Sosyal Medya

FÖŞ yazdı:  Orta Doğu’da savaş Ekonomik İstikrar Programı’nın idam fermanı olur

3 Ağustos 2024

İsrail, İsmail Haniyeh’den sonra HAMAS’ın askeri kanadının komutanı Muhammed Deif’nde öldürüldüğünü açıkladı. Bu sabah YouTube’da Hizbullah’ın İsrail’i nasıl füze yağmuruna tuttuğunu izleyerek kahvaltımı yaptım. Orta Doğu  7 Ekim’den bu yana ikinci kez topyekün savaşın eşiğinde. İsrail’in Gazze’de gaddarlığı Erdoğan’ın sabrını taşırıp, işi zımni savaş ilanı tehdidine kadar götürmesine yol açtı.

Tabii, böyle bir tehlike iki ülke arsındaki coğrafi mesafe nedeniyle pratik değil. Fakat, Orta Doğu’da savaşın uzaması, İsrail ve Türkiye’nin ekonomilerine de zarar verecek bir sidik yarışına girmesine vesile olabilir.  Türkiye ve dünya açısından   en büyük tehlike, geçen hafta Trump’ın yeniden başkan seçilmesiydi. Bir kaç günlüğüne bayrak Çin ekonomisinde yavaşlama ve Fed’in NİYE faiz indireceği tartışmasına geçti. Artık bir numaralı risk topyekün savaşın nerdeyse kaçınılmaz yansıması olarak, petrol ve doğal gaz fiyatlarında yeni bir alevlenme.

 

Mehmet  Şimşek’in Ekonomik İstikrar Programı’nı (EİP) 3 başlıkta değerlendiriyorum:  Enflasyonu tek haneye düşürme, cari açığı sürdürülebilir tempoya indirgeme ve son adım olarak da nas politikalarının yol açtığı ekonomik kıyametin yeniden yaşanmaması için uygulamaya koyulacak yapısal önlemler.  Üçüncüsü Erdoğan başımızıda olduğu sürece pratik değil.  Cari açığı makul düzeylerde tutup  finansman çeşitlendirmesi hedefi fevkalade başarılı oldu. Ama enflasyonda sıfır çektik.  Elektrik ve doğal gaz zamları sonrasında, TCMB’nin bu yıl faiz indirimi tamamen gündemden çıktı.  Eğer ek bütöe tedbirleri alınmazsa, 2025 boyunca güçlü TL politikası sürer, dış denge mütevazi bir bozulma yaşanır, ama karşılığında TÜFE’yi, %25-30 bandına kadar aşağı çekmek mümkün olur.

Heyhat, Orta Doğu’da topyekün savaş bu kazanımları dahi tehlikeye atıyor. Öncelikle, İsrail’e savaş açamayan Erdoğan’ın ek ekonomik yaptırımları hayata geçirmesi söz konusu olacak. Baku-Ceyhan boru hattından İsrail’e petrol satışına son verilebilir. Son günlerde Montrö Antlaşmasını yeniden okumadım ama, İsrail’den gelen veya sefer yapan deniz taşıtlarının Boğazlar’dan geçmesine yasak getirilmesi de söz konusu  olur derim. Belki de İsrail’li turistlerin ülkeye girişi yasaklanır. Bu sene 900 bin civarında İsrail’li turist bekliyordum, bunun 450 bini kaybedebiliriz. Yani turizm gelirlerinde %1-2  gerilemeye yol açar.

Odin korusun, ülkemizdeki Yahudi vatandaşlar veya kuruluşlara terör saldırısı yapılırsa,  itibarımız  ağır  darbe yer. Bu tür bir terör saldırısı, 2015 örneğini hatırlayan sıcak paranın da evine dönmesi sonucunu getirebilir.

İsrail’in Türkiye’de barınan HAMAS mensuplarına suikast düzenlemesi çok tehlikeli bir siyasi gerilim, hatta savaş ilanına bile yol açabilir. Özetle, İsrail’le cenk mümkün değil de, ABD-Rusya-Çin rekabetinde her gün şahit olduğumuz gibi çok sıkıcı ve sürekli tırmanan misillemeler ufukta beliriyor.

Tabii, bu olasılıklar SADECE Orta Doğu’da ateş Hizbullah, Hutsi’ler ve İran’ı da sararsa gündeme gelir. Bu olasılık 7 Ekim’den bu yana en yüksek noktasına erişti de, “en yüksek”, ciddiye alınması gerekecek kadar muhtemel anlamını taşımıyor. Ne İran, ne Hizbullah ne de Netanyahu böyle bir savaş istemiyor. Ayrıca Çin, Rusya ve ABD başta, büyük devletlerin taraflara vites küçültmeleri için perde arkasında yoğun baskı yaptığına da eminim. Netanyahu da topyekün savaş istemiyor. Onun amacı, savaşı elden geldiğince uzatıp siyasi kariyerini kurtarmak.

Kimse savaş istemese de, karşılıklı misillemelerin çok ince ayarlara dayandığı bu blöflü pişti oyununda, her an hiç istenmeyen bir hata savaşı tetikleyibilir. Bir başka deyişle, rakipler karşılarındakinin kırmızı çizgilerini yanlış kestirebilir. Ya da sınırlı ve ölçülü tasarlanan bir misilleme hamlesi, beklenmedik dışsallıklar yaratarak savaşı tetikler. Son olarak da, Trump Kamala Harris’e kaybeder ve taraftarları yine seçim sonuçlarını taşımaz, hatta şiddete başvurursa, ABD’de oluşacak otorite boşluğu taraflardan birinin “fırsat bu fırsat” diyerek savaş açması ile sonlanabilir.

Tüm bunları sıraladım da, kestirmem Orta Doğu’da geniş katılımlı  savaş olasılığının %30’un  üstünde olmadığı. Velakin, böyle bir savaş başlarsa, petrol ve doğal gaz fiyatlarında sert sıçramalar adeta kaçınılmaz. İnsanlığın rafa kalktığı ve zafer için her yolun mübah sayıldığı bu kirli savaşta İran ve Körfez ülkelerinin petrol sevkiyatının ve üretim ve nakil tesislerinin hedef tahtasında olmayacağını düşünmek abes olur.

Nakliyat cephesinde de can sıkıcı gelişmeler yaşanır.  Bir sabotajla Süveyş Kanalının uzun süre trafiğe kapatılması aklıma geliyor. Yemen’de Hutsiler  Aden Boğazı’ndan seyrü seferi tamamen kesecek ölçüde saldırganlaşabilir.

Bu senaryo, ilk aşamada Türkiye’nin cari açığını genişletir. Ne kadar artıracağına karar vermek hiç de kolay değil, ama kafamdan yaptığım basit  hesapta, Brent’in altı ay $100/varil üzerinde seyrinin cari açığa $5 milyar kadar yük getireceğini saptadım. Lojistik maliyetleri de bunun üstüne $1 milyar kayıp ekleyebilir.

En kötüsü, hükümet çok zor bir tercihle karşı karşıya kalır. Ya benzin, doğal gaz ve elektrik fiyatları yine “yukarı yönde güncellenecek”, ya da bunlar bütçeden sübvanse edilecek.   Yani ya yeni enflasyon şoku, ya da iç talebi ısıtacak ölçüde gelir aktarımı.

Ek olarak, savaş senaryosunda global risk iştahı azalır ve Türkiye gibi Gelişmekte Olan Pazarlar’dan para çıkmaya başlar.

Yav, tam Fed’in faiz indirimleri dünyada tüm yüzer-gezer parayı bizim piyasalara çekecekti, piyangodan bu bela çıktı. Nefesi kuvvetli bir Hoca bulsak da, bize muska yazsa.

En nihayetinde, Orta Doğu’da uzun süren ve yayılan bir savaş Mehmet Şimşek’in Ekonomik İstikrar Programı’nın sonu olabilir.

 

FÖŞ

Tüm Yazarlar

Yazarın Diğer Yazıları