Genel
Emre Balıca: Gölgelerin gücü adına
Arkadaşım, bu ülkenin TCBM’ye kim gelirse gelsin ekonomiden sorumlu bir kişiyi bilmesi lazım. Sorumlusu benim diyen kişiyi.
Merhaba sevgili okurlar,
Ya ben uzun süredir yazmıyorum ama bir bildiğim var diye. Soran için ki, soran olursa ne biliyorsun diye?
Ülkede de o kadar değişen gündem içerisinde ben kimsenin konu sıkıntısı çekeceğini zaten zannetmiyorum. Ama gündem içerisinde umutsuzluğa düşmemenize imkan yok. O umutsuzluğa kendinizi sürüklediyseniz bir anda kafanızda ne ekonomi kalıyor ne hayalleriniz.
Umutsuzluğa düşmedim yazıyı tam da burada okumayı bırakıp koşarak uzaklaştıysanız.
Buraya kadar laf salatası gibi gelebilir. Ülkenin ekonomik gerçeklerini görmüyorsanız eğer.
Erdem Başçı’dan beri 5 yılını affını istemeden tamamlayabilen TCMB Başkanı oldu mu?
Ya da affını istemeden adadan ayrılan kaç ekonomi bakanı ve yöneticisi tanıdık?
Bir soluk alın ve gerçekten bu sefer popüler hali ile soruyorum bu durum ŞAKA MIIIII?
Hadi onu geçelim ben de popülist politikanın nimetinden faydalanıyorum.
Bu ülke sadece seçimden seçime genişleme yaşayan geri kalan dönemlerinde kamunun harcadığı ama en alt gelir kaleminin sadece şükrettiği bir ülke haline geldi.
Baktım affını istemek serbest. Kendi kendime af istedim.
Manifesto mu dersiniz ne dersiniz bilmiyorum ama hala neyi tartıştığımızı anlamayan ama kendini okuduğu okullar ve gelir elde ettiği işler sebebiyle ekonomiden biraz anlayan biri olarak yazıyorum bu satırları.
Seçime az kaldı. Eli kulağında.
Ve biz son durumda bile Sayın Mehmet Şimşek’in seçim sonrasındaki durumunu tartışıyoruz. Seversiniz ya da nefret edersiniz sorun değil ama ona belirtilen görev sınırları içerisinde görevini yapmış ilk kadın TCMB Başkanı, şu ana kadar ki meslek hayatında karşılaşmadığı bir biçimde yüce merciden affedilmesini istedi. Kendisi hakkında yapılan eleştiriler, görevi ile ilgili değil de özel hayatında yaşanılan ve yaşattığı iddiaları ile ilgili olmasına rağmen.
Liyakatin olması gerektiğinden en üst seviyede olması gereken bir kurumda yaşananların tablosu aslında Türkiye değil mi yani?
Yurt dışında enflasyonun %2’lere denk getirilmesi an meselesi iken, biz hayallerimizi daha nereye taşıyabiliriz planları yapıyoruz. Son zamanlarda ekonominin reel tarafında yer alan bir sürü firma ile görüşüyorum. Doların olması gereken değerden ziyade ekonominin nasıl kurtulması gerektiğini tartışıyoruz. Bu firmaların çoğu ihracatçı olmasına rağmen kur fiyatından çok makro ekonominin detaylarında boğulmaya başladık. Konu sadece ihracatçının kur hedefinden giderek uzaklaşmaya başladı. Konu maliyet ve girdilerin hesabından bir başlıyor, bulunamayan pazarlara kadar gidiyor.
Emin olun iki kadeh viski pek çok sorunu çözer diyordum ama, iki kadeh anca borsada halka arzların sürecine kadar. Bir ellilik içmek lazım ki kur dengesine gelsin.
Seçim öncesi nereye gittiğimizi nereye gidebileceğimizi bilen varsa safları sıklaştırsın.
Arkadaşım, bu ülkenin TCBM’ye kim gelirse gelsin ekonomiden sorumlu bir kişiyi bilmesi lazım. Sorumlusu benim diyen kişiyi.
Alt alta yazalım.
TCMB, eğer faiz kararında sona geldiyse ve yapılması gerekenleri yan yollardan yapmaya çalışıyorsa bu durum bizi bir süre daha idare eder.
Kredi kartlarında yapılacak kısıtlamalar ile sadece belirli bir talebin önüne geçersiniz ki, bu da kısa süreli bir önlem olup eğer arza dönük bir gelişme yaratamadığınız durumda kısır döngünün devamını seyredersiniz.
Hadi alt tarafı ezelim diyorsanız. O sizin için bir şans gerçekten. Çünkü alt taraf olarak seçtiğiniz kitle içinde bulunduğu durumu şükrederek çözdüğü için talep kısmında sorun yaratmayacaktır. Ya ekmek kuyruğuna girdiğinde savaş zamanında babasının neler çektiğini anlatacaktır ya da sağlık hizmetlerinde sıra beklemediği için şu an telefondan aldığı randevunun onu ne kadar mutlu hissettirdiğinden bahsedecektir.
Gün sonunda umudun giderek azalmaya başladığı ama umut edenlerin sürekli arttığı ülkemden kendimce çıkarım; gölgelerin gücü adına…