Genel
Küresel ısınma felakete dönüşebilir: Atlantik Akımı yavaşlıyor
CNN.com’da yer alan habere göre, bilim insanları yeni bir çalışmada, bu hayati bir sistemin 2030'ların sonlarında çökerek iklimi dönüştürecek gezegen çapında bir felakete yol açabileceğini saptadı.
Yarından sonra filmini hatırladınız mı? Konuyu kısaca hatırlatalım:
İklim bilim uzmanı olan Jack Hall, Antarktika’da büyük bir buzulun koptuğunu keşfeder. Ancak henüz fark etmediği şey ise bu olayın, dünya popülâsyonunu etkileyecek bir doğal afetin tetikleyicisi oluşudur. Son üç haftadır aralıksız yağmurlar yağmaktadır ve tüm dünyada bir dizi iklimle ilişkili felaketler meydana gelmeye başlamıştır. Herkes dünyanın yeni bir buzul çağına girmekte olduğunu fark eder. İnsanlar, mümkün mertebe yaşadıkları alanları terk ederek güneye doğru daha sıcak iklim şartlarının olduğu bölgelere toplanmaya başlar. Jack, New York’ta mahsur kalan ve donma tehdidi altındaki oğlu ve arkadaşlarını kurtarmak için kendi canını ortaya koymaya hazırdır. Kurtuluş Günü’nün yaratıcısı Roland Emmerich’den etkileyici bir aksiyon ve gerilim filmi daha.
O günlerde fantastik görünen bu senaryo, aslında dünya tarihinde sık tekrarlanan bir olguyu yansıtıyor. Kutuplardan Güney’e soğuk, Güney’den de kuzeye sıcak su taşıyarak Atlantik kıyılardaki iklimi ılımanlaştıran Atlantik Akımı bir kaç milyon yılda bir yavaşlar. CNN.com’da yer alan habere göre, bilim insanları yeni bir çalışmada, bu hayati bir sistemin 2030’ların sonlarında çökerek iklimi dönüştürecek gezegen çapında bir felakete yol açabileceğini saptadı.
Son yıllarda yapılan birçok çalışma, kritik sistemin (Atlantik Meridyonel Devinme Sirkülasyonu veya AMOC) çökme yolunda olabileceğini, daha yüksek okyanus sıcaklıkları ve insan kaynaklı iklim değişikliğinin neden olduğu salinite (tuzluluk) azalması nedeniyle akımın gücünü zayıflayabileceğini ileri sürdü.
Bilim dergilerinde yayınlanmak için diğer bilim insanlarından görüş bekleyen yeni araştırma, sistemin ne zaman çökebileceğini tahmin etmek için son teknoloji ürünü bir model kullanıyor. Sonuçlar dudak uçuklatıyor: Akımdaki durulmanın 2037 ile 2064 arasında gerçekleşebileceğini öne sürüyor. Araştırmalar, sirkülasyonun 2050 yılına kadar çökme ihtimalinin oldukça yüksek olduğunu beyan ettiler.
Hollanda’daki Utrecht Üniversitesi’nde deniz ve atmosfer araştırmacısı ve araştırmanın ortak yazarı René van Westen, “Bu gerçekten endişe verici” dedi. CNN’e verdiği demeçte, “Antropojenik iklim değişikliğinin tüm olumsuz yan etkileri, daha fazla sıcak hava dalgası, daha fazla kuraklık, daha fazla su baskını gibi devam etmeye devam edecek” dedi. “Bunların üstüne bir de AMOC çöküşü yaşanırsa iklim daha da bozulacak.”
AMOC, bir taşıma bandı gibi güney yarımküreden ve tropik bölgelerden sıcak yüzey suyunu çekiyor ve onu soğuk Kuzey Atlantik’e dağıtıyor. Daha soğuk, daha tuzlu su dibe doğru iner ve güneye akar. Mekanizma, deniz ekosistemlerindeki yaşamı sürdüren besinleri dağıtırken, Güney Yarımküre’nin bazı kısımlarının aşırı ısınmasını, Kuzey Yarımküre’nin bazı kısımlarının ise dayanılmaz derecede soğumasını engelliyor.
AMOC çöküşünün etkileri dünyanın bazı kısımlarını tanınmaz hale getirecek. Çöküşten sonraki on yıllar içinde Kuzey Kutbu buzları güneye doğru ilerlemeye başlayacak ve 100 yıl sonra İngiltere’nin güney kıyılarına kadar uzanacak. Avrupa’nın ortalama sıcaklığı, ABD’nin bazı kısımları da dahil olmak üzere kayda değer ölçüde düşecek, yani yeni bir Buzul Çağı başlayacak. Amazon yağmur ormanlarının mevsimleri tamamen tersine dönecek; mevcut kurak mevsim yağışlı aylara dönüşecek ve bunun tersi de geçerli olacaktır.
Almanya’daki Potsdam Üniversitesi’nde fiziksel bir oşinograf olan ve anılan araştırmaya dahil olmayan Stefan Rahmstorf, AMOC’nin çöküşünün “kaçınmak için elimizden gelen her şeyi yapmamız gereken gerçekten büyük bir tehlike” olduğunu söyledi.
Utrecht’ten bilim insanları, sonuçlara ulaşmak için en son teknolojiyi içeren modelleri kullanıp ilk kez Güney Atlantik Okyanusu’ndaki dolaşımdaki değişiklikleri izlemek ve gözlemsel verileri kullanmak için en uygun noktaları belirlediler. AMOC’nin durma noktasına ne zaman ulaşabileceğine dair önceki tahminleri doğrulamak için buradaki sıcaklıklara ve okyanus tuzluluğuna baktılar.
Rahmstorf, CNN’e şöyle konuştu: “Birkaç yıl öncesine kadar, bir tür düşük olasılıklı risk olarak bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini tartışıyorduk.” “Maalesef şimdi bu facianın gerçekleşmesi birkaç yıl öncesine göre çok daha muhtemel görünüyor. Artık insanlar “olcak mı?” sorusu yerine ne zaman gerçekleşeceğini düşünmeye başlamalı.”
Rahmstorf, beş yıl kadar önce AMOC’nin bu yüzyılda çökmesini olasılık dışı gördüğünü, ancak son yıllarda “çökmenin bu yüzyılda, hatta yüzyılın ortasından önce gerçekleşebileceğini öne süren beş makale var” dedi. “Genel değerlendirmem, bu yüzyılda kırılma noktasını geçme riskimizin muhtemelen %50’den daha fazla olduğu yönünde.”
AMOC araştırmalarındaki ilerlemeler hızlı olmasına ve çöküş tarihini tahmin etmeye çalışan modeller ışık hızıyla ilerlemesine rağmen hala sorunsuz değiller. Örneğin modeller, AMOC’nin çöküşünde kritik bir faktörü, yani Grönland buzunun erimesini dikkate almıyor. Buz tabakasından büyük miktarda tatlı su dökülüyor ve Kuzey Atlantik’e akıyor, bu da dolaşımın itici güçlerinden biri olan tuzu bozuyor.
Rahmstorf, “Kuzey Atlantik’e zaten sistemi tamamen bozacak büyük miktarda tatlı su akışı oluyor” dedi. Rahmstof, bu araştırma boşluğunun, tahminlerin bir çöküşün ne kadar hızlı gerçekleşeceğini küçümseyebileceği anlamına geldiğini söyledi.
Kaynak: A critical system of Atlantic Ocean currents could collapse as early as the 2030s, new research suggests, CNN.com