Ekonomi
DW Türkçe: Merkez Bankasının faiz kararı ne anlama geliyor?
Merkez Bankasının seçim öncesinde 5 puanlık sürpriz bir faiz artırımı yapması, piyasalarda olumlu karşılandı. Faiz kararı, TCMB'nin uzun yıllardır ilk kez Erdoğan'dan bağımsız hareket ettiği yorumlarına neden oldu.
Türkiye 31 Mart’ta gerçekleştirilecek yerel seçimlere yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı tartışmalarının gölgesinde girmeye hazırlanırken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasından (TCMB) seçime 10 gün kala sürpriz bir faiz artırımı kararı geldi.
Merkez Bankası, politika faizinde 500 baz puan artırıma giderek, faizi yüzde 50 seviyesine yükseltti. TCMB bu beklenmedik faiz artırımı ile birlikte operasyonel çerçevede de değişikliğe gitti ve gecelik borçlanmada artı-eksi 3 puanlık yeni bir faiz koridorunu devreye soktu.
Yerli ve yabancı piyasa oyuncuları TCMB’nin gerçekleştirdiği faiz artışını olumlu karşılarken, ABD doları ve euro kurunda yüzde 1,5’i aşan düşüş yaşandı. Seçime günler kala yapılan faiz artışı ile Merkez Bankasının uzun yıllar sonra ilk kez Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bağımsız hareket ettiği yorumları da yapıldı.
DW Türkçe’ye konuşan ekonomistlere göre, Şubat ayı başında Hafize Gaye Erkan’ın yerine atanan yeni Başkan Fatih Karahan, bugünkü faiz artışı ile TCMB’nin güvenilirliği adına önemli bir sınav vermiş oldu. Son haftalarda yükselişe geçen döviz kurları ve uluslararası finans çevrelerinin faiz artırımı taleplerinin bu kararda belirleyici olduğunu dile getiren uzmanlar, TCMB’nin henüz yeterli bağımsızlığa sahip olmasa da, faiz politikasındaki psikolojik eşiği geçtiği görüşünde.
Güldem Atabay: Merkez Bankası ‘ben buradayım’ dedi
DW Türkçe’ye konuşan ekonomist Güldem Atabay, TCMB’nin seçim öncesinde faiz artırmasının piyasalara son derece olumlu bir mesaj olarak yansıdığını söylüyor.
TCMB yönetiminin bu faiz kararı ile “Ben buradayım ve kendi kararlarımı veriyorum” dediğini belirten Atabay, “500 baz puanlık artış son derece cesur bir adım ve ‘siyasetin üstümdeki elini büküyorum’ mesajı taşıyor. Bu hamle Mehmet Şimşek’in de yurtdışında para arayışında elini rahatlatan bir adım oldu” diyor.
Merkez Bankasının faiz politikasında bundan önce yapılan hataların geride kaldığına ve enflasyonla mücadele kapsamında doğru adımların atılacağına dair güven vermeye başladığına işaret eden Atabay, “Enflasyonla mücadelenin etkili yapılmasına herkesin inanması gerekiyor ki dolarizasyon terse dönsün, TL değer kazansın ve enflasyonla mücadelede en azından yol alabilelim” diyor.
TCMB: Enflasyon düşene kadar sıkı duruş sürecek
Faiz kararı sonrasında TCMB Para Politikası Kurulundan (PPK) yapılan açıklamada, aylık enflasyonun ana eğiliminde belirgin ve kalıcı bir düşüş sağlanana kadar sıkı para politikasında duruşun sürdürüleceği kaydedildi.
Açıklamada, “Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda para politikası duruşu sıkılaştırılacak” denilirken, kredi büyümesi ve mevduat faizinde öngörülenin dışında gelişmeler olması durumunda parasal aktarım mekanizmasının desteklenmeye devam edileceği vurgulandı.
“Faiz koridoru iyi bir karar olmadı”
TCMB son faiz kararı ile birlikte önemli bir uygulamayı daha devreye soktu. Merkez Bankası operasyonel çerçevede değişikliğe giderek, gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla-/+ 300 baz puanlık bir marj ile belirlenmesine karar verdi. Bir başka deyişle, yüzde 50’ye çıkan politika faizi için yüzde 47 ile yüzde 53 arasında yeni bir faiz koridoru belirlenmiş oldu.
Güldem Atabay’a göre, faiz artırımı doğru bir karar olsa da faiz koridoru uygulamasına geri dönülmesi iyi bir karar olmadı.
Merkez Bankasının geçmişte yaptığı faiz koridoru uygulamalarının enflasyon beklentisi ile gerçekleşen enflasyon arasındaki mesafeyi açtığını ve enflasyonla mücadeleye zarar verdiğini dile getiren Atabay, “Faiz koridoru uygulaması her zaman bir belirsizlik yaratır. İyimser düşünerek, bu koridor ile politika faizinin yüzde 53’e kadar çıkarılabileceğini umuyor piyasa. Ama tam tersi olursa, beklentiler olumsuza dönebilir” diye konuşuyor.
“Neden 20 milyar dolar sattık?”
Öte yandan Merkez Bankasının Mart ayının başından beri yaklaşık 20 milyar dolarlık döviz satışı gerçekleştirdiğine işaret eden Atabay, şöyle konuşuyor:
“Merkez Bankasının her zaman bir olağanüstü toplanma seçeneği var. Son haftalarda Temmuz ve Ağustos arasındaki bütün kazanımı neredeyse erittik. Faiz politikasını doğru şekilde, doğru zamanda yapsaydık rezervler bu kadar azalmayabilirdi. Faiz artırımı kararı daha erken alınsaydı, seçimlerden sonra dolar 45 TL olacak söylentilerinin önüne geçilebilir, vatandaşın dövize koşması engellenebilirdi. Neden son haftalarda 20 milyar dolar satmak zorunda kaldık, bunu sormak lazım.”
Uluslararası yatırımcılar “faiz artmalı” diyordu
Faiz kararı öncesinde uluslararası yatırımcılardan gelen açıklamalar, TCMB’nin seçim sonrasını beklemeden faiz artırımı yapması gerektiği yönündeydi.
Uluslararası yatırım bankası Goldman Sachs Merkez Bankasının sermaye çıkışlarını önleyebilmek için bugünkü toplantıdan 250 baz puan faiz artışı beklediğini açıklarken, Deutsche Bank ise “Faiz artırımı için en uygun seçim öncesi” açıklaması yaparak, TCMB’nin politika faizini 500 baz puan artırması gerektiğine vurgu yapmıştı.
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) da 19 Mart tarihinde yayımladığı Para Politikası Değerlendirme Notu’nda, politika faizinin 500 baz puan artırılması gerektiğine işaret etmiş ve verilere bağlı olarak ilave sıkılaşmanın da yapılabileceğinin belirtilmesi gerektiğini dile getirmişti.
Cüneyt Akman: Bağımsızlık mesajı tam doğru değil
DW Türkçe’ye konuşan ekonomist Cüneyt Akman, 31 Mart seçimleri öncesinde yüklü bir faiz artışı yapmanın TCMB açısından “Ben bağımsızım” mesajı vermek anlamına geldiğini ifade ediyor.
Ancak tablonun tam olarak böyle olmadığına dikkat çeken Akman, “Aslında böyle bir bağımsızlıktan söz edemeyiz. Sadece Cumhurbaşkanı’ndan bu faiz artışı için izin alındığını söyleyebiliriz. Yine de yeni TCMB Başkanı için itibar yarattığı bir gerçek. Bu anlamda başarılı bir hamle olduğunu düşünüyorum” diye konuşuyor.
“Faiz kararında kur atakları etkili oldu”
Bununla birlikte faiz artırımı kararının TCMB’nin açıklamasında olduğu gibi enflasyonla mücadeleden ziyade, son dönemdeki kur atakları nedeniyle alındığını öne süren Akman, şu görüşleri dile getiriyor:
“Merkez Bankası açıklamasında hizmet enflasyonundan, enflasyonun yeterince düşmediğinden dolayı faiz artırım kararı alındığı söyleniyor. Oysa aslında döviz kurundaki sıçrama ve son dönemde cari işlemler dengesinin fonlama kalitesindeki ciddi bozulmadan ve hızlı para çıkışından kaynaklanıyor. Dolayısıyla faiz kararı doğru olsa da politika metninin bu anlamda bir değeri yok. Çünkü faiz artırma hamlesinin gerçekten neden yapıldığından bahsedilmiyor.”
“Enflasyonda kalıcı düşüş için faiz yüzde 60 olmalı”
Peki seçim sonrasında yeni faiz artışları gündeme gelebilir mi?
Ekonomist Güldem Atabay, bu soruya “Faiz koridorunun ilan edilmesi ile ben artık faiz artırımının duracağını düşünüyorum” yanıtını veriyor.
Bundan sonraki süreçte enflasyonun yüzde 50 faiz sonrasında nasıl seyredeceğinin izleneceğini, gerekirse faiz koridorunun üst bandı olan yüzde 53’e kadar opsiyon kullanılabileceğini ifade eden Atabay, “Ancak yüzde 70’ler düzeyindeki bir enflasyonda etkili olmak isteniyorsa, faizin yüzde 60’a kadar çıkarılması gerektiğini düşünüyorum. 2025’te yüzde 14 enflasyon hedefi koyduysanız, faizi bu noktaya kadar çekmek zorundasınız” şeklinde konuşuyor.
10 ayda 41,5 puanlık faiz artışı
TCMB 28 Mayıs seçimlerinin ardından Haziran’da 650, Temmuz’da 250, Ağustos’ta 750, Eylül, Ekim ve Kasım’da 500’er, Aralık ve Ocak’ta 250 baz puan olmak üzere 8 ayda toplam 3 bin 650 baz puan faiz artırmış ve politika faizini yüzde 8,5’ten yüzde 45’e yükseltmişti. Merkez Bankası Şubat ayında ise faizi sabit bırakmıştı.
Merkez Bankası 10 ayda 41,5 puanlık faiz artırımı yapmış olsa da enflasyondaki yükseliş henüz hız kesmiş değil. Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) son açıkladığı Şubat 2024 dönemi enflasyon verilerine göre, tüketici enflasyonu Şubat ayında yüzde 4,53 ile beklentilerin üzerinde arttı ve yıllık TÜFE yüzde 67,07’ye yükseldi. Şubat enflasyonu 2005 yılından bu yana aylık bazda ölçülen en yüksek ikinci enflasyon verisi oldu.
DW Türkçe / Aram Ekin Duran