önerilerde bulunuluyor:

  • Enerjide fosil yakıtlara bağımlılık hızla azaltılmalı
  • Ulusal hava kalitesi standartları iyileştirilmeli
  • PM2,5 için ulusal limit değer belirlenmeli ve yürürlüğe alınmalı
  • Hava kalitesi izleme çalışmaları iyileştirilmeli
  • Ağır sanayi bölgelerinde hava kalitesinin izlenmesi, değerlendirilmesi ve yönetimi sistematik hale getirilmeli
  • Hava kirliliğinin sağlık etkileri saha çalışmaları ile araştırılmalı
  • Çevresel etkisi olan tüm projeler için sağlık etki analizinin de yapılması mevzuata dahil edilerek zorunlu hale getirilmeli
  • Türkiye imzaladığı hava kalitesine yönelik uluslararası sözleşmeleri uygulamalı
  • Çevresel bilgiye ulaşabilmek için bilgi edinme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi sağlanmalı

 

Sağlık Etki Değerlendirmesi’ şart

THHP Koordinatörü Deniz Gümüşel, 2022 ve 2023’te Türkiye genelinde hava kalitesi izleme ağındaki istasyon sayıları artsa da hava kirliliğinin takibinin verimli yapılamadığını söyledi: “En önemli kirletici fosil yakıt (yüzde 82). Bir yılda 115 milyon ton kömür tüketmişiz. Fosil yakıtın alternatifleri var. Özellikle fosil yakıt kullanan ağır sanayinin olduğu bölgelerde hava kalitesi düzenli takip edilmiyor. Temiz hava hakkı, temiz, sağlıklı ve sürdürülebilir bir çevrede yaşama hakkının önemli bir bileşeni. Ayrıca bir insan hakkı. Hakkın etkili kullanılabilmesinin ön koşulu, soluduğumuz havanın kalitesini bilmek. Bu da ancak etkin bir hava kalitesi izleme sistemi, elde edilen verilerin doğru değerlendirilmesi ve kamuoyuyla şeffaf süreçlerle paylaşılmasıyla mümkün. Çevre Etki Değerlerlendirmesi (ÇED) gibi ‘Sağlık Etki Değerlendirmesi’ de mutlaka yapılmalı.”

Kirli hava meme kanserine yol açıyor

Hava kirliliği solunum yollarını tahrişten ölüme kadar uzanan geniş bir yelpazede akut ve süreğen sağlık sorunlarına yol açıyor. Solunum ve kalp dolaşım sistemi hastalıklarına zemin hazırlıyor. Hamileler, kadınlar, çocuklar, yaşlılar, solunum sorunları veya ciddi hastalıkları olanlar ya da düşük gelir grubunda bulunanlar duyarlı ve savunmasızlar. Alzheimer, Parkinson riskini artırıyor. Bu görünmez katil, akciğer kanserinin yüzde 36’sı, inmenin yüzde 34’ü, kalp krizlerinin yüzde 27’sinden sorumlu tutuluyor.

Giderek genç yaşta ve artan sıklıkta görülen meme kanseriyle hava kirliliği arasındaki ilişkiyi gösteren bilimsel araştırmaların sayısı da giderek artıyor.

Raporun yazarlarından halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Gamze Varol P10 ve PM2,5 ile birlikte hava kirliliğinin önemli bileşenlerinden NO2’deki (azot dioksit) her 10 μg/m3’lük artışın, meme kanseri riskini 1,02 kat artırdığını söyledi. Her 10 μg/m3 PM10 artışıyla meme kanserinden ölme riski 1,05 kat arttığını belirten Varol, “ABD’de yapılan bir araştırmaya göre ise PM2,5’a daha fazla maruz kalınan bölgelerde yaşayanlarda meme kanseri vakalarında yüzde 8’lik bir artış var” dedi.

Egzoz dumanı solumak da meme kanseri riskini artırıyor.

 

 

 

 

Mesude Demir

diken.com.tr

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler