Döviz
KİB Sabah Raporu: TL’nin reel mânâda değerlenme cazibesi azaldı
Neredeyse yerel seçimler ardından geçen beş aylık zaman diliminde yatırımcısına enflasyon ve kur cephesinde yaşanan gelişmelere paralel tatminkâr bir getiri sunan Türk Lirası'nın, yılın son dört aylık döneminde benzer getiriler sunamayacağını, TCMB'nin hastayı 'yoğun bakımdan' çıkarması sonrası kurun faiz ve enflasyon kadar artmasına bundan sonraki dönemde izin vereceğini düşünüyoruz.
(I Can’t Get No) Satisfaction şarkısı, İngiliz rock grubu The Rolling Stones tarafından 1965 yılında yayınlandı ve rock tarihinin en ikonik şarkılarından biri hâline geldi. Şarkının sözleri, ana tema olarak modern toplumda bireylerin hissettiği memnuniyetsizlik ve tatminsizlik üzerine odaklanıyor. Son dönemlerde özellikle döviz kurunun çok düşük olmasından şikayet eden yatırımcıların son günlerde ise kurun neden yukarı gittiği yönünde serzenişte bulunmaya başladığını görüyoruz. Bültenimizi de bu ‘tatminsizlik’ üzerine inşa ederken, bugün bir adım da geriye giderek, Türk mali piyasaları özelinde cumhurbaşkanlığı seçimi sonrasında nereden nereye geldiğimizi, yerel seçimler sonrası yaşanan iyimserliğin, yılın geriye kalan kısımında neden korunamayacağını, TL’nin ise dövize oranla reel mânâda daha cazip getiri sunma ihtimalinin azaldığını ele aldık.
Hisse senetleri cephesinde var olan limoni (satıcılı) hava geçen hafta biraz daha sertleşti. Birazdan aşağıda okuyacağınız üzere, Cuma günü FED Başkanı Powell sonrası küresel piyasalarda dolar zayıflığı ve artan risk iştahı ana tema olurken, içeride ise hisse senetleri üzerindeki satış baskısı kuvvetlendi. BIST100 endeksi haftanın son iş gününü %2,6 düşüşle tamamlarken, bankacılık hisselerinde düşüş %3 olarak gerçekleşti. Daha geniş bir açıdan bakarsak, son beş haftada Borsa İstanbul ana endeksinde düşüş yaklaşık %14 oldu. Döviz kuru cephesinde ise dolar, Türk Lirası karşısında %3,3 değer kazanırken, parite etkisini de dâhil edersek, TL’nin sepet kura karşı değer kaybı ise %5’e yaklaştı. TL’nin reel anlamda faiz getirisini üzerinde olan bu gerçekleşmeler sonrasında geçen hafta hatırlanacağı üzere var olan ‘huzursuzluğu’ kalem almış hatta Türk Lirası finansal varlıklara karşı artan ilgi azlığının altını çizmiştik.
Geçen bir yılı aşkın bir zaman diliminde, TCMB’nin uygulamış olduğu yerinde tedavi ile rezervler neredeyse eksi 75 milyar dolardan artı 21 milyar dolara kadar iyileşirken, yerli para biriminden uzaklaşma olarak adlandırılan dolarizasyon eğiliminde de benzer bir şekilde ciddi mesafe kat edilmiş, büyük bir kambur olarak görülen Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarından ise çıkış ivme kazanmıştı. Gelinen noktada, KKM dâhil yabancı para mevduatın toplam mevduat havuzunda yeri %72 seviyesinden %47’li seviyelere kadar gerilediğini not edelim. Burada ciddi bir başarının elde edildiğinin altını çizmek gerekiyor. Neredeyse yerel seçimler ardından geçen beş aylık zaman diliminde yatırımcısına enflasyon ve kur cephesinde yaşanan gelişmelere paralel tatminkâr bir getiri sunan Türk Lirası’nın, yılın son dört aylık döneminde benzer getiriler sunamayacağını, TCMB’nin hastayı ‘yoğun bakımdan’ çıkarması sonrası kurun faiz ve enflasyon kadar artmasına bundan sonraki dönemde izin vereceğini düşünüyoruz.
Altının son dönemlerde ‘başka’ bir ışıldaması ile altını finansal bir yatırım aracı olarak gören Türk insanının alıma geçmesi dolar kuru üzerinde de belirleyici oldu. Artan talebe paralel, fiziki dolar fiyatının (Kapalı Çarşı) dijital dolar (bankalararası piyasa) fiyatının üzerine yükseldiğini geçen hafta bültenimizde kaleme almıştım. Bir tarafta altın etkisi, diğer tarafta ihracatçı ve turizmciden gelen rekabet avantajını kaybediyoruz yönünde serzenişler, hatta içeride üretim yapmayıp ithal etmenin daha avantajlı hâle geldiğini söyleyen üreticinin de feryadı ile, TCMB’nin kurun yükselmesine enflasyon veya faiz kadar izin vermeye başlayacağını düşünüyoruz. Özellikle, zayıf dolar temasının dünyada güç kazandığı son haftaların ışığında, Türk Lirası’nın EUR ve GBP gibi para birimlerine karşı değer kaybının bir tık da olsa hızlanabileceğini, TL’nin artık dövize oranla reel anlamda daha cazip getiri sunma ihtimalinin azaldığını, sene başı bilanço çalışma kuru olarak belirlediğimiz 40 seviyesi her ne kadar uzakta görünse de, 37-38 seviyelerinin makûl olduğunu düşünmeye devam ettiğimizin altını çizmek isteriz.
Yukarıdaki paragraftaki görüşümüzü desteklemek adına, TCMB’nin analitik bilançosu, döviz talebindeki artışı teyit etmeye 22 Ağustos tarihinde de devam etti. Bu bağlamda, Çarşamba ve Perşembe günü TCMB’nin döviz pozisyonu yaklaşık 3,8 milyar dolar kötüleşti. USDTRY kuru haftayı psikolojik 34 seviyesinden tamamlarken, hisse senetleri cephesinde ise Sn. Bakan Şimşek özelinde etkili olan istifa dedikoduları ardından bizzat Sn. Bakanın kendi resmî sosyal medya hesabından yalanlama yönünde tweet atarak ekonomide gidişatın yolunda olduğunun altını çizdiğini gördük. Akabinde, bürokratik kesimden de destek mesajları gelirken, yeni haftanın tepki alımlarına sahne olacağını düşünüyoruz. Eğer dipten dönüşün başladığına ikna olursak, hisse senetleri cephesinde ağırlık da artırılabileceğini düşünüyoruz.
Küresel mali piyasalar ise haftanın son iş günü FED Başkanı Powell’ın Jackson Hole toplantısında yapacağı konuşmayı bekledi. Her sene bir kez ABD’nin Wyoming eyaletinin Jackson Hole kasabasında düzenlenen ekonomik sempozyumda bir araya gelen merkez bankacılarının bu yıl gündemi para politikasının etkinliğini ve aktarımını mekanizmasını yeniden değerlendirmek oldu. Bu tema, mevcut para politikalarının ne kadar iyi işlediğini ve bu politikaların geniş ekonomi üzerindeki etkilerini, özellikle değişen ekonomik koşullar bağlamında değerlendirmek için seçildi.
Başkanı Powell’ın etkinlikte yaptığı konuşma, özellikle gelecekteki olası faiz indirimleri hakkında ipuçları vermesi açısından yakından takip edildi. Başkan Powell “politikanın ayarlanma zamanı geldi,” diyerek, faiz indirimlerinin yönünün net olduğunu, pandemi sonrasında %9 seviyelerine kadar yükselen enflasyonun %2’lik sürdürülebilir bir yola geri döndüğüne olan güveninin arttığını dile getirdi. Enflasyonla ilgili yukarı yönlü risklerin azaldığını söyleyen Powell, işgücü piyasasında yavaşlamanın “açıkça görülür” olduğunu ve “istihdam açısından aşağı yönlü risklerin arttığını” belirtirken, işgücü piyasasında daha fazla soğumaya pek de tolerans gösterilmek istenmeyeceğini düşünüyoruz.
Bu bağlamda, Powell’ın konuşmasını, FED’in para politikası duruşunda önemli bir değişimi ve ekonomik dengeyi koruma konusunda yeni bir aşamaya geçişinin sinyali olarak okuyoruz. Bu sabah itibariyle, vadeli faiz kontratları, 18 Eylül olağan FED faiz toplantısına yönelik 25 baz puan faiz indirimine %60 ihtimal tanınırken (50 baz puan indirim %40), yılın son üç toplantısına yönelik beklenti ise 100 baz puan olarak geçerliliğini koruyor (7 Kasım 50 baz puan, 18 Aralık 25 baz puan).
Powell konuşması sonrası risk iştahının iyileştiğini, toplantı öncesi dile getirdiğimiz kâr satışlarının ise kısa soluklu kaldığını not edelim. Piyasaların kılavuzu konumunda ABD’nin 10 yıllık tahvil faizi hafifçe de olsa %3,80 seviyesinin altına gerilerken, EURUSD paritesi 1,12 seviyesine dayandı; kraliyet aslanı sterlin ise dolar karşısında 1,32 seviyesini devirdi. EURUSD paritesinde işaret ettiğimiz 1,1270 seviyesinin kıyısına kadar gelirken, Sterlinin ise 1,3140 seviyesindeki hedefimizin de üzerinde yaşanan haftalık kapanışı önemli bir sinyal olarak okuduk. Daha da yukarıda 1,42 seviyesi radar menziline teknik bir bakış açısı ile girmiş olabileceğini düşünüyoruz. USDTRY kurunun da her geçen gün rekor tazelediği bir ortamda, iki yükselenin çarpımından oluşan GBPTRY kurunun da (USDTRY x GBPUSD) psikolojik 45 seviyesine dayandığını hazır yeri gelmişken not etmiş olalım. Doların piyasa kuru olan DXY, altı para birimine göre sepet bazında son 13 ayın en düşük seviyesine gerilerken, dünyada bundan sonraki dönemde de dolar zayıflığının ana tema olmaya devam edeceğini, mevcut iyimserliğin ise korunacağını düşünüyoruz.
Altının ons fiyatı iki hafta önce 2,507 dolar seviyesinden haftayı kapatarak beklediğimiz güçlü sinyali vermesi ardından geride bıraktığımız haftanın ortasında da 2,531 dolar seviyesini test ederek tüm zamanların zirvesine imza atmıştı. Acaba Powell iyimserliği bozar mı endişesi ile Cuma günü 2,480 dolar seviyesine kadar kâr satışları ile gerileyen ons altın, haftayı, 2,512 dolar ile tüm zamanların en yüksek haftalık kapanışına imza atarak tamamladı. Favori enstrümanı listemizde ilk sırada yer alan altının yanı sıra ikinci sırada takip ettiğimiz bitcoin, Powell öncesi 60bin dolar seviyelerinde dar bir bantta salınarak koruduğu sessizliğini bozarak hafta sonu 64bin dolar seviyesine kadar yükseldi. Bitcoin için 69bin dolar seviyelerinde olan teknik direncin haftalık bir kapanış ile aşılması sonrası yukarı yönlü patlayıcı kuvvetin ivme kazanacağını düşünmeye devam ediyoruz. Kalabalık cümlelerden kurtulursak, kâr satışlarının geride kalması ardından altının 2,700 dolar seviyesini hedefleyeceğini, bu bağlamda TL’nin de ivme kazanan değer kaybı göze alırsak, gram altının rekor seviyesini mütemadiyen yukarı yönlü güncellemeye devam edeceğin düşünüyoruz (gram altın haftayı 2,740 TL seviyesinde ve zirvede tamamladı). Her ne kadar gümüş cephesinde de pozisyonlanmamız olsa da, 31 dolar seviyesi aşılmadan yorum yapmamaya gayret edeceğiz.
ABD borsaları haftanın son iş gününü Powell’ın iyimserliği ile %1’in üzerinde yükselişle tamamladı. Risk iştahı denince akla gelen Nasdaq endeksi %1,5 yükselirken, MSCI Dünya endeksi benzer bir şekilde Cuma günü %1,2 artarak Kara Pazartesi öncesinde döndü. Yeni gün ve hafta başlangıcında pasifiğin diğer ucuna iyimserliğin aynı boyutta yansımadığını, karmaşık bir başlangıcın egemen olduğunu görüyoruz. Japon Yeninin değer kazanmasına paralel ihracat odaklı ekonomisinin zarar göreceği beklentisi ile Japonya borsası Nikkei %1 gerilerken, Hang Seng ve Tayvan borsaları %0,7 oranında yükseldi.
Başkan Powell’ın faiz indirim noktasında net bir şekilde vermiş olduğu mesaj ardından gözler bu hafta açıklanacak FED’in favori enflasyon göstergesi PCE enflasyonu, haftaya ise istihdam raporuna çevrildi. PCE verisi sonrası faiz indiriminin de boyutunun (25 veya 50 baz puan) netlik kazanacağını düşünüyoruz. İsrail’in hafta sonunda Hizbullah’ın Lübnan’daki üslerine hava saldırıları düzenlemesi ve Hizbullah’ın da buna karşılık vermesi üzerine jeopolitik riskler yeniden gündeme gelirken, bölgesel tansiyonun da yeniden artırmasına paralel brent cinsi petrolün varil fiyatı geçen hafifçe yükselerek 80 dolar seviyesine dayandı.
Yazar: Emre Değirmencioğlu, Hazine Grup Müdürü, Kıbrıs İktisat Bankası