Sosyal Medya

Güldem Atabay

Güldem Atabay: Ortadoğu’da paradigma değişimi – Türkiye en zayıf anında yakalandı

Şimdi İsrail-Hamas savaşının İran’a genişlemesi olasılığı gerçekleşirse, seçimi kazanmak uğruna yarattığı ve seçim sonrasına ötelediği ekonomik enkazın bedelini ödeme zamanının gelişiyle de yüzleşecek Cumhurbaşkanı.  

Güldem Atabay: Ortadoğu’da paradigma değişimi – Türkiye en zayıf anında yakalandı

Şimdi İsrail-Hamas savaşının İran’a genişlemesi olasılığı gerçekleşirse, seçimi kazanmak uğruna yarattığı ve seçim sonrasına ötelediği ekonomik enkazın bedelini ödeme zamanının gelişiyle de yüzleşecek Cumhurbaşkanı.  

Dış politikada, hemen sınırımıza yakın Orta Doğu’daki gelişmeler Türkiye ekonomisini olabilecek en zayıf anında yakaladı. Petrol, altın gibi piyasaların fiyatlandırmasına göre Hamas’ın beklenmedik vahşi saldırısına İsrail’in uluslararası hukuku tanımayan ölçekte sert cevabı ile ortaya çıkan savaş, Gazze ile sınırlı kalacak. Halbuki Hamas-İsrail savaşının nereye evrileceği henüz net değil.

Değerli Sezin Öney’in yorumuna göre dün gece “ABD Başkanı Biden ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Sullivan’ın konuşmalarında Hamas ile İŞİD paralelliği kurması, bundan sonra Hamas’a destek verenlerin bir dönem IŞİD’in destekleyenlerle eş tutulacağının işareti.”

O zaman Hamas’a destek verenler kim? Bu sorunun cevabını Filistin Davası’na destek veren ve Türkiye’nin de dahil olduğu geniş bir Müslüman coğrafyada bulmak mümkün. Soruyu başka şekilde sormak gerekli o zaman: Hamas’ın saldırıları en çok hangi ülkenin çıkarları doğrultusunda şekilleniyor? Hamas saldırısında ana aktör arayışında akla ilk gelen tabi ki İran.

İran ve Lübnan: İsrail-ABD hedefi olacak mı?

İran’ın dini lideri Hamaney, 10 Ekim’de yaptığı açıklamada, Tahran’ın İslamcı militan Hamas’ın İsrail’e düzenlediği saldırının arkasında olmadığını açıkladı. Kafasında Filistin’e özel poşuyla ekran karşısına çıkan Hamaney, aynı zamanda, “Siyonist rejime saldırıyı planlayanların ellerinden öpüyoruz” da dedi.

Sullivan’ın sözlerine göre 15 ABD’linin ölümüne neden olan 20’sinin de esir alan Hamas’ın saldırılarının arkasında İran’ın olduğuna dair henüz somut kanıt yok.  Fakat Biden’ın da Sullivan’ın da dün geceki açıklamalında İsrail’e herhangi bir itidal çağrısı yok. Aksine, açık seçik ve kişisel meseleleri olarak bizzat fiziksel çatışma alanında olmasalar da İsrail’in yanında savaşta olduklarını ilan etmekteler.

Açıklamaların ardından, Suriye’den Hizbullah ve İranlı milisler de havan toplarıyla Golan’daki İsrail askeri hedeflerini bombalamaya başladı. Hamas’ın İsrail’e cumartesi sabahı saldırısı sonrası, Lübnan Hizbullah’ı Hamas’a destek açıklamıştı. İsrail’e karşı silahlı mücadele yürüten Filistinli hareketler Lübnan’ın güneyinde konumlanmış durumda ve İsrail’e karşı devreye girebileceği konusunda endişeler var.

İsrail’in cepheyi Lübnan ve İran’a doğru ABD desteği ile genişletmesi olasılığı da işte yazının başlığındaki paradigma değişikliğinin kendisi oluyor.

Türkiye bu yangının neresinde?

Ne İsrail ne ABD açısından kapalı kutu İran’ı Gazze gibi hedefe koymak kolay bir tercih değil elbette. Fakat Hamas-İsrail savaşında cephenin genişlemesi de uzak bir olasılık değil. Cephe İran’a kadar genişlerse Ortadoğu’daki kadim ateş çemberinin alevi harlanacak. Körfez Savaşı niteliğinde algılanacak bu olasılığın gerçekleşmesi ise Türkiye ekonomisine başa çıkamayacağı ölçekte bir darbe vuracak.

Ortadoğu’da İran’ı hedef alacak ABD-İsrail savaşı Türkiye’nin aynı ABD’nin Irak işgali sürecinde olduğu gibi yabancı yatırımcılar açısından Türkiye riskinin Ortadoğu riski ile eşitlenmesine neden olacak.

Şimşek-Erkan ekibinin yabancı sermaye çekme çabaları: Böylesi bir risk artışı Türkiye ekonomisinin tarihindeki en kırılgan ekonomik dönemlerinden birine denk geldi.

  • Türkiye’de enflasyon 2024 ortasında %80-85 seviyelerinde zirve yapma yolunda,
  • TCMB politika faizi %30 seviyesinde, faiz artışlarının devamı beklense de %40 zirvesinden bahsediliyor,
  • Bakan Şimşek’in son yabancı yatırımcı turundan anlaşılan sıcak paranın pozitif reel faiz görülmeden, TL’nin değer kaybı öngörülebilir olmadan ve mevcut ekonomi politikalarının Erdoğan’ın müdahalesine kurban gitmeyeceği netleşmeden Türkiye’ye girmekte isteksiz olması. İlgi olsa dahi,
  • TCMB swap hariç net rezervleri halen eksi 65 milyar dolarda,
  • Cari cari açığın GSMH’ye oranı 2022 sonundaki %5,2’den 2023 sonunda %4,5 civarına ancak iyileşecek, dış borç ödemeleri 12 aylık dönemde 200 milyar doların üzerinde,
  • Deprem bölgesinin yeniden inşası için 100-150 milyar dolarlık finansmanına ihtiyacı var,
  • KKM gibi dolara endeksli TL mevduatın seviyesi 100 milyar doların hala üzerinde ve TL’de bir değer kaynına karşı yüksek maliyet üretebilme potansiyeli taşıyor,
  • Sabit gelirli/ücretli/emekli yüksek yaşam maliyeti nedeniyle darboğazda.

Tüm bu ekonomik gerçekler yabancı sermayeyi Türkiye’yi kenardan ilgiyle izlemeden öteye motive edemedi. Seçimden bu yana giren yabancı sermaye 3 milyar doların altında. Hamas-İsrail savaşı, Orta Doğu’da yükselen gerilim ve devam edeceği anlaşılan belirsizlikler yabancı yatırımcının önemli bir kısmının Türkiye’yi aynı risk potası içinde değerlendirmesiyle sonuçlanacaktır.

Savaşın genişlemesi halinin fiyatlanmasıyla yabancı yatırımcının Türkiye’yi Orta Doğu risk primi ile eşitlemesi Erdoğan hükümetini ekonomik açıdan kış aylarından da öteye çok zorlayacak, mevcut kırılganlıklar üzerine eklenen risklerle belki de kırılma anını tetikleyecek önemli paradigma değişiklikleri. 

Türkiye-ABD ilişkilerinde yeni bir deprem potansiyeli. İsrail’in kadim destekçisi ABD’den Netahyahu hükümetine destek konusunda açık çek gecikmeksizin geldi. Washington İsrail yakınlarına savaş gemileri ve bir uçak gemisi yolladı bile. Erdoğan’ın barış için “1967 sınırlarına dayanan Kudüs başkentli bir Filistin devletinin kurulması önerisi” yanında arabuluculuk teklifi dengeli olarak değerlendirildi. Ardından dün bir anda ABD-İsrail’e karşı sert eleştirilerde bulundu. ABD yönetiminin İsrail’e destek için bölgeye yolladığı donanma gücünü kastederek “Amerika’nın uçak gemisinin İsrail’de ne işi var? Ne yapmaya geliyor? Ve buraya gelen uçak gemisinin etrafında bütün botlarıyla, uçak gemisindeki uçaklarıyla ne yapacak?” dedi.

Erdoğan’ın Hamas ile ilişkisi, ilerleyen dönemlerde Netanyahu hükümetine karşı alabileceği olası karşı tutum İsrail’le ilişkilerde son dönemde temiz sayfa açan Erdoğan açısından Türkiye-ABD ilişkilerinde zorlu bir dönemece daha işaret ediyor. Rusya ile ilişkileri, Ukrayna işgali ardından ekonomik ambargoya rağmen Rusya ile gelişen ticaret, NATO genişleme sürecinde Erdoğan’ın tutumu, Washington’ın Suriye’deki YPG/PYD’ye desteği ve şimdi Hamas- İsrail savaşı… Erdoğan’ın F-16 alma, ABD ile ilişkileri normalleştirme ve yabancı sermaye çekme çabalarını sil baştan seviyeye indirmesine yol açacak potansiyelde.

Türkiye-İsrail yeniden diplomatik ilişkilerde olası aksama: Mavi Marmara krizi ardından Türkiye’nin İsrail ile yeniden diplomatik ilişki kurmasının ana motivasyonu Doğu Akdeniz enerji çalışmalarında dışarıda kalması ve AB tarafından yaptırım uygulanmasıydı.  Yıllar sonra atanan İsrail büyükelçisi Hamas saldırısı sonrasında Erdoğan’dan gelen arabuluculuk teklifine olumlu yanıt vermezken  Mısır’dan bu konuda yardım talebinde bulunması çok dikkat çekti. Büyükelçi’nin Türkiye’deki Hamas temsilcilerinin ofis ölçeğinde varlığını da hatırlatması önümüzdeki dönemde İsrail’in Ankara’yı da açıkça bir seçim yapmaya davet etmek anlamında önemli. Ankara Hamas’ı, ABD ve AB’nin aksine terör örgütü olarak tanımlamıyor. Erdoğan daha geçen Temmuz’da Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye ile görüşmüştü.

Erdoğan eğer İsrail devleti ile diplomatik ilişkileri genişleterek devam ettirmek, ABD ile soğuk ilerlettiği diplomatik temaslarını sıcaklaştırmak niyetindeyse radikal Hamas ile ilişiklerinden feragat etmek zorunda.

Seçim öncesi dönemde “nas politikalarıyla” Türkiye ekonomisini masaya sürerek oynadığı kumarın yarattığı ağır hasarlı zemin olmasaydı, dış politika duruşunu belki kendi meşrebine göre kurgulama özgürlüğü olabilirdi. Yabancı sermaye çekme aciliyetinin nasıl elini kolunu bağladığını NATO genişlemesine ısrarından çark etme, faiz artışlarını destekler konuma gelme hızıyla izleme imkânı çoktan bulduk.

Şimdi İsrail-Hamas savaşının İran’a genişlemesi olasılığı gerçekleşirse, seçimi kazanmak uğruna yarattığı ve seçim sonrasına ötelediği ekonomik enkazın bedelini ödeme zamanının gelişiyle de yüzleşecek Cumhurbaşkanı.  

Güldem Atabay/ PolitikYol

BAKMADAN GEÇME

Benzer Haberler