Çetin Ünsalan Yazdı: Açlığa yutkunma vergisi gelir mi?
31 Ekim 2023Bir filminde Kemal Sunal’ın canlandırdığı karakter, başlık parasını toplamak için şehre gider. Orada inşaatlarda vesaire çalışarak para biriktirir. Bu arada da parayı denkleştirmek için boğazından keser.
Yine bir gün bakkala girip ekmek almaya karar verir. Ekmeğin fiyatını duyunca önce yarıma, sonra çeyreğe indirip yolda yürümeye başlar. Derken bir lokantanın önüne gelir. Piliç çevirmeyi gözleriyle yerken bir yandan da yutkunur.
Sonra kendinden geçer ve elindeki ekmeği vitrinin camına bandırarak yemeye başlar. Sonra lokantacı çıkar ve para ister. Eskiden bunları biraz hüzünlenerek, biraz da gülerek izlerdik.
Oysa bugün geldiğimiz noktada 4 kişilik bir ailenin asgari ücretli hali ya da emeklilerin durumu bundan farklı değil. Hem açlar, hem de yiyemedikleri yemeğin parasını bütçe açığı diye vergilerle kendilerinden istiyorlar.
Eğer bu ailenin insanları yemek dışında, giyim, ulaştırma, eğitim gibi konularda harcama yapıyorsa, ortaya çıkan gerekli gelir, yani yoksul olma halleri 44 bin TL’ye ulaştı. Bunları sadece rakam zannediyorsunuz ama değil.
Hem size çok iyi para verdiklerini düşünüyorlar; bu nedenle vergileri, zamları sıralıyorlar, hem de gelir artışına sıra gelince ‘Cumhuriyet tarihinin rekor rakamlarını aldığınızı’ savunarak çırak çıkartıyorlar.
Öncelikle şunun altını çizeyim ki bunun hiç bir sürdürülebilirliği kalmadı. Her şeyi seçime endeksleyen bir yönetim anlayışı içerisinde, bunun bile mantıktan kopan yanları oldu. Eskiden siyasiler popülizm yaparak, seçim zamanları yüksek ücretler konuşulardı.
Günümüze geldiğimizde ise hem kafalarındaki enflasyon rakamı kadar zam vermeyi taahhüt edip, hem de KDV ve ÖTV’den sadece 4 trilyon TL tahsilat yapmanın peşine düşüyorlar. Şüphesiz bunun içinde nasıl geçineceğinizi düşünen yok. Çünkü onlar geçinildiğine inanıyorlar.
Yani meselenin seçim ekonomisi olarak kabul edilebilir bir yanı bile kalmadı. Hem seçim harcaması yapıp, hem bütçeyi dağıtıp, hem de insanların aç gezerken, tüm bu açıkları da karşılamasını isteyecek kadar akıl dışılığa çıktılar.
Sonra da ekonomiyi konuşuyoruz diyerek koordinasyon toplantısı yapıp, yurtdışından gelecek ve yastık altından çıkacak paranın verimli bir şekilde değerlendirilmesinin önceliklendirildiğini tartıştıklarını açıklıyorlar.
Yani hem gündemden, hem sahadan koptular. Kopmakla kalmadılar, insanların refah içinde yaşadığına inanıyorlar. Üstüne bir de kendi hesapsızlıklarının ortaya çıkarttığı faturanın ödenmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Şimdi sorarım size: Bu ekonomi yönetiminin Kemal Sunal filmindeki lokantacıdan ne farkı kaldı? Yakında açlığa yutkunma vergisi gelirse şaşırmayın.