Çetin Ünsalan: Yatırımcı mı; fırsatçı mı?
15 Ekim 2023Ekim ayı sonunda bir kez daha Körfez’e gitmeye hazırlanan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Fas’ta yaptığı Dünya Bankası – IMF yıllık toplantısındaki konuşmada Körfez sermayesiyle ilgili bir ifade kullandı.
Dedi ki: “Müzakerelerin son aşamasındayız.” Neyin müzakeresi yapılıyor bunu kimse sormadı. Çünkü bir ülke yatırım açısından cazipse, sizin orada herhangi bir müzakereniz söz konusu değildir.
Müzakere ancak insanları ikna etmek ya da bir pazarlık nedeniyle masada olan bir seçenektir. Neden bu konunun üzerinde duruyorum. Sebebini anlamak için biraz geriye dönelim. Körfez’den yapılan açıklamalarda Türkiye’ye yardım edeceklerini, ama biraz daha ucuzlamasını beklediklerini söyleyen Körfezli Bakanlar vardı.
Şimdi iki konuyu bir arada okuyunca ve 2001 krizinin sonrasında yok pahasına elimizden giden şirketler olduğunu da hatırlayınca, insanın aklına neyin müzakeresi sorusu geliyor. Salt para uğruna Varlık Fonu içerisindeki şirketlerin yok pahasına gitmesinden, Türk şirketlerinin pazarıyla birlikte yabancılaşmasından, imtiyazlar dağıtılmasından söz ediyorsak ona yatırımcı denilmez.
Olsa olsa batan geminin mallarına çökmek isteyen fırsatçılardan söz edebilirsiniz. Türkiye’nin koltuğunun altında projeler olmadan, somut doğrudan yatırımlar peşinde değil, ortaklıklar hedefinde yürümeden gelecek paralardan söz edebiliriz ki, o da adı müzakere olan pazarlıkların sonunda ülkeye sadece gün kurtartır.
Bir yabancının gelip bu ülkeden firma satın almasına, kamu kurumlarının özelleştirme adı altında yabancılaşmasına dair bir bakış açınız varsa, ona elektrik faturasını ödemek için evdeki televizyonu satıyorsunuz tadında bir yaklaşımla okuma yapılabilir.
Bu ülkenin mevcut girişimlerinin, artı verecek bir teknoloji, pazar payı ya da sermaye gücüyle büyütülmesini sağlayacaksak anlamı var. Çünkü önümüzde bir Tekel özelleştirmesi örneği söz konusu.
Gelip çok iyi şartlarda bir kurumu satın alıp, pazar payına ilave imtiyazlar elde edip, ardından fabrikaları kapatın, arazilerinin üzerine AVM açana yatırımcı denilmez. Türkiye para bulmak uğruna her şeyi göze alacak bir ülke değildir.
Bu nedenle şeffaf, oluşturulmuş projeksiyonlar doğrultusunda buraya finansal ya da doğrudan yatırımcıların çekilmesi gerekiyor. Olanı satın alan, çaresizlikten ucuzlamış değerleri yok pahasına kapatan bir para arayışı sadece ortadaki açmazı büyütür.
Sadece böylesi gerekçelerle bile Hazine ve Maliye Bakanı, neyin müzakeresinin yapıldığının açıklamasını yapmak durumundadır. İnsanın aklına bin bir türlü şey geliyor. Türkiye’nin paraya, yatırıma ihtiyacı var mı? Var. İstihdam alanına ihtiyacı var mı? Var.
Ama bunların yatırım mı bedel mi olduğunu bilmeye de hakkı var. Siz geçiminizi sağlamak için kendi hayatınızda nelerden vazgeçersiniz? Geçmeyecekleriniz vardır değil mi? O zaman aynı şey kamu yönetimi için de geçerli. Tekrar soruyorum: Neyin müzakeresi yapılıyor?