Fabrizio Casaretto Yazdı: ‘Faiz üçlemi…’
14 Eylül 2023Son günlerde en çok konuşulan finansal konu faizler. Para Politikası Kurulu politika faizini %17,5’ten %25’e yükselttiğinden beri farklı analizler ve görüşler ifade edildi. Haftaya 21 Eylül’de yeni oran açıklanacak.
Piyasadaki beklenti anketlerinde bu kadar yüksek bir oran beklenmiyordu, benim de açıkçası tek seferde beklentim bu kadar baz puan artış değildi. Son aylarda beklentilerin altında açıklanan faiz oranı bu sefer piyasayı terse yatırıp yüksek açıklandı. Peki bu oran piyasaların sakinleşmesi ve düzelmesi için yeterli mi, yeterli oldu mu?
Bu beklenmeyen nispeten yüksek oranı gelişmesi piyasalarda ilk bakışta olumlu karşılandı, TL bir anda değer kazandı ve diğer dövizlere karşı kurlar düşüşe geçti…
Soranlar oldu hemen; nereye kadar düşer?
Hani ben falcıyım ya… tamam analiz ve tahminlerim var ama her rakamı doğru bilsem başka iş yapardım. Rakam yerine farklı vadelerde genel gidişat tahmini yapmak önemlidir. En iyi rakamları yakalamak imkânsızdır, ama doğru rüzgârı yakaladınız mı zaten tekne gider.
Ama faiz açıklaması sonrası düşük döviz kurlarının uzun vadeli olamayacağını üzülerek düşünüyordum ve nitekim kurların eski seviyesine yükselmesi hiç uzun zaman almadı. Bu düşüncemin arkasında birkaç sebep vardı; reel enflasyonun yüzlü rakam ile telaffuz edilmesi, buna karşı faiz oranlarının düşük kalması, ekonomi teorileri kurların anlık sayılabilecek düşük seviyede kalamayacağını anlatıyordu. Yabancı döviz açığının ciddi boyutta olduğu ve insanları TL’ye yönlendirmek için faizi cazip oranlara yükseltmek gerektiği de malum.
Kurlar nasıl yükselişini durdurur veya düşer?
Soruya soruyla cevap verecek olursam; sokaktaki reel enflasyon 100’ün üzerinde konuşuluyor, açıklanan enflasyon 60 civarı, politika faizi 25. Ne anladınız bu üçlemden diye ben sorayım?
Faiz oranı reel enflasyona eş veya üstünde olmadığı sürece, parayı faizde tutmak sürekli değer kaybettirir. Bu nedenle düz mantıkla faiz oranını enflasyon oranına eşitlemeden dövizden çıkış beklenmesi zordur.
Çok basit örnek vermek isterim bugünkü rakamları kullanarak. Reel enflasyonu bir kenara bırakıyorum, Ağustos TÜFE yıllık %58.94 açıklandı, yani son 1 yıllık resmi enflasyon oranı. Eğer 1 sene önce TL’yi bu oranın altında bağladıysanız reel anlamda kaybettiniz demektir. Tahminler doğrultusunda da ileri vade yorum yapabiliriz; bugün %25’ten faiz bağlarsanız ve 1 sene sonra enflasyon bunun üstünde olursa, yine reel anlamda kaybedersiniz. Kısa lafın kısası, tahmini enflasyon oranlarınıza göre hareket ediniz.
Faizlerin düşük kalması parayı reel ekonomide yatırım olarak kullanılmasını teşvik etmeli, ama bu sefer devreye başka faktörler çıkıyor ve yatırımlar gerçekleşmiyor; döviz kurları yüksek, ticari kazancım olsa net kazancım ne olacak düşüncesi, enflasyonist muhasebe yapılamadığı için brütte kâr ama reelde zarar etsem bile kazançtan vergi kesilecek, satış yapsam paraları piyasadan nasıl toplayacağım endişesi, … vs.
Ne zaman ki TL faiz oranı yabancı döviz tutanları memnun edip TL’ye yatırımı çekici kılarsa veya yabancıları döviz bozdurup Türkiye’de yatırım yapmaları için makul olanak sağlarsa, o zaman kurlardaki yön değişir, elbet diğer ekonomik ve politik konjontürde farklı karışıklıklar olmayacağını varsayarsak.
Bütün bu gereken gelişmeler haricinde en önemli unsur her zaman belirttiğim gibi “güven”dir. Temelinde güven olmadan serbest bir ekonomi yürüyemez.
Genel seçimler akabinde kur ve faiz politikalarında yeni gelişmeler gecikmedi. Özellikle KKM’nin ciddi boyuta varan büyüklüğü bir yük olmaya başladı, bankaların müşterilerini standart TL faizine yönlendirmeleri arzu ediliyor. Dolar ve Euro ile KKM’ye giriş yapanların toplamına karşı milyarlarca döviz karşılığı eğer yoksa, bu KKM’nin nasıl bitirilebileceğine dair soru işaretleri yükseliyor. Hesapların vadesi dolduğunda dövizlerini talep etmeleri durumunda kurların hangi seviyelere ulaşabileceği konusunda şahsen tahmin yürütmek istemiyorum.
Ülkemiz bir süredir yüksek enflasyon sarmalına girdi, pandemi dönemi bunun tetikleyicisi oldu dersek muhtemelen kimse itiraz etmez. Ardından seçim süreci ve arz edilen ekonomik politikalar pek yardımcı oldu denemez, sonuç maalesef bugün ortada. Her insan dilediği ekonomi teorilerine inanabilir, hür iradesiyle isterse yaratabilir de, faiz oranlarının reel enflasyonun sonucuna bağlı olması gerektiğine inanan biri olarak amacın ilk önce fiyat artışlarını frenlemek olması gerektiğini görmekteyim, buna paralel faizlerin ekonominin gerçeklerine uygun olmasının daha iyi neticeler doğuracağına inanmaktayım.
Bir sorun ne kadar fazla bastırılırsa, sonucu o kadar fazla şiddetli olabilir, enflasyonun ve kurların kısa sürede yukarı fırlaması gibi. Halbuki her şey zamanında yapılsa ve uygulansa sonuçları şiddetli olmayacağı gibi tam tersi olumlu yönde seyredebilir.
Günümüzde bir stagflasyon belirtileri mevcut, yani stagnasyon ile enflasyonun beraber olduğu bir ortam. Hem ekonomik durgunluk hem paranın değer kaybı genel ekonomik gidişat için olumlu bir gösterge değildir. Paranın hızla değer kaybettiği bir dönemde reel piyasalar nasıl davranacaklarını kavrayamazlar, yatırım azalır, tüketim de aynı derecede düşer ve ekonomi yavaşlar. Talebi azaltıp enflasyonu düşürmeye çalışmak mantıklı görünse de ekonominin yavaşlaması ve kurların farklı sebeplerden dolayı ithalatçı bir ülkede yükseliyor olması çözüm üretmek için zorluklar yaratmaktadır.
Faizi seversiniz veya sevmezsiniz, kimisine göre bir araçtır kimisine göre de alınmaması gereken bir gelirdir, herkes kendisine göre istediği yerden bakabilir, kimse kimseyi de suçlayamaz. Siz siz olun, bu karışık oranlı günlerde yatırımlarınızda reel anlamda kazançlı çıkmaya bakın.
Fabrizio Casaretto
Fabrizio Casaretto’nun yazıları yatırım tavsiyesi içermez