Prof. Dr. Tahsin BAKIRTAŞ: Neo Liberal Düzene Karşı Yeni Bir Toplumsal Sözleşme
29 Ocak 2023Kırk yılı aşkın süredir dünyayı sürükleyen Neo Liberalizm, Covid-19 salgınına yenildi. Neo liberal reçeteleri; IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası kurumlar bile artık savunamıyor. Hatta IMF, “Çevreci-Akıllı ve Eşitlikçi Bir Ekonomi” sloganı geliştirmiştir. Neo Liberal politikaların oluşturulduğu Dünya Ekonomi Formu’nda da “ Great Reset – Büyük Sıfırlama- ” kavramı ile Neo Liberalizmin mevcut politikalarının işe yaramadığı ifade edilmiş; daha adil piyasa, yatırımların eşitlikçi ve sürdürülebilir olması ve 4. Sanayi devriminden olabildiğince herkesin yararlanması temel hedef olarak belirlenmiştir. Bu süreci başlatma adına Ocak 2023’te Davos Zirvesi’nde ana konu “Parçalanmış Dünya’da İş Birliği” olarak belirlenmiş ve “kamu ve özel iş birliği yoluyla çözüm bulmaya yardımcı olmak” olarak görülmüştür.
Ekonomideki bu arayışlar ABD’de Demokratların seçim süreci ve sonrasında Biden Yönetiminin ortaya koymuş olduğu politika önermeleri ekseninde farklı bir noktaya taşındı. Özellikle Joe Biden’nın 2021’de 1.9 trilyon $’lık Amerikan Kurtarma Planı Yasası; pandemiye yönelik sosyal harcama programının yanında altyapıya ve çevreci ekonomiye yönelik harcamalara yönelme çağrısını ifade etmesi ve 29 Aralık 2022’de 1.7 trilyon $’lık çok amaçlı paket tıbbi araştırma, halk sağlığı, sağlık iş gücü ve sağlık altyapısının hastaların ve toplulukların sağlığını iyileştiren tüm bileşenleri içermesi nedeniyle Neo Liberal politika önermelerinden oldukça farklı bir içerik ortaya koymaktadır. Bu çerçevede ABD’de yaşayan korunaksız-güvencesiz tüm Afro-Amerikan aileleri ve topluluklar ile Latin kökenlilerin lehine ekonomik gelişmeler ortaya çıkarmış ve özellikle zencilerin hayatlarında iyileşmeler gerçekleşmiştir. Bu yardım paketleri ve kapsayıcı ilerici ekonomi politikaları; zencilerin daha fazla iş bulmasını sağlayarak zenci işsizlikte rekor düşüş, tarihsel olarak düşük kredi kartı temerrüt oranları – bu en çok Siyah ve Latin kökenli borçluları olumlu yönde etkiledi, tarihsel olarak düşük haciz ve düşük Siyah çocuk yoksulluk oranlarını ortaya çıkardı.
ABD’de 2022’deki yüksek enflasyona karşı yüksek faiz politikasının yükü, alt ve orta sınıflara yüklenmedi hatta bu kesimleri destekleyen politikalarla bu korunaksız- güvencesiz kesimler korunarak daha eşitlikçi bir ekonomik yapıyı güçlendirdi. ABD’de enflasyonun düşmesi, bu tür harcamaların enflasyona neden olduğu tezini de ortadan kaldırdı. Böylece enflasyonla mücadelede bir yandan faizlerin yükseltilerek enflasyonla mücadele edildiğini, diğer yandan da eşitlikçi sosyal politika harcamalarıyla toplumun yoksul- yoksun-eşitsiz kesimlerine de kapsayıcı politikalar uygulanabileceğini gösterdi. ABD’de, uygulanan Ortodoks parasalcı enflasyonla mücadele politikası ile birlikte, sosyal kapsayıcı politikalar demeti, Neo Liberal yaklaşımın temel tezi ile taban tabana zıttır. Kapitalizm bu tür politikalarla yeni bir evreye evirilmektedir.
Diğer yandan Biden Yönetimi, aşırı küreselleşmenin ortaya çıkmasında belirleyici olan küresel arz zincirleri ve offshoring yerine yerel arz zincirlerine yönelme içeriğine sahip reshoring’e çağrı yaparak, imalat işlerinin ABD’ye dönüşünü sağlamada kamunun tedarikçi yönünü tekrar gündeme getirmesi önemli bir değişimi ifade etmektedir. Neo Liberal küresel kapitalizmin oluşmasında belirleyici olan finansal piyasalara yönelik regülasyon arayışları odaklı ABD Hazine Bakanı Janet Jellen’nin öncülüğünde geliştirilip uygulamaya konulan küresel kurumlar vergisi ile bu şirketlere yönelik vergi artışları gibi düzenlemeler kapitalizmin yeni bir evresini işaret etmektedir. Neo liberal düşüncenin aksine kamu harcamaları odaklı genişlemenin yeniden gündeme gelmesi ve piyasa regülasyonlarının hatırlanmasını içeren bu politika değişikleri Neo liberalizmden keskin bir kopuşu ve yeni bir kapitalist bakış açısını mı ortaya koymaktadır?
Neo Liberal Küresel Kapitalizm, son derece finansallaşmış, eşitsiz ve istikrarsız ekonomiler ürettiler: iklim değişikliği, sosyal kapsayıcılık ve yıkıcı yeni teknolojilerle başa çıkmada oldukça başarısız oldular. Neo Liberal Küresel Kapitalizm bugün, yalnızca sermaye birikim sürecini tamamlayamamış, özellikle yükselen ekonomiler başta olmak üzere gelişen dünyada değil, başta ABD olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerinde bile yağmacı- mafyalaşan bir ahbap-çavuş kapitalizmine büründü. Bu yapı bizim gibi ülkelerdeki eski yönetici sınıfların güçlerini yok ederek, onları talancılar olarak tanımlanan yeni bir sınıfla değiştirdi. Söz konusu bu talancılar, yaratıcı girişimciler değil; iş adamlarıdır. Bu talancılar, zenginliklerini, ister emperyalist devletlerin (özellikle CIA) temsilcileri, ister oligopoller olsun, yerleşik hükümet ve sistemin yabancı ağalarıyla olan bağlantılarından alırlar. Bu, biriktirdikleri zenginliklerin çoğunun kaynağıdır. Bu talancı karcıların, ahlaki ve ulusalcı değerleri yoktur. Yine, mafya benzeri, hatta suç oluşturan davranışlardan asla çok uzakta değildirler.
Neo Liberal Küresel Kapitalizm’in ortaya çıkardığı bu yapı, pandemi süreciyle iyice açığa çıktı. Bu süreçte piyasalaşan sağlık ve eğitim sistemlerinin çökmesi, sosyal kapsayıcılığın ve korumanın olmadığının açıkça ortaya çıkardı. Bu sonuçlarının yanında, bilimsel buluşların da insanlığın hizmetine sunumda tek amacın kar olarak düşünülmesi, her şeyin piyasalaşmasının sonuçlarının çok ağır hasarlar bıraktığını bize gösterdi. Büyük ilaç şirketlerinin üretmiş olduğu aşıları, fikri mülkiyet hakkından muafiyetin karları azaltacak ve gelecekteki araştırma ve geliştirmeyi engelleyeceği gibi savlara dayandırarak başka şirketlerin üretmesine izin vermeyerek küresel salgının milyonlarca hatta milyara varan insanların yaşamlarını göz ardı ederek milyarlarca dolar kazanma hesapları bile yeni bir ekonomik modele yönelmeyi gerekli kılmaktadır.
Dünya Ekonomik Forumu’nun Davos 2023 Zirvesindeki “Parçalanmış Dünya’da İş Birliği”nin “kamu ve özel iş birliği yoluyla çözüm bulmaya yönelmesi, Neo Liberal düzenin vahşileşmiş yapısının bir biçimde düzeltilmesi ve daha insancıl bir yapıya kavuşmasının arayışı olarak görülebilir. Dünyanın bu arayışı Türkiye’deki bakış açısını da değiştirmesi gerekir. Seçim sürecine girdiğimiz bugünlerde, hükümetin uyguladığı “Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heterodoks yaklaşım(!)”a karşı geliştirilecek ekonomi politikalarının modası geçmiş ve terk edilen Neo Liberal politikalara bezenmesi yerine, dünyanın yeni arayışlarındaki uyguladığı sosyal ve ekonomik kapsayıcılığı hedefleyen yeni ekonomik düzen olmalıdır.
Bu yeni ekonomik düzen, Neo Liberalizme kökten itiraz eden, Özgürlük ve eşitlik temelinde yeni smart işlere yönelen bir üretim yapısı, insancıl, çevreyi koruyan, saldırgan olmayan, yoksulluğu- eşitsizliği salt imaj bozukluğu olarak algılamayan ve paydaşlarının tümünü kollayan, küresel bir ekonomik kalkınma modeli ekseninde oluşturulabilir. Böylesi bir modelde, ihtiyacımız olan, tüm yurttaşların sağlık hizmetlerine, eğitime, emeklilikte ekonomik ve toplumsal güvenliğe, uygun fiyatlı konutlara ve iyi maaşlı iyi bir işe girmelerini garanti altına alan yeni bir toplumsal sözleşme ile gerçekleştirebiliriz.