Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Karın tokluğuna…’
1 Ağustos 2023Türkiye geçimde, daha doğrusu geçinememede yine şaşırtmadı. Asgari ücret daha cebe girmeden yine açlık sınırının altında kalıverdi. Türk- İş’in son açıkladığı açlık sınırı 11 bin 658 TL, yoksulluk sınırı da 37 bin 974 TL oldu.
Yani bir ailede üç asgari ücretli çalışsa bile yoksulluk sınırını yakalayamıyor. Bir ailede 5 emekli olsa yoksulluk sınırının ya altında ya bir miktar üzerinde kalıyor. Böyle bir ekonomi fotoğrafı olur mu?
Bu tarz bir ortamda ne iç piyasadan, ne sağlıklı tüketimden, ne borçlanmama gereğinden bahsetmek mümkün değil. Üstelik hiçbir ailede, huzurevi değilse 5 emekli bir arada olamaz; TÜİK verilerine göre 3,1 kişiden oluşan hane ortalamasında da 3 kişi çalışamaz.
Sonra çıkmış Merkez Bankası sene sonu enflasyon öngörüsünü üç katına çıkarıyor. Üstelik onun da gerçekçi olmadığı açık. Ama bir adım geriye bakarsak, bu maaş ayarlamaları yapılırken, neden kimse sesini çıkartmadı?
Sahte bir enflasyon üzerinden asgari ücret ve emekli maaşı güncellemesi yapıp, sonra enflasyondaki yükselişten bahsetmek, o ülkenin ekonomi yönetimi adına güven verici bir unsur mudur?
Çok açık söyledim ve tekrar altını çiziyorum. Türkiye yaptığı hatalı ekonomi politikalarını telafi etmeye yönelirken, düzeltmeye çalıştığı sadece rakamlar. Vatandaşını ve küçük işletmelerini gözden çıkarmış bir anlayışın, sağlıklı bir ekonomik model ortaya koyma şansı da yok.
Üstelik onları gelir artışlarında görmezden gelip, giderde, bütçe açıklarında yükü sırtlanmasını bekleyen ve aynı gemide olduğumuz söylemleriyle ikna etmeye çalışan bir perspektif içinde.
Bu fotoğraf ile bir an önce yüzleşilmezse, dengeli bir gelir / gider kurgusu oluşturulmazsa, üreticiyi destekleyecek bir model kurgulanmazsa, ne enflasyonu düşürebilirsiniz ne işsizliği azaltabilirsiniz, ne vergi toplayabilirsiniz ne de o ülkede insanların üretmesini bekleyebilirsiniz.
Türkiye’nin bir an önce verileriyle yüzleşmesi ve TÜİK meselesini masaya yatırması gerekiyor. Kamuya ait bir kurumun, kamunun gerçeklerini çarpıtmakla ilgili bir görevi olamaz. Hem sahada yaşananlar, hem açıklanan açlık ve yoksulluk sınırları, hem de artan maliyetler verilerin doğru olmadığını haykırıyor.
Böylesi bir ortamda da ne insanlardan fedakarlık bekleyebilirsiniz, ne ihtiyaçlarını gidermesini sağlayabilirsiniz, ne de bu haldeki bir ekonomik fotoğrafla yurtiçinden ve yurtdışından yatırımcı temin edebilirsiniz.
Artık Türkiye’nin eylül ayını bekleme lüksü kalmamıştır. Eylül’de orta vadeli programı açıklayacaksanız; yine açıklayın. Ama Türkiye ekonomisinin bugünkü ihtiyacı acil eylem planıdır ve laftan ibaret olmamalıdır. Çünkü boş lafla peynir gemisi yürümüyor.