Sosyal Medya

Dünya Ekonomisi

Eşitsizliğin Yükselişinden Çıkış Yolları | Daron Acemoglu

Amerika'da zenginlik, giderek toplumsal statünün birincil kaynağı hâline gelmektedir. Milyarderler, sadece tarihin en zengin insanları olmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal, kültürel ve politik açıdan da olağanüstü bir güce sahip olmaktadır.

Eşitsizliğin Yükselişinden Çıkış Yolları | Daron Acemoglu

Milyarderlerin Artan Gücü ve Toplumdaki Statü Hiyerarşisi Üzerine Endişeler

Amerika’da zenginlik, giderek toplumsal statünün birincil kaynağı hâline gelmektedir. Milyarderler, sadece tarihin en zengin insanları olmakla kalmayıp, aynı zamanda sosyal, kültürel ve politik açıdan da olağanüstü bir güce sahip olmaktadır. Özellikle teknoloji milyarderleri Bill Gates, Mark Zuckerberg ve Elon Musk gibi isimler, geniş bir yelpazede benzersiz yaratıcılık, cesaret, öngörü ve uzmanlık sergileyen girişimci dahiler olarak görülmektedir.

Bu milyarderlerin birçoğunun önemli iletişim araçlarını, özellikle sosyal medya platformlarını kontrol etmesi, onlara yakın tarihte benzeri görülmemiş bir etki sağlamaktadır. Zengin, cesur iş insanı imgesi, dünyayı dönüştüren bir figür olarak en azından Altın Çağ’ın baronlarına kadar izlenebilmektedir. Ayn Rand’ın “Atlas Silkindi” romanındaki John Galt karakteri de bu arketipin çağdaş popüler kültürdeki yansımalarından biridir. Benzer şekilde, Batman ve Iron Man gibi süper kahramanlar da zengin, teknolojik açıdan bilgili yenilikçilerin dünyayı kurtarmasını tasvir etmektedir.

Zenginliğin Gücü

Güç her zaman eşit olmayan şekilde dağıtılmıştır; ancak ne kadar güç fazladır sorusu gündeme gelmektedir. Geçmişte güç, fiziksel kuvvet veya askerî yetenekle bağlantılıyken, günümüzde statü veya prestije dayalı “ikna gücü” ön plana çıkmaktadır. Statünün kaynakları toplumlara göre büyük ölçüde farklılık göstermekte ve Amerika Birleşik Devletleri’nde statü, Sanayi Devrimi’nden bu yana kesin olarak paraya ve zenginliğe bağlanmıştır. Bu durum, gelir ve servet eşitsizliğinin artmasına yol açmaktadır.

Bu yapının birkaç sorunlu yönü bulunmaktadır. Statü için sürekli rekabet, büyük ölçüde sıfır toplamlı bir oyundur; bir kişi için daha fazla statü, komşusu için daha az statü anlamına gelmektedir. Statü hiyerarşisinin dik olması, bazı insanların mutlu olmasına karşın, birçoğunun mutsuz ve memnuniyetsiz olmasına neden olmaktadır. Ayrıca, sıfır toplamlı aktivitelere yapılan yatırımlar, verimsiz ve aşırı olma eğilimindedir. Örneğin, bir milyon doların altın Rolex saatlere harcanması yerine yeni becerilerin öğrenilmesine yatırılması, bireysel ve toplumsal açıdan daha faydalıdır.

Milyarderlerin neden daha fazla servet biriktirmek istediği sıkça sorgulanmaktadır. Zaten 500 milyon doları olan bir kişi, neden 1 milyar dolara ulaşmayı arzular? Çünkü “milyarder” olmak, statü açısından bir mertebedir. Harcama gücünden ziyade, akranlarına göre prestij ve güç önem kazanmaktadır. “Zenginlik-statüdür” dengesinde, ultra zenginlerin daha fazla servet biriktirme yarışı kaçınılmaz hâle gelmektedir.

“Dilettantism

Bu durumun daha da sorunlu bir yanı, statünün uzmanlıkla ilişkilendirilmesidir. Normalde, bireylerin uzmanlardan öğrenmesi rasyonel bir davranıştır; ancak zenginliğin statüyle bağlantılı olduğu ve servet eşitsizliğinin çok büyük boyutlara ulaştığı bir toplumda, uzmanlığın temeli sarsılmaktadır. Örneğin, marangozluk konusunda kimin daha fazla uzmanlığa sahip olduğu sorulduğunda, iyi bir usta marangoz mu yoksa bir hedge fon milyarderi mi tercih edilmektedir? Zenginliğin statüyle eşitlendiği bir toplumda, hedge fon milyarderinin görüşlerine daha fazla ağırlık verilmektedir.

Zenginliğin, bilgelik veya uzmanlık için mükemmel bir ölçüt olması zor görünmektedir. Ayrıca, servet her zaman bir ölçüde keyfidir. Örneğin, LeBron James ve Wilt Chamberlain’in servetleri karşılaştırıldığında, aradaki fark zamanın koşullarından kaynaklanmaktadır. Chamberlain, döneminde spor yıldızlarının bugünkü kadar yüksek ücretler almaması nedeniyle daha az servete sahip olmuştur.

Benzer şekilde, teknoloji sektörünün ekonomide bu kadar merkezi bir konuma gelmesi ve güçlü “kazanan hepsini alır” dinamikleri, günümüzün teknoloji milyarderlerinin bu denli zengin olmasını sağlamıştır. Bill Gates ve Elon Musk’ın daha az vergi ödemesi, onları daha bilge yapmamış; ancak mevcut “zenginlik-statüdür” dengesinde daha etkili olmalarını sağlamıştır.

Güç Yozlaştırır

Bu kişiler, aynı zamanda daha da zararlı bir dinamikten faydalanmaktadır. Tarihte Ferdinand de Lesseps örneği incelendiğinde, statünün nasıl tehlikeli bir hâle gelebileceği görülmektedir. Lesseps, Süveyş Kanalı’nın inşasındaki başarısıyla büyük bir prestij kazanmış; ancak bu prestij, Panama Kanalı projesinde aşırı özgüven ve pervasızlığa yol açarak binlerce insanın ölümüne ve finansal felaketlere neden olmuştur. İkna gücü, kibirli, dizginsiz ve toplumsal açıdan rahatsız edici davranışlara yol açabilmektedir.

Benzer eğilimler, günümüz milyarderlerinin davranışlarında da gözlemlenmektedir. Bazı milyarderler, servetlerinin getirdiği statüyü kritik kamu tartışmalarını etkilemek için kullanmaktan çekinmemektedir. Gates, Musk ve George Soros gibi isimler, önemli konularda görüşlerini dile getirmekte ve bu durum, mevcut “zenginlik-statüdür” dengesini daha da pekiştirmektedir.

Bu nedenle, ayrıcalıklı kişilerin güç ve etkisini sınırlamak için daha güçlü kurumsal mekanizmalara ihtiyaç duyulmaktadır. Ayrıca, bu büyük eşitsizlikleri yaratan vergi, düzenleme ve harcama politikalarının yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. En önemli adım ise, neyi değerli bulduğumuz ve büyük servetlere sahip olmayanların katkılarını nasıl tanıyıp ödüllendirebileceğimiz konusunda ciddi bir tartışma başlatmaktır. Topluma katkı sağlamanın birçok yolu olduğu ve kişinin seçtiği meslekte mükemmelleşmesinin bireysel tatmin ve başkalarının saygısına layık olduğu prensibi hatırlanmalıdır. Bu ilkenin göz ardı edilmesi ve tamamen unutulması riskiyle karşı karşıya bulunulmaktadır.

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler