Çetin Ünsalan Yazdı: ‘Asgari ücret ihtimalleri…’
31 Mayıs 2023Bütçenin delik deşik olduğu, rezervlerin eksiye düştüğü bir ekonomik fotoğraf içerisinde zam yağmurunun başlangıcı yaşandı. Birçok ürüne zam oldu diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Zam fırtınası henüz yeni başladı.
Gerek bütçe açığı, gerekse yerine getirilmesi gereken vaatler, bir tarafta da iş bilmez bir ekonomi yönetimi ne yazık ki vergi ve zamlardaki artıştan başka çare bırakmıyor. Bu kadar artışın yaşanacağı, ödemelerin ertelendiği bir ortamda da enflasyonu düşürmeyi hesaplıyor olmak, halen hesap yapılmadığının kanıtı.
O kadar hesap yapılmıyor ki doğalgazda seçim için sıfırlanan, sonra da yüzde 25’inin kamu tarafından karşılanacağı faturaların, enflasyonda düşüşe neden olabileceğini hesap edecek kadar kontrolden çıktılar.
Birincisi yaz aylarında zaten enflasyona doğalgaz ödemelerinin çok etkisi olmaz. Çünkü çok düşük faturalar gelir. Sen gıdaya bak. İkincisi bir faturanın vatandaş ya da kamu tarafından karşılanıyor olması, toplamda harcama anlamına geleceğinden, fark yaratmaz. Yani maliyet buharlaşmaz. Enflasyon üzerinde baskı yaratır. Fakat o kadar dört işlemden uzaklaştılar ki, bunu bile düşünmüyorlar.
Şimdi gündemdeki konu asgari ücret… Bu nasıl halledilecek; bilinmiyor. İki rakam telaffuz edildi. Biri 10 bin; diğeri de 13 bin TL. Şayet 10 bin TL gündeme gelirse, şu an itibariyle açlık sınırının 362 TL, yoksulluk sınırının da 23 bin 752 TL altında. Yani karavana…
Şayet 13 bin TL yapmaya kalksanız sorunu çözer mi? Yoksulluk sınırının 33 bin TL’nin üzerinde olduğu bir ortamda; hayır. Peki işverene destek vermeden bu para verilir mi? Yaklaşık işverene maliyeti 18 bin TL’ye yaklaşır.
Biliyoruz ki, asgari ücret konusunda yine çalışan ile işvereni baş başa bırakacak, 500 – 600 TL destek vererek ‘destekledik’ oynayacak bir zihniyetle karşı karşıyayız. O zaman da karşımıza üç alternatif çıkar.
Birincisi çok ciddi işten çıkarmalar yaşanır. İkincisi kayıt dışı istihdamda patlama olur. Üçüncü senaryoda da işveren bu maliyeti de sesini çıkartmadan üstlenir ve sermaye erimesiyle birlikte iflaslar baş gösterir.
Tüm bunlar da ihracat pazarlarında sıkıntının yaşandığı, ihracat gelirlerinin TL’ye çevrilip kur riskinin alındığı, krediye ulaşılamadığı ve maliyetlerdeki artışın kabul edilmediği, enflasyon muhasebesi yapılmadığı için fiktif kazançlar üzerinden vergi istendiği bir ortamda cereyan eder.
Günün sonunda asgari ücret kaç TL olursa olsun, alanın yaşamasına yetmez, verenin de bunu ödeyebilme kabiliyeti olmaz. Şayet günü kurtarma kafası devam ederse, gerçekten planlanmış bir ekonomiye geçilmezse ve kaçak noktalar tıkanmazsa, bu işin içinden çıkılabilmesi mümkün değil.
Çözüm hesaptan geçer. Ama vatandaşın faturasını karşılayınca, onun maliyet ve enflasyona etki bir unsur olduğunu anlamayan bir yapıya, hangi hesaptan söz edeceğiz?