Çetin Ünsalan: Vatandaş enflasyonu görüyor
28 Ağustos 2024
Merkez Bankası, Para Politikası Kurulu’nun toplantı tutanaklarında, enflasyon ile ilgili endişelerini dile getirip, sıkı duruşun süreceğinin mesajını verirken, gıda enflasyonunu da iklim krizine bağladı.
Etkisi yok mu? Elbette var. Ama faktörlerden biri olarak. Ana neden bu değil. En azından bugünkü Türkiye koşullarında sıra oraya çok arkadan gelir. Esas sebebin girdi maliyetleri, üretimsizlik, kârsızlık, taşıma koşulları ve yükselen fiyatlar olduğu çok açık.
Bir enflasyon gerçeğiyle yüzleşmemek için, ne taraftan bahane yaratılacağı şaşırıldı. Fırsatçılarla başladık; iklim kriziyle devam ediyoruz, ama bir türlü uygulanan politikalara ya da politikasızlığa bakmıyoruz.
Halen enflasyonun düşeceğini söyleyen ve ekonomiyi sıkmaya devam edeceğini belirten Merkez Bankası, talep noktasına dibe geldiğimizi, bundan aşağıya insanların düşebilmesinin mümkün olmadığını, ihtiyaçlarını da ağırlıklı olarak kredi kartıyla karşıladığı görmemekte ısrar ediyor.
Durum tespitinde ve sorunun kabullenişinde problemli bir bakış açısı oluşturduğunuzda da, doğal olarak ya göstermelik çözümler konuşuluyor ya da mesele yok sayıldığı ve bahaneler üretildiği için sıra, çözüme gelmiyor.
Hatta enflasyonla ilgili beklentilere baktığınızda, piyasa katılımcılarının ısrarla düşecek bir oran öngörüsüne karşılık, bunun kat be kat fazlası bir vatandaş enflasyon beklentisi de göze çarpıyor.
Makas o kadar açıldı ki, piyasa katılımcıları yüzde 28,7, reel sektör yüzde 53,8, vatandaş ise yüzde 73,1 olarak beklentisini ortaya koyuyor. Rakamlara takılmayın. Zaten herkes şu an kimsenin inanmadığı yüzde 61 üzerinden değerlendirme yapıyor.
Ama bunu doğru bile kabul etseniz, artış trendi, talebi yaratacak cephede çok net gözüküyor. O zaman olası hamle ne olur? Bu ekonomi yönetiminin bakış açısında meseleyi değerlendirirseniz, talep kaynaklı enflasyon söylemini sürdürürler ve yılbaşında ücretleri biraz daha kısmanın, kredi mekanizmalarını da tıkamanın yolunu ararlar.
Teknik olarak doğru kabul edilebilse bile, asıl sorunun talepten kaynaklanmadığını, mevcut talebin çıtasının da dip seviyeye geldiğini görmek zorunda olan bir ekonomi yönetimi, konuyu rakamlara sıkıştırarak, soruna gözlerini yumuyor.
Algıyla, iknayla ya da temenniyle enflasyonu frenleyecek, söylemle de ekonomiyi yönetecek sınırın çok ötesindeyiz. Sokağın ekonomisi üreteninden tüketenine acil durum sinyali verirken, ekonomi kurmaylarının kendilerini bir iktisat kongresinde sanıyor olması çok endişe verici bir durum.
Peki bu süreç bizi nereye götürür? Dillendirilmemiş ama kemikleşen bir stagflasyona, firma kapanmalarına, işsizliğe, vergi gelirlerinde önemli düşüşe ve kayıt dışı ekonomiye… Demek ki neymiş? Temenniler sorunu çözmüyormuş.