Döviz
Prof. Kara: Veriler daha çok sıkılaştırma diye bağırıyor!
Kara, bugünkü X paylaşımında da yarın yapılacak PPK toplantısında 500 baz puan artışın gerekli olduğunu anlattı. Faiz artışı yanında şirketler üzerindeki karmaşık düzenlemelerin kaldırılmasını ve döviz kurunun de gerçekten dalgalanmaya bırakılmasını önerdi.
Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Prof Dr. Hakan Kara, sosyal medya hesabından kendi hazırladığı perakende satışlar ve sanayi üretimi grafiğiyle yaptığı yorumda, sanayi üretiminin, tüketimin çok gerisinde kaldığına dikkat çekti. Kara, “Veriler daha çok sıkılaştırma diye bağırıyor” uyarısında bulunarak, “Sıkılaşma ile sadece faiz artışı anlayanlar aşağıdaki paylaşımımı da okuyabilirlerse sevinirim” dedi.
Kara, bugünkü X paylaşımında da yarın yapılacak PPK toplantısında 500 baz puan artışın gerekli olduğunu anlattı. Faiz artışı yanında şirketler üzerindeki karmaşık düzenlemelerin kaldırılmasını ve döviz kurunun de gerçekten dalgalanmaya bırakılmasını önerdi.
Kara, “Buradan nasıl çıkılır? Durum tespiti ve çözüm önerisi” başlıkla kaleme aldığı yazısını işaret ederek, Türkiye’nin ekonomik sorunlarından çıkış yollarını aktardı.
Kara’nın paylaştığı yazı şöyle:
Büyük bir maliyet yaşamadan buradan çıkmak zor
Gelinen noktada faizlerin daha yükseğe gitmesi gerekiyor ancak çok yükseltilirse kredi kartları ve KOBİ vb tarafında çıkabilecek sıkıntılarla finansal sistem kötü bir sarmala girebilir. Bu da hareket alanını daraltıyor. Ekonomide büyük bir maliyet yaşamadan buradan çıkmak oldukça zorlaşıyor.
Zor ama imkânsız değil. İlk planda şunlar yapılabilirse önemli bir rahatlama sağlanır ve zaman kazanılır:
Öncelikle TCMB kanunu değiştirilerek üst düzey yöneticilerin görev süresi güvence altına alınmalı. 3-4 yıllık gerçekçi enflasyon hedefleri belirlenmeli. İlk fırsatta faiz artırılıp kur kademeli olarak serbest bırakılmalı. TCMB elinin titremediğini göstermeli ve ne gerekiyorsa yapılacağını ifade etmeli.
Bunlar yapılırsa kur makul dengeyi bulur…
Eş zamanlı olarak, verimsiz kamu harcamalarında kesintiler ve (dolaysız) vergi ayarlamaları yapılmalı. Dolaylı vergilere artık pek dokunulmamalı. Vergi harcamaları, teşvik ve destekler kapsamlı olarak gözden geçirilmeli ve sadeleştirilmeli. Yönetilen fiyat ayarlamalarında öngörülebilirliği artıracak ve geçmişe endekslemeyi azaltacak düzenlemeler yapılmalı.
Kredi ve kur piyasasındaki artık kimsenin takip edemediği karmaşık düzenlemeler kademeli olarak geri çekilmeli. Seçici kredi uygulamaları TCMB ve ticari bankalar üzerinden değil bütçe ile ilişkilendirilerek KGF ve kalkınma bankaları üzerinden yapılmalı.
Bunlar yapılırsa kur önce biraz artar sonra makul bir dengeyi bulur. Faizlerin çok yükselmesi gerekmez. Gereksiz karmaşık işlerden ve KKM’den çıkılabilir. Kredi piyasası rahatlar. Rezervler birikir. Enflasyon beklentileri ve dövize hücum kontrol altına alınır. Kur ve altın piyasasını bastırmaya gerek kalmaz. Risk primindeki düşüşle giren uzun vadeli sermaye büyümedeki durgunluğun boyutunu sınırlar.
Daha da önemlisi, her gün kur-faiz konuşmaktan çıkıp enerjimizi daha anlamlı konulara verebiliriz.
Yüzde 35 faizde bu iş dönebilirdi!
Bunları geçen seçimden sonra hızlıca yapabilseydik en fazla %35 faizle bu iş dönerdi. Şu anda faiz indirimini konuşuyor olurduk. Finansal istikrar sorunu yaşamadan, sert bir daralma olmadan enflasyon kontrol altına alınabilirdi.
Şimdi en iyi senaryoda dahi (Avrupa talebinin toparlanması, Fed’in faiz indirmeye başlaması, jeopolitik bir şokun yaşanmaması), bir durgunluk yaşanmadan enflasyon belasından kurtulmak mümkün olmayacak gibi görünüyor.
Vakit aleyhimize işlese de yukarıda tarif ettiğime benzer bir çerçeve ile maliyeti düşürmek mümkün. Zararın neresinden dönülürse kardır.”