Ekonomi
Saim Uysal: Faiz indiriminin zamanı ve dezenflasyonun bedeli
Temmuz ayı politika faizi kararı piyasa beklentilerine paralel değiştirilmeyerek yüzde 50’de sabit bırakıldı. Para Piyasası Kurulu bundan önceki dokuz toplantıda…
Temmuz ayı politika faizi kararı piyasa beklentilerine paralel değiştirilmeyerek yüzde 50’de sabit bırakıldı. Para Piyasası Kurulu bundan önceki dokuz toplantıda toplam 4.150 baz puan faiz arttırmıştı. Son dört aydır politika faizinde değişiklik yapılmıyor. Merkez Bankası sıkılaştırma politikasına devam ediyor. Hatta gerekirse dozunun daha da arttırılacağı vurgulanmakta. Temmuz ayı enflasyonunun yönetilen yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamaları ile gıda fiyatlarındaki arz yönlü gelişmeler sonucu geçici olarak artacağına da ayrıca işaret ediyor. Ancak enflasyonun ana eğilimindeki artış sınırlı kalacak. İhtiyatlı duruşun devam edeceği anlaşılıyor.
Rasyonele dönüş programı zaten adeta bir IMF programı gibi. Ödemeler dengesi krizinin eşiğine gelmiş bir ekonomide risklerimiz oldukça yoğunlaşmıştı. Negatif reel faizli irrasyonel politikalardan rasyonel ortodoks politikalara zorunlu olarak dönüldü. Ancak bu arada makro dengelerimiz, fiyat istikrarımız ve finansal istikrarımız bozuldu. Yüksek enflasyon neredeyse kalıcı haline geldi. Beklentiler, fiyatlamalar bozuldu. Hizmet sektörleri ve gıda fiyatlarında atalet ve katılıklar oluştu. Neden bu duruma geldiğimizi maliyetinin yüksekliği nedeniyle hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız.
Deneysel ve bilimsel olmayan macera arayıcı uygulamalarla son 3 yılımızı kaybettiğimiz gibi gelir dağılımında da inanılmaz eşitsizlikler yarattık. Bu eşitsizliklerin en adaletsizi de az gelirlilerden çok gelirlilere (fakirden zengine) servet transferiyle oluşturuldu. UBS’nin 2023 yılına ilişkin “Küresel Servet Raporu”na göre Türkiye’de servetler 2023 yılında TL bazında yüzde 157.8, dolar cinsi yüzde 63.2 arttı. 2010-2023 arasındaki 13 yılda ise dolar cinsi servet artışı sadece yüzde 11’de.“Nas” politikası ile bu noktalara geldik.
Yeni izlenen ekonomi politikası ile sadeleşme adımlarının atılması, rezerv biriktirilmesi, ülke içindeki bankalar ile swapların ve Suudi Arabistan’dan depo anlaşması ile alınan 5 milyar dolarlık borcun kapatılması, KKM’nin bitirilmeye doğru gidişi, CDS primlerinin düşüşü, ödemeler dengesi kırılganlığının azaltılması olumlu. Ancak şeffaflık ve hesap verebilirlik konularında yeterince mesafe alınamadı. Merkez Bankası’nın ifade ettiği gibi rezervlerdeki iyileşmeye ve talepteki canlılığın azaltılmasına rağmen hane halkı beklentileri bir türlü çıpalanamadı. Bu nedenle program konusunda “Toplumsal Mutabakat” yok.
Hala bütçemizdeki devasa açık devam ediyor. Bütçe açığı da geçen yıla göre 483.2 milyar TL’den 747.1 milyar TL’ye çıktı. Haziran 2024 itibarıyla bütçedeki faiz giderleri her geçen gün artıyor. Temmuz 2024 ayında faiz giderlerinin hızlı artışı devam ediyor. (Temmuz’da 15.2 milyar TL artışla 23.4 milyar TL oldu). Bu gelişmelere rağmen dezenflasyon politikasının bedelini henüz ödemedik. Bu süreç çok uzun ve çok maliyetli. Hane halkı beklentilerinin çıpalanamaması başta istihdam maliyeti olmak üzer toplam bedeli arttırıyor. Bedel ödenmediğinden enflasyonda kayda değer düşüşler olmuyor. Aylık enflasyon Temmuz ve Ağustos aylarında düşecek ancak bu düşüş büyük çapta baz etkisiyle olacak.
Faiz indirimi söylemleri başladı. Bize göre ekonominin soğumasına ilişkin ön veriler (Tüketici güven endeksleri ile kapasite kullanımlarında düşüşler, PMI oranlarında azalmalar, ekonomik görünüm endeksindeki negatif seviye, Koç Üniversitesi-KONDA işbirliği ile hazırlanan “Enflasyon Beklentisi Anketi”ndeki yüzde 112’lik katılık)göstermekle birlikte asıl soğumayı dördüncü çeyrekte göreceğiz. Bu nedenle faiz indiriminde acele edilmemeli. TCMB açıklamalarında bu konuda ihtiyatlı olduğunu hissettiriyor. Son yıllarda yapılan aceleci indirimlerin maliyeti arttırmaktan başka işe yaramadığını gördük.
Diğer yanda programın ana hatları itibarıyla para politikasında TCMB’nin izlediği politika olumlu olmakla birlikte maliye politikasının dezenflasyon politikasında yetersiz kaldığını görüyoruz. Maliye politikasının etkinliği para politikasının etkinliğine paralel olmadıkça sonuç alınması uzuyor. 2021 Eylül döneminde Merkez Bankası başkanı faizleri arttırıyor diye görevden alınmış, ekonomik altyapısı oluşturulmadan faiz indirimi başlatılmış, daha sonra döviz kurları patlamış ve Türkiye yüzde 85 enflasyonla baş başa kalmıştı. Cari açığın yükseldiğine, bütçenin faiz yükünün arttığına ve konut fiyatları ile kiraların devasa boyutlara geldiğine şahit olmuştuk. Daha önceki yanlışlarımızı tekrar ederek farklı sonuçlar beklememeliyiz. İkinci kez bir hata yaparsak bu hata olmaktan çıkar, seçim veya tercih olur.
Yazarın izniyle Gözlem Gazetesi’nden yeniden yayınlanmıştır