Bilge Yılmaz:  BRICS üyeliği ne anlama geliyor?

İktidarın Türkiye’nin BRICS’e üyeliği konusundaki tutumu, özlemini duydukları otoriter rejim arayışının bir yansımasıdır. İktidar bu kadar kritik bir dış politika tercihini kapalı kapılar ardında yürütüyor. Cevaplanması gereken çok soru var. Birkaçını hatırlatalım:

– Başvuru ne zaman yapıldı?

– Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları konuyu neden Çin ve Rusya tarafından yapılan açıklamalardan öğrendi?

– Bu kadar önemli bir karar neden ciddi, kapsamlı ve temellendirilmiş bir fikri tartışma yapılmadan bir kişinin kişisel tercihleri ile alındı?

Dış politikada son yıllarda örneğine sıklıkla şahit olduğumuz bir durum yaşanıyor. Çok dar bir grubun tercihleri dış politikamıza yön veriyor. Bu yönetim anlayışı ile atılan adımların ülkemize ne kadar büyük bir maliyeti olduğunu Suriye politikası, Mısır politikası ve hatta S400 tercihinde tecrübe ettik. Görünen o ki, iktidar bu hatalarından ders çıkarmamakta ısrar ediyor.

Türkiye’nin BRICS üyeliğinden, Çin ve Rusya ile ikili düzeyde kurulması gereken dengeli ilişkilerin ötesinde ne gibi kazanımlar elde edeceği belli değil. Zira Türkiye, 1923’ten bu yana Batı sisteminin belli başlı bütün çok taraflı siyasi, ekonomik, güvenlik ve hukuk kurumları içinde yer almış bir ülke olarak BRICS’e üye olmak isteyen ilk ülke. Kendini bu normatif değerler bütünü içinde gören hiçbir başka ülke, otoriter ülkelerin önderliğinde kurulan BRICS üyeliğini gündemine almamıştır.

Türkiye’nin BRICS üyeliği basit bir tercih değil

Dış politikada her karar bir tercihi yansıtmaktadır. Bu bağlamda tabiatıyla Türkiye, BRICS gibi bir oluşuma üye olmaya karar verebilir. Ama benim endişem bu kararın bütün sonuçları tartılmadan, tartışılmadan alınması ve hükümetin demokrasi ve hukuk alanında gittikçe kötüleşen karnesi üzerinden şekillenen otoriter rejimlere öykünme halinin dışavurumu olmasıdır.

Unutmayalım ki, BRICS ülkeleri kendi vatandaşına en temel hak ve özgürlükleri bile tanımıyor.

Türk milleti böyle yaşamak istiyor mu?

Bilge Yılmaz’ın X paylaşımıdır