Dr. Zeynep Stefan
Zeynep Stefan: CBDC Konferansı ikinci gün
CBDC Konferansı’nın ilk günü oldukça hızlıydı. Sunumların sonunda organize ettikleri yat gezisi ile sabah 8.00’den gece 00.30’a kadar sürse de ikinci günün harika konuşmacılarını dinleyebilmek için sabah erkenden konferans salonundaydım.
İkinci güne bir şokla başladık aslında. İlk gün yazımda inovatif ataklarını övdüğüm İngiltere Merkez Bankası yetkilisi aslında CBDC’nin ne kadar gereksiz olduğunu söyleyerek harika bir açılış yapmış oldu. CBDC çalışmalarını yeni bir problem arayışı, gerçekleştirilen teknolojik çalışmaları da yaratılan problemin olası çözümleri olarak gören açıklamaları ilk başta anlayamasam da finans alanındaki bu farklılaşma çabalarına alışmam gerek sanırım. CBDC, sıkılan merkez bankası profesyonellerinin masada daha fazla oturmamak adına icat ettikleri heyecanlar değil. Eldeki bir çözüme problem arayışı ise hiç değil. Para politikalarından asimetriler, yarattığı etkinsizlik ve ülke finansal kaynaklarının yeterli performansına kavuşamaması sadece Türkiye’nin değil bütün merkez bankalarının derdi. Bununla birlikte kara para aklama faaliyetlerinin kökünün kazınması, kayıt dışı ekonominin azaltılması ve finansal kapsayıcılığın arttırılması insanlık adına ulvi amaçları olan harika bir makro proje. İçerisinde yüzlerce paydaş, binlerce alt proje ve etkilenecek milyarlarca insanın olduğu tam bir paradigma değişimi. Bu kadar kapsamlı bir finansal dönüşümü can sıkıntısına indirgemek bu kadar deneyimli ekonomistlerden beklenmeyecek bir açıklama.
Sonrasında CBDC ile İslami bankacılık uygulamalarını birlikte değerlendiren IMF’den Inutu’yu dinledik ki bu konuyu İslami bankacılığı yaşayan bir ülkeden dinlemek isterdim. Zira CBDC ve İslami bankacılık oldukça paralel konular ve bence Marmara Üniversitesi İslam İktisadı Enstitüsü’nde devam eden yüksek lisansımda yazacağım tez için harika bir konu başlığı. IMF’de olmasına rağmen Inutu’nun CBDC’nin para politikasına sınırlı etkisi olacağına yönelik değerlendirmesini doğru bulmadığı söylemeliyim. Bununla birlikte ödeme sistemleri için kullandığı otoban benzetmesi ise oldukça yaratıcı. Ödeme sistemlerinin neden otoban olması gerektiğiyle alakalı fikirlerimi ayrı bir yazıya saklıyorum. Bu arada otoban tanımını duyunca sunumla hiç alakası olmamasına rağmen aklıma cüzdan, f-g bentleri, açık bankacılık geliyorsa lisanslama sürecimiz hiç aklımdan çıkmıyor demektir!
Düzenleyici kurumların hepsinin CBDC için benzer bir temkinli yaklaşımda olduklarını söyleyebilirim ki bence de etkisi bu kadar yüksek bir kurumun bekle-gör politikası uygulamasını daha çok uygulaması beklenmeli. CBDC oldukça kapsamlı ve çok fazla bileşenin aynı anda değişebileceği bir yapı ki iktisadi analizlerde her zaman iyi gidenin değiştirilmemesi yaklaşımı geçerlidir. Yüzyıllarca uygulanmış ve sonuçlarının ne olduğu bilinen para politikalarının etkileri henüz tam olarak kestirilemeyen teknolojik gelişmelerle şekillendirilmesi, üstelik bunun kocaman bir ülkenin iktisadi yapısında şekillendirilmesi oldukça riskli bir karar.
Konferans sırasında 2000’li yılların başında henüz akıllı telefonlar yokken GSM operatörlerinin erken dönem telefonların ekranları ile ödeme yaptırtabildiği konusu da tartışıldı. Bu ödeme fonksiyonunun hem bankaların o dönemdeki marka ısrarları hem de GSM operatörlerinin ekranlarına başka bir logo almak istememeleri nedeniyle rafa kaldırıldığı da öğrendik. Bir erken öten kuş örneği daha. Ne kadar yenilikçi olsanız da anlatabildikleriniz karşınızdakinin veya yer aldığınız çevrenin anlayabileceği kadar oluyor her zaman.
CBDC ile cüzdan teknolojisi arasındaki korelasyon ikinci gün de oldukça irdelendi. Örneğin özel sektörün cüzdan yatırımı yapmadığı Bahama gibi yerlerde dijital cüzdan teknolojisinin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması Sand Dollar gibi yapılarla yönetim erki tarafından yapılabiliyor. İsviçre örneğinde ise yönetim erki bizzat geliştirme faaliyetlerine katılmasa da geliştirilen bir uygulamanın yaygınlaştırılmasına katkıda bulunabiliyor, bir anda ülkedeki banka hesabı sahiplerinin %90’ının kullandığı ve İsviçre perakende faaliyetlerinin %75’ini kapsayan bir uygulama haline gelmesini sağlayabiliyor.
Konferansta sürdürülebilirlik başlığından aşina olduğum bir soru da geldi: Maliyetleri kim paylaşacak? İklim değişikliği ve etkilerinin iş dünyasını şekillendirmeye başladığı 2016 yılından beri birçok kez dile getirilen bir konu: Evet iklim değişikliğini dikkate alan ve sürdürülebilirlik hedeflerimize uyumlu sigortacılık ürünleri geliştirelim. Ancak bu ürünlerin maliyeti, iklim değişikliği ve sürdürülebilirlik hedefleri gibi hassasiyetleri olmayan ürünlere göre doğal olarak yüksek olacak. Peki aradaki maliyet ve dolayısıyla fiyat farkını kim karşılayacak? Tüketiciler, teminat açısından bir fark yaratmayacak bir ürüne eskisinden daha çok prim ödemeye hazırlar mı? Cevap 2016 yılından beri hiçbir zaman net olarak verilemedi. Şimdi 2023’deyiz ve bu soru CBDC için soruluyor. Bütün parasal sistemin dijitalleştirilmesi, emisyonun takibi, ödemelerdeki aracıların ve kademelerin azaltılması harika hedefler. Peki bu büyük projenin maliyetini kimler karşılayacak? Merkez Bankaları yani vergi ödeyen kesim mi? Özel bankalar mı? Start-up’lar mı? Mevcutta zaten para basmanın Merkez Bankaları tarafından karşılanan maliyetleri söz konusu. CBDC çalışmalarını kim fonlayacak? Bu soruya konferans boyunca kimse cevap veremedi.
İkinci güne dair değerlendirmelerim devam edecek. Ancak şunu söylemeliyim ki 2016’dan beri CBDC konusunda bazı alanlarda hiç yol alınmamış, bazı alanlarda ise oldukça sofistike çözümler geliştirilmiş. Aradaki açık nasıl kapanacak çok merak ediyorum. Ya da kapanmayacak ve bize Londra metrolarında anons ettikleri gibi ‘Mind the Gap’ yani o açığı gör ve ona göre aksiyon al!
#ZeynepStefan, #AIZA, #CBDC, #IslamicFinance, #PaymentSystems, #FinancialInclusion