Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Ünlü uzman uyardı:  Türkiye ve Gelişen Ülkelerde enflasyon tehdidi bitmedi

Eski Citi Gelişen Piyasalar Baş Ekonomisti ve halihazırda Chatham House araştırma görevlisi David Lubin, Financial Times’a yazdığı incelemede, Gelişmekte Olan Ekonomilerde enflasyon riskinin bitmediğini savundu. Lubin’e göre, enflasyonla mücadelede en önemli unsur bütçe disiplini.  Lubin, bu konuda hala bütçe açıklarını kontrol altına alamayan Türkiye’yi de örnek gösterdi.

Ünlü uzman uyardı:  Türkiye ve Gelişen Ülkelerde enflasyon tehdidi bitmedi

Eski Citi Gelişen Piyasalar Baş Ekonomisti ve halihazırda Chatham House araştırma görevlisi David Lubin, Financial Times’a yazdığı incelemede, Gelişmekte Olan Ekonomilerde enflasyon riskinin bitmediğini savundu. Lubin’e göre, enflasyonla mücadelede en önemli unsur bütçe disiplini.  Lubin, bu konuda hala bütçe açıklarını kontrol altına alamayan Türkiye’yi de örnek gösterdi:

 

 

Lubin şöyle yazdı:

2021’in başlarında küresel enflasyonist baskılar artmaya başladığında, gelişmekte olan piyasalardaki merkez bankaları ilk tepki veren oldu: Brezilya, Rusya ve Türk merkez bankaları aynı yılın Mart ayında faiz oranlarını artırdı, ardından çok sayıda başka merkez bankaları geldi. Gelişmiş ülkelerdeki merkez bankaları ise tam tersine çok daha yavaş hareket etti. ABD Fed ilk kez Mart 2022’de faiz artırımına gitti, bunu aynı yılın Temmuz ayında Avrupa Merkez Bankası da izledi.

 

Gelişmekte olan ekonomilerin, hızlı depar sayesinde enflasyonla mücadelede erken ve kesin bir galibiyetle ödüllendirilmeleri gerektiği düşünülebilir. Durum tam olarak böyle olmadı: Gelişmiş dünyadaki enflasyon artık hedefe geri dönerken, gelişmiş ekonomilerdeki merkez bankalarının faiz oranlarını düşürmeye devam etmesi için bolca alan bıraktı. Bu yılın ağustos ayında G7 ekonomileri arasındaki ortalama enflasyon oranı, 2021 ortasından bu yana ilk kez yüzde 2’lik enflasyon hedefinin altına düştü.

 

Gelişmekte olan ekonomiler ortalama olarak daha zor bir dönemden geçiyor. 16 büyük gelişmekte olan ülkeden (Çin hariç) oluşan bir gruba bakıldığında, ortalama enflasyon oranının hâlâ yüzde 3,6 olduğu ve bu oranın, yüzde 3 olan ortalama enflasyon hedefinin yaklaşık 0,6 puan üzerinde olduğu görülüyor. Elbette, enflasyon oranlarını hedef seviyelerine başarılı bir şekilde geri getirebilen bazı ülkeler (örneğin Güney Afrika veya Macaristan) var. Ama çoğu bunu yapmadı. Peki G7 kaplumbağaları gelişmekte olan piyasalardaki tavşanları nasıl yendi?

Bunun önemli bir nedeni, gelişmekte olan piyasaların değişmeyen dinamiğinde yatmakta: ABD kendi enflasyon sorunlarıyla uğraşırken, bu, gelişmekte olan ekonomilerin  enflasyon sorunlarıyla baş etmesini zorlaştırmakta. Bunun nedeni, daha sıkı ABD para politikasının gelişmekte olan ekonomilerden sermayeyi çekme eğiliminde olması. Sonucunda gelişmekte olan ülke para birimlerindeki zayıflama merkez bankalarının enflasyonu dizginlemesini zorlaştırıyor. Gerçekten de son birkaç yıl gelişen piyasa para birimleri için kötü bir dönem oldu: Dolar, nominal olarak 2021’in ortasına göre yüzde 10’dan fazla daha güçlü.

Beklenen gelişmeler  gelişmekte olan piyasalardaki merkez bankalarına artık biraz umut vermeli. Fed faiz indirim modunda olduğundan, doların değer kaybetmesine kapı geçmişte olduğundan daha açık.  ABD finansal koşullarının  gevşemesi, sermayenin gelişmekte olan ekonomilere doğru itilmesine, para birimlerinin güçlenmesine ve enflasyonla mücadeleyi kolaylaştırmasına imkan verecek.

Enflasyonu düşüreni bir rüzgar  daha Çin’den geliyor. İç talebi güçlendirmeye yönelik ekonomik teşviklerin son zamanlarda belirginleşmesine rağmen, ihracatı artırmak Pekin’in ekonomik stratejisinde baş rolü oynayacak. Ucuz Çin ithalatı her yerde giderek daha belirgin hale geliyor. Hollandalı araştırma enstitüsü CPB’ye göre, küresel ithalat hacimlerindeki büyüme oranı sıfıra yakınken, Çin’in ihracat hacimlerindeki büyüme oranı yüzde 10 civarında. Çin’in bir çok endüstride  küresel pazar payını artırdığını gözlüyoruz. Bu durum özellikle gelişmekte olan ülkeler için geçerli.

 

2023, Çin’in ticaret fazlasının yarıdan fazlasının diğer gelişmekte olan ülkelerden geldiği ilk yıl oldu. Her ne kadar bu dengesizlik gelişmekte olan ekonomilerin çoğu için bir rahatsızlık kaynağı olsa da -Çin’e karşı ticari kısıtlamalar uygulama konusundaki artan istekliliklerine de yansıyor- tüm bunların enflasyonu düşürücü bir yönü de var.

Parasal sıkılaştırmaya yeniden başlayan Brezilya, yanlış politika tercihlerinin enflasyonla mücadelenin nasıl aksattığına  ibret verici bir hikaye sunuyor. Gevşek maliye politikası sayesinde ekonomi coşuyor; çok güçlü bir işgücü piyasası oldukça yüksek hizmet enflasyonu üretiyor.

Türkiye’de de maliye politikası hala çok gevşek ve merkez bankasının enflasyonla mücadele stratejisi döviz kurunu istikrarlı tutmaya fazlasıyla bağlı. Bu, ticarete tabi malların enflasyon oranının  yüzde 28’e düşürülmesine yardımcı oldu. Ancak enflasyon oranının hâlâ yüzde 73’ün üzerinde olduğu ticaret dışı hizmetler için bu durum geçerli değil. Maliye politikası disiplininin giderek sorgulanabilir hale gelebileceği Meksika, Polonya, Endonezya, Macaristan veya Tayland gibi başka ülkeler de mevcut olduğundan, merkez bankalarının gevşek bütçelerin istenmeyen enflasyonist baskılar yaratması riskine karşı dikkatli olmaları gerekecektir.

Genel olarak bakıldığında, gelişmekte olan ekonomilerin enflasyonu hedeflenen ya da makul seviyelere indirme çabalarında ne endişeye ne de rehavete yer var. Ancak tavşanların daha da ivme kaybetmesine neden olacak bir şey varsa o da muhtemelen mali disiplinsizliktir.

 

Kaynak:  The inflation risk for emerging markets

 

 

 

 

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler