Gündem
Kadın cinayeti artıyor valilik 25-26 Kasım’da Beyoğlu’nda tüm etkinliklere yasak koyuyor
İstanbul Valiliği, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele’ günü kapsamında Beyoğlu ilçesinde düzenlenmesi planlanan yürüyüş ve etkinlikler öncesinde açıklama…
İstanbul Valiliği, ’25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele’ günü kapsamında Beyoğlu ilçesinde düzenlenmesi planlanan yürüyüş ve etkinlikler öncesinde açıklama yaptı. Açıklamada, Beyoğlu ilçesinde 25 Kasım 2024 tarihi saat 00.01’den, 26 Kasım 2024 günü saat 23.59’a tüm etkinliklerin kadar yasaklandığı belirtildi.
İstanbul Valiliği, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele günü kapsamında, sosyal medya platformları üzerinden İstiklal Caddesi çevresinde toplanma çağrısı yapılması üzerine yazılı bir açıklama yaptı.
Valilik, söz konusu yürüyüş ve etkinlikler ile ilgili bir başvuru yapılmadığını ve bu alanlarda etkinliklere izin verilmeyeceğini duyurdu.
Açıklamada, Beyoğlu ilçe sınırları içerisinde gerçekleştirilecek etkinliklerin 25 Kasım 2024 tarihi saat 00.01’den 26 Kasım 2024 günü saat 23.59’a kadar yasaklandığı belirtildi.
Türkiye’de kadın cinayetleri ve şüpheli ölümleri hala yüksek
Türkiye’de hızlı değişen gündemle birlikte şiddet manşetlerden satır aralarına kaymaya başladı. Veriler Türkiye’de kadın ve kız çocuklara dönük şiddette ve şüpheli ölümlerde iniş çıkışlara işaret etse de, cinayet ve şüpheli ölüm oranları yılda 400’ü aşan seviyeleri hiç terketmedi.
Sivil toplum örgütlerine göre İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası çözüm reçeteleri Türkiye’de bir dönem yürürlükte olsa da hiç uygulanmadı. Şiddetle mücadele kadın örgütlerinin omzuna yıkıldı ve kamu sorumluluklarından kaçtı. İktidara göreyse sivil toplum ideolojik ajandalarla hareket edip sorunun istismarına yöneldi, esas amaçsa “iktidarı yıpratmaktı.”
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle konuşan kadınlar yaşam hakkı için 6284 sayılı kanunun uygulanmasını istiyor.
Dünyanın hemen her bölgesinde kadına karşı şiddet devam ediyor ve bunun son bulması için uluslararası çabaların artırılmasına çalışılıyor. Bu çerçevede Birleşmiş Milletler, 1981 yılında kadına yönelik şiddete dikkat çekmek amacıyla 25 Kasım’da bu konuda etkinlikler yapılmasını kararlaştırdı ve bugünü “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü” olarak benimsedi.
Türkiye ise 2021 yılında bir Cumhurbaşkanlığı kararıyla, Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden (İstanbul Sözleşmesi) çıktı. Kadın örgütleri, kadına yönelik şiddetin önlenebilmesi için, mevcut 6284 sayılı yasanın etkili bir biçimde uygulanması ve İstanbul Sözleşmesi’ne geri dönülmesi gerektiğini söylüyor.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre geçen sene Aralık ayından 2024 Ekim sonuna kadar 371 kadın erkekler tarafından öldürüldü, en az 207 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi.
Ekim ayı ise 2010 yılından beri veriler raporlayan platform tarihinde en çok kadın cinayeti işlenen ay oldu. Platformun verilerine göre, Ekim ayında 48 kadın cinayeti kaydedildi.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ise Bütçe sunumunda kadına yönelik şiddetin Türkiye’de yükselmediğini öne sürdü. Yerlikaya’nın paylaştığı verilere göre, Kadın Acil Destek Uygulaması (KADES) 7 milyon 365 bin 755 kişi tarafından indirildi. Bu uygulamaya 377 bin 526 ihbar yapıldı. Bu ihbarların ise 131 bin 201’i asılsız çıktı.
Yerlikaya, bu yılın ilk 10 ayında ise 162 bin 897 erkeğe “önleyici tedbir”, 44 bin 393 kadına ise “koruyucu tedbir” kararı verildiğini aktardı.
Peki, kadına yönelik şiddet neden önlenemiyor?
Cezasızlık artıyor
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu kadına yönelik şiddetin önlenememesini cezasızlık ile açıklıyor: “Kadın cinayetlerindeki ve kadına yönelik şiddetteki korkunç artış, kadın üzerinden yürütülen yanlış politikaların sonucudur. Siyasal iktidar, kadına yönelik şiddetle samimi ve etkin bir mücadele yerine; kadınların yaşam ve özgürlüklerinin güvencesi olan İstanbul Sözleşmesi’nden hukuksuzca imza çekerek şiddet faillerini cesaretlendirmiştir.”
Cezasızlık politikalarına derhal son verilmesini talep eden Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu, “İçimizi acıtan tüm cinayetleri kınadığımızı, etkin soruşturma yürütülmesi için hukuki sürecin takipçisi olacağımızı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddetin önlenmesi mücadelemizi ülkemizdeki her bir kadının yasalarla güvence altına alınan haklarından eşit yararlanma olanağını buluncaya kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna bir kez daha duyururuz.” ifadelerini kullanıyor.
“6284 sayılı kanun yaşatır”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Fidan Ataselim ise “Kadın cinayetleri önlenemiyor değil, önlenmiyor” diyor. Ataselim, “Çünkü hâlâ cezasızlık politikaları sürüyor. Kadınlar hayattayken onları gerçekten koruyacak olan 6284 sayılı kanun. Dolayısıyla net bir siyasi iradenin ortaya konulması lazım. Fakat siyasi iktidarın iradesine baktığımızda kadınların eşit, özgür yaşamalarını öncelemek yerine aile odaklı politikaları ileri sürüyor” diye konuşuyor.
Ekim ayının, platform tarihinde en çok kadın cinayeti işlenen ay olduğunu hatırlatan Ataselim, bunun bir tesadüf olmadığı kanısında. Ataselim, “Çünkü kamusal alanda erkek şiddetinin bu düzeyde cüret, cesaret kazanması, bir tür şova dönüşmüş olması cezasızlık politikalarıyla ilgili. Bu durum bütün erkekleri cesaretlendirdi. Dolayısıyla kadın cinayetleri kendiliğinden önlenemiyor durumda değil. Atılması gereken adımlar atılmadığı için bu anlamıyla şiddet normalleştirildiği için ve 6284 etkin uygulanmadığı için kadınlar öldürülüyor ve erkekler cesaret kazanıyor. Şiddetini artırıyorlar. Bu sebepten ötürü maalesef ki bu yıl geçtiğimiz yıla göre daha fazla kadın cinayeti işlenmiş durumda. Daha fazla şüpheli kadın ölümü var” diye konuşuyor.
“Çözüm en başta 6284 sayılı kanunun etkin uygulanması” diyen Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu üyesi, “Çünkü bu kanun çok kapsamlı haklar barındırıyor. Bu sebepten ötürü ‘bu kanunu biz yazdık. Biz uygulatacağız’ diyoruz. Bir seferberlik başlattık. 6284 sayılı kanun İstanbul Sözleşmesi imzalandığı için çıkabilmiştir. Bütün çerçevesi, ele alış mantığı hatta yasanın içerisinde bile İstanbul Sözleşmesi’ni görürsünüz. Bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’ni uygulamak demek imza geri çekilmiş olsa da 6284’ü de etkin uygulamak demektir. Cezasızlık politikalarına son vermek demektir. Bu yüzden bizler bu kanunun uygulanması için elimizden geleni yapmaya devam ediyoruz olacağız. 6284’ü uygulatırsak yaşarız ve yaşatırız” ifadelerini kullanıyor.
Ataselim, 25 Kasım’da tüm bunlara dikkat çekmek için Kadıköy’de Süreyya Operası önünde buluşup Rıhtım Meydanı’da yürüyeceklerini söyledi.
“İktidar bizden yana” düşüncesi şiddeti artırıyor
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü de “Kadınların tek suçu aslında Türkiye’de kadın olmak. Biat etmesi istenilen erkek egemen zihniyetin eşitsiz dünya bakış görüşleri nedeniyle hep zarar gören kadınlar” diyor.
2008 yılından beri artan kadın cinayetlerinin iktidarın kadın politikasızlığından kaynaklandığı belirten Güllü, “Önleyici mekanizmalar konusunda eylem içinde olmayan, yeni yapılandırmadan kaçınan bir ortamda kadınlar tacize, tecavüze uğramakta, intihar süsü verilen şüpheli ölümlerle katledilmekte ve çekincesiz olarak da kadın katliamı artarak devam etmektedir” şeklinde konuşuyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının ardından yargıda cezasızlık rüzgarının estiği ve faillerin “iktidar bizden yana” algısıyla hareket ettiğini kaydeden Güllü sözlerini şöyle noktalıyor:
“Veri konusunda iktidar tarafından herhangi bir açıklamanın yapılmadığı bir süreçte önleyici mekanizmalar umut vaat etmiyor. Kutuplaştırıcı dil, eşitsiz yönetim anlayışı, bakım yükü, istihdamda ve eğitimde kolaylaştırıcılıktan uzak uygulamalar, kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesi hâlâ ve hâlâ sebeplerden en başta gelenleri. Siyasal amaç ön planda, iktidar koltuğunu sağlamlaştırma öncelikli politikalar daha çok sayıda kadın katledileceğinin habercisi.”
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nün tarihçesi
1960 yılının 25 Kasımında, Dominik Cumhuriyeti’nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun dibinde üç kadının cesedi bulunur. Bunlar Mirabel kardeşlerdir. Ertesi sabah gazetelerde bu ölümlerin bir kaza sonucu meydana geldiğini anlatan haberler çıkar. Ama gerçek göründüğü gibi değildir. Mirabel kardeşler, ülkelerinde siyasal özgürlük için kararlılıkla mücadele ederek Latin Amerika’daki Diktatör Rafael Leonidas Trujillo’ya meydan okur. Bu yüzden diktatörlük tarafından zulme uğrayarak pek çok kez hapsedilir ve en son olarak da 25 Kasım 1960 yılında arabalarından zorla indirilerek tecavüz ve işkenceyle katledilirler.
Önce 1981’de Dominik’te toplanan Latin Amerika Kadın Kurultayı’nda 25 Kasım, “Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma Günü” olarak kabul edilir. Daha sonra 1985 yılında, BM tarafından Kadına Yönelik Şiddetin Yok Edilmesi İçin Uluslararası Mücadele Günü ilan edilir. 1981’den bu yana dünyanın dört bir yanında kadınlar; toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, erkek şiddetine, tecavüze, tacize, savaşa, ırkçılığa ve ayrımcılığa karşı kadın dayanışmasını örüyor, seslerini yükseltiyorlar.