Emre Balıca
Emre Balıca yazdı: Bir av hikayesi
Ya ne anlatıyorum ben? Size söyleyeyim ne anlattığımı. Hemen hemen TÜİK in verileri kadar dolu dolu bilgi veriyorum size. Buraya kadar sabrettiyseniz gerçekten sağlam iradeniz varmış zaten.
Can kulağı ile dinleyin sevgili okurlar,
Direk konuya giriyorum. Çünkü bir süredir yazamadım. Başıma neler neler geldi anlatayım istedim.
Yazı yazmadığım şu dönemde yol beni Uludağ taraflarında kamp yapmaya götürdü. Kamp dediysem öyle çadırlı madırlı konfor içeren kamplardan değil. Cebimde 12 kademeli çakım, sırtımda çantam elimde cep telefonum vurdum kendimi dağlara. Amacım bıldırcın avlamaktı. Mevsimi midir diye düşünmedim. Niyeti bozdum. Hazır yasa da çıktı. Bana kötü baktı der gömerim dedim hayvanı.
Neyse, ben dağa vurdum kendimi ama ne vurma. Dere geçiyorum tepe geçiyorum. Gözüm bıldırcın da ama karşıma kral kobra mı dersin taipan mı dersin hatta bir ara dereden geçerken mavi halkalı ahtapot bile sarıldı bacağıma da fırlatıp attım. Ben bir hızla böyle devam ediyorum ama haliyle mola vermem gerekti. Sırtımı dayadım bir kayalığa karşıma aldım Uludağ’ın mis kokan çamlarını. Yalnız içimde de bir ürperti olmadı değil. Daha ürpertinin sebebini düşünürken karşı çamlık alandan o koca gövdesi ile Bengal kaplanı çıkmaz mı? Daha vay canına dememe kalmadan üstüme atlamaya kalktı. Yahu kaçın kurasıyız biz. Çıkardım 12 kademeli çakımın en işe yarayan tırnak törpüsünü. Hayvan bir tırstı tabi. Garip sesler çıkarmaya başladı. Bak dedim yoluna git. Canını yakmayayım.
Ya ne anlatıyorum ben?
Size söyleyeyim ne anlattığımı. Hemen hemen TÜİK in verileri kadar dolu dolu bilgi veriyorum size. Buraya kadar sabrettiyseniz gerçekten sağlam iradeniz varmış zaten.
Elimizde gerçekçi olmayan sayısal veriler ve bu sayısal verilere dayalı hedefler ile kör topal koşturuyoruz.
Rakamlar algılarımızı o kadar bozuyor ki artık neyin ucuz neyin pahalı olduğunu anlayamıyoruz bile. Enflasyonlu hayatın en kötü taraflarından biri belki de bu. Cebimizdeki paranın değeri giderek erirken satın aldığımız ürünlerin gerçek değerlerini de hesaplayamaz olduk.
İşin kötüsünü daha yaşadığımıza inanmıyorum. Avrupa ve ABD ekonomilerinde olası bir kriz hatta çöküş tartışılıyor. Pandemi sürecinden beri toparlayamayan küresel ekonominin 1929 krizini mumla aratacak bir sürecin içine sürüklendiği artık üstüne basa basa söyleniyor. Belki kriz çığırtkanlığı belki yine korku duygusunu beslemek için orası ayrı tartışılır ama şu bir gerçek ki dünya bunu fiyatlamaya başladı bile.
Bunu o daha önce bahsettiğim meşhur VİX endeksinden izleyebiliyorsunuz. Geçtiğimiz haftalarda Ortadoğu’daki karmaşanın arttığı dönemde endeks bir günde 16’dan 65 ‘e kadar fiyatlandı. Korku endeksi diye geçen endeks tedirginliğin ne kadar pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterdi.
Dünya bunun üzerine önlemlerini almaya çalışırken şahlanış içindeki ülkemde faiz indirimi tartışılıyor. Carry Trade ile yavaş yavaş gelenler faiz indirimi gerçekleşirse koşa koşa çıkacaklar. ABD ekonomisinde bile faiz indirimi için veri üstüne veri detaylandırılırken biz TÜİK’in hesaplama kalemlerini açıklamadığı enflasyon datasına göre faiz indirimini Eylül ayında gündeme almaya çalışıyoruz.
Emin olun öyle bir şahlanırız ki ama kıçımız açıkta kalır şahlanırken.
Anlatılacak o kadar çok şey var ki ekonomide. Neresinden tutmaya kalksanız bir tarafınız acıyor. Doların 34 bandını test ettiği Euro’nun tekrar 38 üstüne çıktığı ve artık yıl sonu için hedeflenen rakamında en az 1-2 puan üzerinde olacağı tahmin edilen dövizde baskılanma devam ediyor.
Borsa deseniz gerçek yatırımcıya sürekli eksi yazıyor. Ki düşerken almak lazım prensibini bile işletemiyorsunuz. Nereye düşeceğini hangi destekte duracağını öngöremiyorsunuz. Düşünsenize geçtiğimiz hafta borsaya kote olan bir şirket konkordato ilan etti diye zombi şirket korkusu sardı piyasayı.
Ekonominin gerçeklerine bakar mısınız?
Yoksa güzel bir de define maceram var. Onu mu dinlersiniz?