Erol Taşdelen yazdı: Firma çöplüğüne hazır mıyız?
12 Ağustos 2024İyi şeyler yazmak isterdim ama üzgünüm, bu sefer farklı! Diğer Krizleri, durgunlukları unutun!
Borsaya doldurulan/doldurulacak, tek umudu gelen paralar ile borç kapatacak, hammadde alacak firmalar dökülecek! Vebali Borsada işlem görmesi için izin veren BİST birimlerinde. Yok öyle, ” biz onay verdiğimizde firmanın durumu iyiydi” savunması ile kenara çekilmek, sorumluluk baki. Milyonlarca insan sizin yüzünüzden paralar kaptıracak, kredi çekip borsaya girenler çektikleri kredi ile baş başa kalacak; Borsa için sattıkları ev arabayı yerine koyamayacağı, yılların birikimi gidecek. Nedeni BİST firma çöplüğünü yaşayacağız! Bu enkaza zemin hazırlayıp algı yaratan besleme basını ayrıca konuşuruz…
KOBİ çöplüğü kaçınılmaz
Esnaf 2024 kışı nasıl çıkaracak merak ediyorum. Yer kira ise, yanında aile bireyleri çalışmıyor ise esnafın 2025 yazını görmesi çok zor. Niçin! Bu sefer krize çözüm bulunan yöntem farklı da ondan. 1991 yılında bankacılık sektörüne adım attım 1993 krizinden sonraki tüm krizleri yaşayarak deneyimledim. 2000, 2008, 2018 krizleri yaşayacağımız yanında meltem rüzgarı gibi kalıyor farkında mısınız? Diğer tüm krizlerde çözüm sloganlarını hatırlayın; hepsinde, “alışveriş yapın”, “al sat can ver”, “cansuyu kredisi”, “kredilerde istanbul yaklaşımı” gibi çözümler vardı. Kısaca çözüm talebi canlandırma ve firma kredilerini yapılandırarak orta uzun vadeye yayılması üzerineydi. İlk defa “krize çözüm kriz yaratılması” ile karşı karşıya kalınıyor. Ne demek kriz yaratılması, o kadar çaresiz kalındı ki yapay yağmur gibi yapay kriz yaratarak ekonominin geldiği noktaya çözüm olarak sunuluyor. Birbirimizi kandırmayalım, bulunan tek çözüm yöntemi belli: TALEBİ DARALTMA!
TALEP DARALIRSA KRİZ ÇÖZÜLÜR MÜ?
Bulunan yöntem “talebi daratma” olunca sürecin şu şekilde oluşacağı var sayılıyor. Bir defa son yıllarda temel amacı Enflasyon ile mücadele etmesi gereken TCMB bunu başaramadı. Rasyonel olmayan politikalar çözümün de daha yıkıcı olmasını sağladı. Bulunan çözümde enflasyonu düşürmek için talebi daraltma oldu. Bu ne anlama geliyor, “vatandaş birşey almaz ise o malın fiyatı düşer”, bu doğru mantık ama burada eksik olan bir bacak var, enflasyon talep enflasyonundan patlamadı ki. Talebi kısmak malların satılmaması demek, üretici sanayinin, esnafın mal satmaması demek, mal satmadan esnaf nasıl ticari hayatını sürdürecek. Kiralar kat ve kat artmışken, elektrik-işçilik maliyetleri artmışken, satışı düşecek esnafın ayakta kalması mümkün değil. Mümkün de olmuyor zaten. Bir ay önce gittiğiniz caddeden tekrar geçin yenilenen tabelalar dikkatinizi çekecektir.
Talep daralmasını desteklemek için bulunan çözüm ise vatandaşın paraya ulaşımını engellemek için reel gelirinin düşürülmesi oldu. Bir Profesör 2002 yılında 9 kattan fazla Asgari ücret alırken 2024’de 3 Asgari ücretin altına düşmüş durumda. Gelir düşürülerek talep düşecek kriz aşılacak şaşarım bu çözümü bulana! Üstüne banka kredi ve Kredi Kart kullanımını da engellersek talep düşer dediler. Başarıyorlar! Ufak bir sorun var: Krizi çıkaranlar ile kriz bedelini ödeyenler aynı taraf değil sadece!
TATİL YERLERİNDEKİ SU KRİZİ İLE EKONOMİ KRİZİ VE ÇÖZÜMÜ AYNI
“Vatandaş Yunanistana gitti de tatil yerleri dolmadı” lafı tamamen şehir efsanesi haberiniz olsun. İstanbul’un dibindeki çoğu insanın yer bulamadığı için araç içinde yattığı Bozcaada gibi bir yerde bile oteller bayram dahil dolmaması herkesin Yunanistana gitmesinden değil orta kesimin tatile çıkamamasından kaynaklanıyor. Algı böyle birşey işte. Bodrum, Çeşme, Kuşadası esnafı Yunan esnafına küfür etsin dursun…
Bulunan çözüm çözüm değil, mağduriyetleri artırır sadece, tıpkı yazın nüfusü 10 katına çıkan turistlik yerlerdeki suyun yetmeyip halka tankerle su dağıtılması gibi. Hiç bir belediye ya da kamu kurumunun aklına bu bölgelerde içme suyu ile villa havuzlarının doldurulmasının yasaklanamsı; bahçe sulamada içme suyunun kullanılmasının yasaklanması gelmiyor. Havuzu tanker ile dolduracaklarına tanker ile vatandaşa su dağıtıyorlar. Krize buluna çözümler de tıpkı içme suyu gibi krizi yaratanlar bedel ödemezken mağdur olanlar bedel ödüyor.
Demet Akalın gelen 18.000 liralık su faturasını paylaşarak mağduru oynuyor, Muğla Büyükşehir Belediyesi de kamuoyunu aydınlatıyor, “su sayacını kontrol ettik sorun yok, geçmiş yıllarda da benzer şekilde tüketim ve fatura tutarı artmış; artışın asıl nedeni villadaki havuz ve otomatik bahçe sulama nedeni ile su tüketimin artması” diye açıklama yapıyor. Hiç kimsenin aklına, “kardeşim vatandaşın içeceği suyu bulamazken, böyle nasıl kullanırsın, bir da mağdur rolü oynuyorsun” demek gelmiyor. Yaşanılan kriz ve vulunan çözüme nasıl benziyor değil mi!
GERÇEKÇİ ANALİZ VATANDAŞ İLE PAYLAŞILMADAN ENFLASYON DÜZELMEZ
Bir defa ithalatın %80’ni hammadde olan bir ülkede enflasyonun ana nedenlerinden biri olan “maliyet enflasyonu” ile ilgili bir yazı okuyor musunuz, tartışmalarda hiç dile getiriliyor mu, duydunuz mu? Döviz kurunun yükselmesi, daha doğru cümle Türk Lirasının değer kaybetmesi endişesi ile bazı harcamalar öne çekilerek ek talep yaratılmış olabilir fakat bunun enflasyona etkisi maliyetlerin etkisi kadar olmamıştır. Zira son 3-4 yıla bakın ÜFE, TÜFE’nin nerde ise bazı dönemlerde iki katı oldu. Hiç bir imalatçı ürün fiyatını artırayım da satışlarım artsın demez bu rekabette diyemez de zaten.
TL’nin değer yitirmesi, işçilik maliyetinin artması, elektirik, doğalgaz maliyetlerinin artması, hammadde giriş maliyetlerinin artması demek, bu da her üretilenin, her ithal edilen ürünün fiyatının artarak piyasaya sunulması anlamanı gelir. Bazı dönemlerde tüccar sattığı mali aynı fiyattan yerine koyamadı, bu gerçekleri görmeden enflasyon düşecek beklentisi boş yeredir. Hukukun üstünlüğünü sağlamadan; Eğitim, Sağlık reformu yapmadan bu çabalarda başarı sağlama şansınız yok! Gri listeden çıktık diye seviniyoruz ama hala “yatırım yapılabilir ülke” konumunda değiliz farkında mısınız?
BÜYÜK FİRMALARDA DA STRES KATSAYISI YÜKSELİYOR
Esnaf böyle de büyükler rahat mı? İSO ilk 500, ikinci 500 gibi büyük firmaların da rahat olduğunu sanmayın. TL Kredi maliyetlerinin %50-60 olduğu bir ortamda bu firmaların da rahat olması mümkün değil. İhracatı olan firmalar döviz kredisine yönelince, 2024 Mayıs ayına kadar aylık ortalama %4’den fazla büyüyen döviz krediler büyümesine TCMB Mayıs sonunda %2 sınır getirdi; bu da yetmedi geçen ay %1,5 seviyesine çekildi. Yakında %1 olur ise şaşırmayın.
Bu firmalar için iki uygun yurt içi kaynak var. Biri TCMB Reeskont kredileri ki bu kredilerin faizi peşin kesildiği için maliyeti %35-36‘lara gelmektedir, diğeri de Döviz Kredileri. Bir yıl vadeli TCMB Reeskont kredisi kullanan firmalar, ithal ve bazı sektörel ödeme (sigorta, navlum..vb) hariç döviz alması yasak. Alır ise kullandığı tüm Reeskont kredilerin ANA PARASININ %3’ü+BSMV kadar ek ceza ödüyor.
TCMB 3 aydır bankalara liste göndererek bunları tespit etmeye çalışıyor. Reeskont kredi kullanan bu firmaların ana sorunlarından biri de ihracat bedellerinin %30’unu mecburen bozdurdukları için kalan %70’i kadar tutar ile vadesi gelen döviz kredileri ödeyememesi şeklinde karşımıza çıktı. Gelen İhracat bedeli döviz kredisini ödemeye yetmiyor, döviz alsa ceza. Firmaların içinde düştüğü girdaba bakar mısın? Hiç olmazsa ihracat taahhüt kapamak için ek süre verin ve vadesi gelen döviz kredisinin ödenmesi için döviz almanın önünü açın.
Kontrolsüz kredinin sonuçlarına bakar mısınız!
Maliyetlerin artması dışında döviz kredisine boğulan büyük firmalardaki stres katsayısı KOBİ’lerden az değil. Asıl ihracatçıların sık sık dile getirdiği gibi ya da kriz yönetilemez hale gelip TL değer kaybı patlar ise o zaman koca koca firmaların Döviz Kredileri nedeni ile nasıl patladığına şahit olacağız. Umarım yaşanma!. Bu firmaların kredi vadesini uzatması dışında bir seçenekleri yok, tabi doğru dürüst liyakatlı Finansçıları var ise ve söyledikleri dikkate alınıyor ise. Bazı şeyler yaşanmadan deneyimlenmiyor. Deneyleyip birlikte göreceğiz. Kısaca, diğer krizlerin tersine bu sefer vatandaş da firmalar da boğazına kadar borç batağına sürüklenmiş halde. Ortada yönetilmesi gereken ciddi bir kredi borç birikimi söz konusu.
Sonuç: Diğer krizleri unutun, yaşanılanların tespiti de, çözümü de her hali ile “BU SEFER FARKLI” diyor. Diğer krizleri aştık bunu da aşarız iyimser bakışların haklı çıkmasını çok isterdim ama şimdiden öyle olmayacağını söylemek kahinlik olmayacak, biline!
Bankalar da rahat değil not düşelim….
Erol TAŞDELEN – Ekonomist www.bankavitrini.com