Sosyal Medya

Genel

Emre Akanak: Nobel’i okumak

2024 Nobel Ekonomi ödülü Dr. Daron Acemoğlu, Dr. Simon Johnson ve Dr.James Robinson’a verildi ve ödülü alanlardan biri olan Dr.…

Emre Akanak: Nobel’i okumak

2024 Nobel Ekonomi ödülü Dr. Daron Acemoğlu, Dr. Simon Johnson ve Dr.James Robinson’a verildi ve ödülü alanlardan biri olan Dr. Daron Acemoğlu’nun Türk vatandaşı olması, sık sık Türkiye ekonomisi ile ilgili açıklamalarda bulunması Türkiye’de ekonomistlerin dışında da önemli bir etki yarattı.

Öncelikle çoktan hakkedilmiş bu ödül için Dr. Daron Acemoğlu’nu, daha doğrusu Daron Hoca’yı kutlarım. Aslında ödülü Daron Hoca ile birlikte Dr. Robinson ve Dr. Johnson’un paylaşma nedenleri, her ikisinin de Daron Hoca ile birlikte kurumlar üzerine gerçekleştirdikleri çalışmalar. Sanılanın aksine ödül Power and Progress ile birlikte gelmedi. Aslında bu son derece uzun bir süre, mayalanan bir düşüncenin modelleşmesi ve ardından teorileşmesinin bir sonucu. Daron Hoca’nın birçok makale ve kitabı içerisinde Nobel’i almasında rol oynayan düşüncelerinin aktarıldığı dört ana çalışma bulunuyor.

İlki 2001 Yılı Basımı olan ve Dr. Robinson ve Dr. Johnson’la birlikte yazdıkları Colonial Origins of Comperative Development (ki ödülün bu üç yazara verilmesi de teorinin orijinine ve bütünlüğüne bir atıf). Bu çalışma daha sonra gelişerek 2012 yılında Why Nations Fail (Ulusların Düşüşü) olarak basılan çalışmanın temelidir. Why Nations Fail ile birlikte teori kurumların niteliksel sınıflandırması ile ekonomide ve New Institutional Economics (Yeni KurumsalEkonomi)’de ciddi bir etki yaratmıştır. Daha sonra bu teori 2019’da The NarrowCorridor, yani Dar Koridor ile gelişen ve gelişemeyen ülkelerin paternlerini ortaya koymuş olması ile birlikte ekonomiye yeni bir literatür katkısı sağlamıştır. Teorinin son aşaması olan, 2023 basımı Power and Progress, Güç/İktidar ve İlerleme ise teknolojinin gelişimini sorgulayıp, inovasyon ve teknoloji, ekonomi ve kurumlar arasındaki ilişkiler üzerinden ilerlemeyi açıklamıştır.

Öğrencilik dönemlerimden beri kendisinden çok şey öğrendiğim, ve hala da öğrenmekte olduğum Daron Hoca’nın teorisini hep son derece ilgi çekici ve gerçekçi bulmuş olmakla birklikte teorideki eksikliğin gelişme ve gelişememe arasındaki süreci nicel yöntemle model içerisinde açıklama olduğunu düşündüm ve doktora tezimde iki boyutlu (devlet – toplum), nitel yapıda olan modeli üç boyutlu (devlet – birey – piyasa) hale getirip, nicel hale dönüştürerek her bir boyutu matematiksel olarak formüle ettim ve Twilight yani Alacakaranlık Teorisini oluşturdum. Tabi bu tezin yalnız teorik bir parçasıydı (Political Economy of Innovationa and Technology). Teori gelişme paternini analiz ettiği ve belirli kural setlerine bağladığı için yalnız analiz ve açıklama değil, aynı zamanda projeksiyon olanağı da sağlıyor ve bu yönüyle tıpkı Okun’s Law (Okun Kanunu) gibi devletlere ve şirketlere kullanışlı bir enstrüman oluşturuyor.

Şahsen Daron Hoca’nın ekonomiye ve sosyal bilimlere katkısını Einstein’ın Fiziğe katkısı ile kıyaslamanın çok da yanlış olmadığı düşüncesindeyim. En azından nasıl Einstein Newtonian paradigmayı kırdıysa, Daron Hoca’da klasik Ortodoks paradigmayı (Nassau William Senior sonrası oluşan paradigmayı)kıramasa da kısmen büktü. Tabi Veblenyen perspektifi Ortodoksi içerisinde absorbederek (yani heterodoks perspektifi Ortodokslaştırarak).

 Tıpkı Dr. Einstein’in Nobel fizik ödülünü alacağının dönemin tüm fizikçileri tarafından bilinmesi gibi Dr. Acemoğlu’nun da Nobel ekonomi ödülü alacağı tüm ekonomistler tarafından biliniyordu. Tek bilinmeyen zamanıydı. Bugün ödülü almış olması aslında sürpriz değil. (Son derece hakkederek alınmış bir ödül ve kendisini tekrar tebrik ederim).

Ancak ödülü önemli kılan önem teoride gizil. Yeni Kurumsal ekonomi 2009’da Dr. Ostrom’la Nobel ile ödüllendirilmişti. Teorik olarak Veblenyenkökenlere sahip (ancak Veblenyen heterodoks kökenlerinden ayrılarak ortodoksekonominin bir parçası olan) Yeni Kurumsal ekonomi aynı zamanda klasik ekonominin de dönüştüğünü gösteriyor. Artık heterodoks ekonominin sorduğu sorular Ortodoks ekonomi tarafından soruluyor ve teori kendi cevaplarını üretiyor (Bu son derece önemli, zira eskiden bu soruların ekonomi içerisindeki yeri reddediliyordu).

Ancak daha da önemlisi matematiksel yöntemler ve özellikle simülasyonlar (bilgisayar destekli tahminler, analizler, testler) gelişmekte olan ve gelişemeyen ülkeler arası paternlerin net olarak ortaya konabildiği görüşünü teorinin bir parçası haline getiriyor. Bu yönü ile ödül aslında 1979’da Arthur Lewis’in aldığı ödüle benzer bir özellik gösteriyor ve ekonomi teorisinin ve ekonomi eğitiminin ilerleyen yıllarda dönüşeceğinin işaretini veriyor. Artık ekonomi tamamen sayısallaşmış ve toplumsal ilişkileri sayısal yöntemlerle açıklayan bir bilim dalı olduğunu ilan etmiş durumda ve Politik Ekonomi Ortodoks paradigma içerisinde eskiden ekonominin reddettiği soruları sorup, Ortodoks cevaplar üretebiliyor.  

Bir anlamda artık politik ekonomi, cliometrics (yani bilgisayar destekli ve matematiksel analizlerle tarihsel, sosyolojik ve ekonomik olay, olgu ve süreçlerin açıklanması) ile birleşip, pozitif ekonomiden çıkarak normatif ekonomiye geçişi sağladı.

21. Yüzyıl’da klasik Ortodoks – heterodoks ayrımından daha derinlikli bir teorik schism (kırılma) yaşayacağımız net. Ekonomi teorisinde 19. Yüzyıl başlarında yaşanan çatışmanın bir benzeri olarak yeni bir ontolojik çatışmanınbaşlamasının kaçınılmaz olduğu ve bunun tarih başta olmak üzere birçok sosyal bilime sirayet edeceği açık.

Ekonomi teorisinde, benzeşen ve converge (yakınsamak) olan gelişme paternleri ile gelişememe paternlerinin açıklandığı ve matematiksel denklemlerle ortaya konduğu, standartlaşan bir yaklaşım egemen olacak gibi görünüyor.

Bir sonraki adımda (birkaç on yılda), ekonominin mevcut ilişkileri açıklamaktan, tahmine odaklanacağı, daha “işlevsel” ve teknik bir ekonomi oluşacağı hemen hemen net gibi.

2023’te Dr. Joshua Angrist’in (nedensel ilişkileri matematiksel yöntemlerle çözümleyen çalışmaları ile) Nobel ekonomi ödülü aldığı da dikkate alındığında, Ortodoks ve Hetorodoks ekonomi arasındaki 19. Yüzyıl’da başlayan ontolojik kopuşun, 21. Yüzyıl’da işlevsel bir kopuşa evrildiği ve artık bu kopuşun teorik yabancılaşmaya dönüştüğü kesin.

Özet olarak, 21. Yüzyıl’da heterokoks perspektifi, kendi dönüşümü için kullanan ortodoksi yeni bir politik ekonomi inşa ediyor ve hem teoride hem de uygulamada ekonomi eskisinin aksine daha sayısal bir “bilim” haline geliyor.

Hep birlikte, politik ekonomideki bu dönüşümün ekonomik faaliyette bulunan insanı anlayan, açıklayan ve hatta seçim ve davranışlarını tahmin eden bir ekonomi haline mi geldiğini yoksa heteredoks ekonomistlerin eleştirilerinde vurguladığı insansız ekonomiye mi dönüştüğünü izleyerek göreceğiz.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler